Bazı konular o kadar önemli ki, her gün yazılsa da az.
Anadolu ve Rumeli Medya olarak yayın hayatına Milli Merkez Genel Sekreteri Sn. Haluk Dural’ın yeni anayasa konusundaki açıklamaları ile başladık.
Yeni anayasa konusu medyada aylardır, ve bazılarının planlarında da anlaşılan yıllardır, bir yer işgal ediyor. Ünlü hukukçular yeni bir anayasanın, hatta buna teşebbüs etmenin ağır cezalık, müebbet gerektiren bir konu olduğunu defalarca açıkladılar. Bu açıklamalar burada da birkaç kere paylaşıldı.
Çoğu terim ve olay, hayatını sürdürme gayretinde olup yorgun argın evine gelen insanlar tarafından net olarak algılanamıyor.
Ben görüyorum. Yeni anayasa dediğim zaman insanlar soran bir ifadeyle bakıyorlar. Herkes duymuş, böyle bir konu olduğu biliniyor, ama net olarak görülemiyor.
Mantıklı düşünen bir vatandaş olarak yeni bir anayasanın ancak yeni bir devlet kurulduğunda yapıldığını biliyorum. Tarih okuyan biri olarak 1. Meşrutiyet’i kuran 1876 anayasasının halkı nasıl büyük bir mutluluğa eriştirdiğini, aynı heyecanı hissederek okumuştum. O kadar büyük bir mutluluktu ki bu, kitapların satırlarına sığmayıp beni de etki alanına almış, sayfaları arasına çekmişti. Tarih dersinde adını duyduğum, ama pek de ne yaptığı aklımda kalmayan Mithat Paşa’yı tanımış ve hayran olmuştum.
1.Meşrutiyet nedir, biliyor musunuz? Gerileme devrinde olan ve varoluş kaygısına düşmeye başlamış olan bir imparatorlukta aydın kişilerin padişahın yanında danışabileceği bir mercii, yani bir meclis olması gerektiğini görmeleri sonucu bu meclisin kurulmasıdır özetle. Bu meclisle birlikte bir anayasa yazıldı, ve bu anayasa komisyonunun başkanı Mithat Paşa idi. Padişah 9 ay sonra meclisi askıya aldı. 1884 yılında ise Mithat Paşa’yı bugün Suudi Arabistan topraklarında yer alan Taif zindanında boğdurttu.
(vikipedi: Ahmed Şefik Midhat Paşa (d. 18 Ekim 1822, İstanbul – ö. 8 Mayıs 1884,Taif), Osmanlı devlet adamı, iki kez sadrazam, Tuna, Aydın ve Suriye Valisi, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-i Esasi‘yi hazırlayan kurulun başkanı.)
Bu olaydan sonra, bütün bir gençliğin ve halkın tek bir amacı oldu: Meşrutiyet’in tekrar ilanı. Başka bir şey yoktu. İttihat ve Terakki sadece bu amaç için çalıştı. Ve hatta Mustafa Kemal “Peki yönetime geldiniz diyelim, sonra ne olacak, hazırlık yapılması lazımdır” dediğinde onu merkezden uzaklaştırdılar.
Yani özetle tek adam yönetiminden meclisli bir yönetime geçmek imparatorluğun son yıllarının en büyük mücadelesidir.
Sanki böyle bir geçmişimiz yokmuş gibi, ya da tam da böyle bir geçmişimiz olduğunu iyi bilen dış güçler bir yeni anayasa zorlamasına yöneldiler.
Sn. Dural’ın açıklamalarını dinledikten ve yayınladıktan sonra (bak.: 1, 2 ve 3 Mart tarihlerinde Günün Yazısı) benim ne olduğu konusunda bir şüphem kalmadı. Şüphem kalmadığı için Sn. Bahçeli’nin ve diğerlerinin bu konudaki ifadeleri kanımı donduruyor.
Yeni anayasa Türkiye Cumhuriyeti’ni sona erdirme sözleşmesidir. Bu durum yukarıda da belirttiğim gibi ülkemizin ileri gelen hukukçuları ve aklı başında adamları tarafından yoğun bir şekilde dile getirilmeye devam edilmektedir. Bütün bunlara dikkat çekmiş olarak bu yazıyı burada noktalıyorum.