Kadının özgürlük mücadelesi yüzyıllardır süren erkek egemenliğine karşı eşitlik, özgürlük istekleriyle ortaya çıkmıştır ve kendini feminizm olarak ifade etmiştir. Dünyada ilk kadın hareketleri 18. yüzyılın sonlarında Fransız devrimiyle başlamıştır. Farklı kesimlerden bir çok kadın, devrime destek vermişler ve devrimin 3 önemli söylemi olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik haklarını kendileri için de talep etmişlerdir fakat devrimden sonra bekledikleri hakları elde edemedikleri gibi sahip oldukları hakları da kaybetmişlerdir. Örneğin devrimden önce toplantı yapma, dernek kurma hakları varken devrim sonrası tüm kadın dernekleri kapatılmış, toplantı yapmaları yasaklanmıştır ve kadınların kaybettikleri haklarını talep etmesi suç sayılmıştır. Kısaca Fransız Devrimi bile özgürlüğü sadece erkeklerin hakkı olarak görmüştür
Dünyada Kadın hareketinin öncüsü Fransız yazar Olympe de Gouges‘dir. 1791 Anayasasının kabulünden önce yazdığı ”Kadın hakları beyannamesini” Kral 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoniette’ye yollayarak kadınlara eşit oy hakkı tanınmasını talep etmiştir ve 1793 yılında “Madem ki kadına giyotine çıkma hakkı veriliyor, öyleyse kürsüye çıkma hakkı da verilmelidir” tezini ileri sürmüştür. De Gouges’e mücadelesinin mükafatı olarak kürsüye çıkma hakkı yerine giyotine çıkma hakkı tanınarak idam edilmiştir. Böylece eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği savunan Fransız devrimi, eşit hak talep eden Olympe de Gouges’i idam ederek tarihe geçmiştir (Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, 2. Basım, 1996, s. 18)
Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesi ve Türk Kadınının Özgürleşmesi