Her yıl 22 Mart’ta kutlanan Dünya Su Günü öncesinde, Türkiye’nin su politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye’nin önemli göl ve sulak alan uzmanlarından Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, giderek artan kuraklık ve buna bağlı açlık tehlikesine dikkat çekerek, özellikle Ortadoğu coğrafyasında suyun stratejik önemde olduğunu vurguladı. Kesici, Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre Türkiye’nin 2025 yılında su sıkıntısı çekeceğinin kaydedildiğini aktardığı değerlendirmesinde, ayrıca 2040 yılında sahip olduğu su rezervleri nedeniyle savaş açılma olasılığı bulunan Türkiye’nin büyük oranda su sıkıntısıyla karşı karşıya kalacak 33 ülkeden biri olacağının öngörüldüğünü dile getirdi.
TÜRKİYE SU POLİTİKASI KARNESİ KÖTÜ ÜLKELERİN BAŞINDA GELİYOR
1992 yılından bu yana 22 Mart günü her yıl Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Aslında son yıllarda kutlamadan çok dünyayı bekleyen su krizine dikkat çekmeyi amaçlayan etkinlikler gerçekleştiriliyor. Çünkü üçte biri sularla kaplı olan dünyanın sahip olduğu tatlı su miktarı yalnızca yüzde 3 civarında. Türkiye ise sahip olduğu içilebilir su kaynaklarını hızla yok eden ülkelerin başında geliyor. Son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğündeki sulak alanını yok eden Türkiye, yıllık 501 milyar metreküp yağış almasına karşın yıllık kullanılabilir su miktarı 121 milyar metreküp. Bunun 32 milyar metreküpü tarımsal sulamada, 7 milyar metreküpü içme suyu, 5 milyar metreküpü ise sanayii üretiminde kullanılıyor. Ancak ülkenin içilebilir su kaynakları hatalı su politikalarıyla kısa vadeli çıkarlar uğruna yok ediliyor.
BOMBALARIN VE ACININ GÖLGESİNDEKİ SU GÜNÜ ETKİNLİĞİ HALİÇ’TE
Dünyada çevre karnesi en kötü ülkelerin başında gelen Türkiye bu yıl 22 Mart Dünya Su Günü’nü terörün ve bombalı saldırıların gölgesinde kutlayacak. Oysa uzmanların görüşleri, Türkiye’nin de içinde bulunduğu çok sayıda ülkeyi yakın gelecekte büyük bir su krizi bekliyor. Devletin zirvesinin katılacağı en kapsamlı etkinlik, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 21 Mart’ta İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’nde düzenleyeceği organizasyon. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşecek olan organizasyonda, su, meteoroloji ve ormancılıkla ilgili uluslararası kutlama ve anmaların yanı sıra nevruzun da kutlanacağı açıklandı.
YARD. DOÇ. DR. EROL KESİCİ SU KONUSUNDA BİR KEZ DAHA UYARDI
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, yaklaşık 30 yıldır Türkiye’nin gölleri ve sulak alanları konusunda bilimsel çalışmalar yürütüyor. Meslek yaşamı boyunca üzerinde çalışmalar yürüttüğü pek çok göl ve sulak alanın kuruyup yok olduğuna tanıklık eden Kesici, Türkiye’nin hatalı su politikalarına yönelik eleştirel tutumu yüzünden çoğu kez çalışma alanlarının kısıtlanmasıyla da karşı karşıya kaldı.
‘ANNE SÜTÜNÜN YÜZDE 90’I SU, YAŞAMA SUYLA BAŞLIYORUZ’
22 Mart Dünya Su Günü öncesinde Türkiye’nin hatalı su politikaları ve toplumun tamamını yakından ilgilendiren kuraklık, açlık ve salgın hastalık tehlikesine karşı bir kez daha uyarılarda bulunan Kesici, şöyle konuştu: “Su, dünyanın yüzde 70’ini kaplıyor. Yaşama su ile başlıyoruz. İlk içeceğimiz olan anne sütünün yüzde 80’ini, insan vücudunun ve gıda maddelerinin yüzde 70 ila 90’ı, beynin yüzde 90’ı sudur. Kısacası su yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu yüzden suyun kirletilmesi konusunda ödün verilmemeli. Göllerimizin kirletilmesini yaşayarak öğrenmek kader olmamalı.”
‘GİTTİKÇE BÜYÜYEN BİR SU SORUNUMUZ OLDUĞUNUN FARKINDA MIYIZ?’
Dünyada giderek artan susuzluğun getirdiği kıtlık ve açlık sorununa değinen Kesici, sulak alanların azalması ve suların kirlenmesi yüzünden temiz gıda ve su bulmakta sıkıntı çekildiğine dikkat çekerek, “Susuzluk iklim değişikliğinin nedenlerinden biri. Doğal dengenin bozulmasının sonucu olarak seller artacak, deniz suları yükselecek, salgın hastalıklar çoğalacak. Bir yandan da kuraklık başlayacak. Dünyada yılda en az bir ay içme suyundan mahrum kalan insanların sayısı 4 milyarı buldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl 3,4 milyon insan içilebilir temiz suya ulaşamadığı için yaşamını yitiriyor. Ancak bunlara karşı halen yeterli önlem alınmıyor. Göller ve akarsular kirletilip, kurutuluyor. Gittikçe büyüyen bir sorunumuz olduğunun farkında mıyız? Biliyorum, hala önemsenmeyecek. Ancak başımıza gelince göreceksiniz ki iş işten geçmiş olacak. Çünkü doğanın geri dönüşü yok” dedi.
‘TÜRKİYE’YE SU REZERVLERİ İÇİN SAVAŞ AÇILABİLİR’
Özellikle Ortadoğu coğrafyasında suyun stratejik önemde olduğunu vurgulayan Kesici, Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre Türkiye’nin 2025 yılında su sıkıntısı çekeceğinin kaydedildiğini aktardığı değerlendirmesinde, ayrıca 2040 yılında sahip olduğu su rezervleri nedeniyle savaş açılma olasılığı bulunan Türkiye’nin büyük oranda su sıkıntısıyla karşı karşıya kalacak 33 ülkeden biri olacağının öngörüldüğünü dile getirdi.
‘SU DOĞANIN ARMAĞANI, GÖLLERİMİZİ AMACINA UYGUN YÖNETMELİYİZ’
Herkesin temel ihtiyaçlarına yetecek miktar ve kalitede suya erişiminin temel bir insan hakkı olduğunu kaydeden Kesici, şöyle konuştu: “Bu hakkın sağlanması devletlerin en temel görevlerinden biri olmalı. Su hakkı, Anayasada belirtilen temel haklar arasında yer almalıdır. Bir toplumun güvenli ve kolayca erişilen bir su kaynağı varsa, herkesin daha sağlıklı olma şansı vardır. Su doğanın bir armağanıdır. Su güvenliği ise toplum sağlığının bir parçasıdır. İnsanların, suyu kirlettiklerinde bu kirliliğin tekrar kendilerine döneceğinin bilincinde olması gerekir. Eğirdir Gölü gibi doğal su kaynakları içme suyu fabrikalarımızdır. 200 milyon yıl önce dinozorların içtiği suyla aynı suyu içtiğimizin bilinciyle, Eğirdir Gölü ve benzeri göllerimizi, içilebilir su kaynaklarımızı amacına uygun olarak koruyup kullanmalı ve yönetmeliyiz.”
Yusuf Yavuz
Odatv.com