Geçtiğimiz günlerde Odatv’de yayınlanan “TSK, içindeki Fethullahçılara neden operasyon yapamıyor” başlıklı yazımda bu yıl TSK’dan1985 nasıplı olanların yanı sıra zamanından önce yasa ile Şura’da emekliliğe sevk edilecek1986, 1987, 1988 nasıplı albaylardan bahsetmiştim.
Bu yazımda söz konusu yasanın, iç güvenlikte çok riskli görevler alan jandarma teşkilatına yansımalarını irdeleyeceğim.
Malum yukarıdaki başlıkla yazdığım yazıda, bu sene emekli edilmesi düşünülen dört devrenin Fethullahçı yapılanmanın hemen hemen gözükmediği, bu anlamda söz konusu devrelerin oldukça “rafine” olduklarını ifade etmiştim. Bu durum söz konusu zorunlu emekliliğin belki de en önemli problem sahasıdır.
Bu kapsamda artık tartışılmayacak şekilde Fethullahçı örgüt mensuplarının kumpası olduğu ortaya çıkan, başta Balyoz olmak üzere askerlerle ilgili bütün kumpas davalar incelendiğinde; bu sene yasa ile emekliliğe sevk edileceklerin, en çok hedef edilen devrelerden olduğu görülecektir. Yasaya bu açıdan da bakmak gerekir.
Söz konusu davalar bir boyutuyla tasfiye davalarıdır da. Pek çok personel bu davalar yüzünden ya emekliye ayrılmış, ya da disiplin yoluyla ihraç edilmiştir. Yani dün söz konusu kumpas davalarıyla gerçekleştirilen tasfiyeler, bugün yasa eliyle yapılmaya çalışılmaktadır görüntüsü hâkimdir…
Her ne kadar Milli Savunma Bakanı “Binden fazla albayın emekli olmasıyla zafiyet oluşmaz. Sekizyüz yarbayı albay yapacağız. Dolayısıyla hizmette aksama olmaz” dese de, bu devreler; hem hizmet yıllarının fazla olması, hem de yetiştikleri zaman dilimindeki terör olayları nedeniyle (söz edilen devreler teğmenliklerinden beri PKK terör örgütü ile mücadele etmektedirler ki bu, nerden baksanız çeyrek yüzyıl demektir) diğer devrelerden, özellikle de yerlerine ikame edileceği ifade edilen albay olacak yarbaylardan çok farklı ve “özel” bir tecrübeye sahiptirler.
Bu açıdan özellikle kara kuvvetleri ve jandarmada görev yapan söz konusu devrelerin, “PKK terörü ile mücadelenin bir nevi hafızası” olmaları, bu erken emekliliğin önemli zafiyet ayaklarından biridir.
Bunu planlayanların bu zafiyetleri görmediklerini düşünmek iyimserlik olur. Zaten kanundan çok emin olmadıkları için olsa gerek, emekli ikramiyesinin dışında emekliliğe teşvik için kalan yıla göre emekli olacak albaylara ayrıca para ikramiyesi tahakkuk ettirileceği ifade edilmektedir. Bu durum, personel arasında “bedelli (emekli) albaylık” olarak espiri konusu yapılmaktadır.
Bunun dışında emekliliği düşünülen personel için bir anket formu hazırlanmış. Formda yasa ile ilgili yeniden bilgi verilerek, personelden “Bir yıl daha çalışmak istiyorum” veya“İstemiyorum” şeklinde iki kutucuktan birini işaretlemeleri ve anketi imzalamaları istenmiştir. Ben de ilk defa bir anketin zorunlu imzalanmasının istendiğine tanık olmuş oldum.
Söz konusu anket ile bu ad altında bir nevi elden dilekçe alındığı; bunun özellikle Şura öncesi fikrini değiştirecekler veya ileride çeşitli gerekçelerle konuyla ilgili dava açacak olanların, hukuken önünün kesilmesi için bu yola başvurulduğu düşünülmektedir.
Yapılan bu “özel gayretlerin” çıkan kanunun hukuken sakat olduğunun idare tarafından da bilindiği, bunun için de bu tür ek zorlama gayretler içine girildiği değerlendirilmektedir.
Konusu gelmişken ifade edelim ki, yıllara sari albay birikimini eritmek için başvurulan bu yöntemde bir başka yığılma da kıdemli Başçavuş kadrolarında vardır. Bu anlamda aynı ikramiye ve motivasyonun onlar için de geçerli olması gerektiği, aynı haktan onların da istifade etmesinin Anayasanın eşitlik prensibinin bir gereği olduğu ortadadır. İdare, onlar için de böyle bir şey düşünmekte midir? Çok yakında büyük olasılıkla onlar da bu haktan yararlanmak için müracaat edeceklerdir.
Bütün bunları bir tarafa bırakıp, yasanın, kolluk görevi icra eden Jandarma teşkilatına yansımalarını, somut verilerden yola çıkarak inceleyelim.
BU BİRİKİM SOKAĞA ATILACAK
Söz konusu yasa ile bu sene itibarıyla emniyet teşkilatında il emniyet müdürünün karşılığı olan il jandarma komutanlarından 22 albay emekli olmak durumundadır. Yani jandarmanın en önemli makamını işgal eden, tecrübeli, fikren ve bedenen yöneticiliğin zirvesinde (46-52 yaşlarında) bulunan bu birikim, söz konusu yasa ile tabiri caizse sokağa atılacaktır.
Çok net ifade edeyim ki, bu albayların yerini, Milli Savunma Bakanının ifade ettiği şekilde, her şartta dolduracak subay sayısı, en azından jandarmada çok kısıtlıdır. Burada aradığımız, bakanın vurgu yaptığı nicelik değil, niteliktir. Yöneticiliğin zirvesinde olan bu insanları, belki de en verimli yaşlarında emekli etmek, bu birikimden istifade etmemek asgari bir gaflettir…
Aynı durumda ve halen daire başkanı olarak görev yapan ve bu sene zorunlu olarak emekli edilecek, özellikle teknik konularda yeri zor doldurulacak azımsanmayacak sayıda albay da bulunmaktadır.
Yine uzun yıllara sari olarak, özel kursların yanı sıra bir nevi usta-çırak usulü yetiştirilen müfettişlerde de büyük bir açık ortaya çıkacağı görülmektedir. Şu an yaklaşık 30 müfettişten 20’ye yakını, 7 özel müfettişten ise 4’ü yasa gereği bu sene emekli edilecektir.
Bunların yerine sayı hesabı albay koyamazsınız. Kısa sürede bu sayıda müfettiş yetiştirmeniz söz konusu değildir. En azından üç dört yıl bu açık kapatılamayacaktır.
Yığılma gerekçesiyle çıkartılan söz konusu yasanın kuvvetlere göre yansıması elbette farklılıklar göstermektedir. Ben en özetinden, jandarmaya yansımasını ortaya koymaya çalıştım. Teknik ayrıntıda çok daha vahim durumların ortaya çıkabileceğini değerlendiriyorum.
Bu yasanın mutlaka; ya birkaç yıllığına rafa kaldırılması, ya yeniden düzenlenerek toptancı bir anlayışla değil, her kuvvetin mevcut durumuna göre sistemde kalacak albay yüzdelerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkabilecek zafiyetleri azaltacaktır.
O KADROLARA FETHULLAHÇILAR GİRECEK
Böylesi bir durum-yani bu devrelerin daha fazla sayıda sistemde kalması-Fethullahçı örgütle iltisaklı olma oranlarının fazla olduğu artık herkesçe kabul gören onlara göre daha genç devrelerin, bu süreçte daha iyi değerlendirilmesine, gözlemlenmesine imkân verecektir.
Böylece örgütle ilişkili olduğu süreç içerisinde ortaya çıkacakların, öncesinde kritik görevlere gelmelerinin önüne geçilmiş olacaktır.
Ama söz konusu durumda emekli edilen devrelerin boşaltacağı yerlerin çokluğu düşünüldüğünde, bu durum söz konusu olamayacak, bu değerlendirme ve gözlemler yapılamadan, “risk taşıyan” kadrolar, zamanından önce etkin görevlere atanacaktır.
Yarın; “ne yapalım adam yok”, “personel zafiyeti nedeniyle bir şey yapamıyoruz”, “mecburen bunu şuraya vermek zorunda kaldık”, “onu da çıkarsak sistem iflas eder” vs. denmesin…
Benden söylemesi…
Mustafa Önsel
Odatv.com