Hüseyin Ersöz
Odatv Davası, geçen hafta dosyaya giren yeni bilirkişi raporuyla artık bir “cinayet yargılamasına” evrildi.
Nasıl olur demeyin. Oldu!
Hafızanızı tazeleyerek başlayalım…
Zekeriya Öz’ün yürüttüğü Odatv Soruşturması’nda, 2011 yılında gerçekleşen operasyonlarda aralarında Soner Yalçın, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da olduğu çok sayıda gazeteci tutuklandı.
O dönem hükümetin de oldukça başını ağrıtan bu soruşturma sürecinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İfade Hürriyeti ve Özgürlük Hakkı’nın ihlal edildiğine dair kararlar verdi.
Henüz basılmamış bir kitapla ilgili toplatma kararının verildiği ve gazetecilerin tutuklandığı düşünüldüğünde bu ihlal kararlarına hiçbirimiz şaşırmadık.
Dönemin kudretli savcılarının yanında konumlanan şüreka ise her zamanki psikolojik kampanya yöntemleri ile olumsuz kamuoyu yaratma çabasına girişmişti.
Süreç, Özel Yetkili Mahkemeler döneminde uzun süre cezaevinde kalan gazetecilerin muhtemeldir ki bu yargılamalar neticesinde mahkûm edileceğini gösteriyordu.
El konulan bilgisayarlarda tespit edilen dijital dokümanlar benzer yargılama süreçlerinde uygulanan aynı senaryonun hayata geçirildiğinin kanıtıydı.
Şüphesiz ki muhtemel mahkûmiyet kararları, TÜBİTAK ve Emniyet’in hazırladığı Bilirkişi Raporlarındaki tespitlere dayandırılacaktı.
SON RAPOR: DELİLLER SAHTE
Özel Yetkili Mahkemenin kapatılması sonrasında dava dosyasını devralan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi önceden tasarlanan bu senaryoyu bozdu.
Suçlamalara dayanak dijital dokümanlar üzerinde yeniden, tarafsız uzmanlara bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildi.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri tarafından yapılan inceleme geçen hafta tamamlandı ve Bilirkişi Raporu dava dosyasına girdi.
Raporda, Odatv Haber Merkezi ve Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kişisel bilgisayarına harici olarak ve zararlı yazılım vasıtasıyla müdahalede bulunulduğu tespitleri yer aldı.
Kısacası gazetecilerin suçlanmasına dayanak dijital dokümanlar, ilgili bilgisayarlarda oluşturulmamış, hiç açılmamış ve tarih/saat bilgileri üzerinde manipülasyon yapılmıştı.
Bu Bilirkişi Raporu, bir yönüyle Odatv Davası’nda yargılanan gazetecilerin masumiyetini kanıtlarken, diğer yönüyle de yargılamayı bir “cinayet davasına” dönüştürdü.
HESAP SORULMALI
Lafı fazla uzatmayalım.
Bu davanın en önemli mağduru artık Kaşif Kozinoğlu’dur.
O tarihlerde Milli İstihbarat Teşkilatında görev yapan Kaşif Kozinoğlu, Savcı Zekeriya Öz’ün hakkında çıkardığı yakalama kararı nedeniyle yurda dönmüş, 11 Mart 2011 tarihinde tutuklanmıştı.
Hakkındaki tek delil, bugün Boğaziçi Üniversitesi hocalarının müdahale edildiği tespiti yaptıkları bilgisayarlarda kayıtlı sahte dijital dokümanlardı.
Ve Kaşif Kozinoğlu mahkemeye dahi çıkamadan 13 Kasım 2011 günü Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybetti.
Kozinoğlu’nun ölümü bugün hala tartışma konusu.
Neden Odatv Soruşturması’na dahil edilmişti?
Cezaevinde avukatına yazdığı son mektupta neler vardı?
Gülen Cemaati’ne ilişkin bildikleri sebebiyle mi öldürüldü?
Bu sorular cevaplanmayı bekliyor.
O tarihlerde Adli Tıp Kurumu ve Silivri Adliyesi içinde Cemaat’e yakın isimlerin yoğun şekilde bulunması, Kaşif Kozinoğlu’nun ölümünün yeterince soruşturulmadığı kanısını güçlendiriyor.
Silivri’de bu konuda yürütülen iki ayrı soruşturmanın alelacele kapatılması, dosya içinde bulunan delillerin gizlilik kararı sebebiyle avukatlarla paylaşılmaması, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu dosyaları talep etmesine karşın Silivri’nin “kurye gönderin” cevabı, Kaşif Kozinoğlu’nun ölümünü daha gizemli hale getiriyor.
Tüm bunlar bir yana, Odatv Davası artık “Cinayet Yargılaması” haline geldi.
Delillerin sahteliğinin tespiti ile birlikte Kaşif Kozinoğlu’nu sahte delillerle tutuklanmasına neden olan polisler, özel yetkili Cumhuriyet Savcıları ve Hakimler bu “Cinayet Davasının” failleri…
Kozinoğlu’nun ölümünde yakalama kararı çıkartan Savcılardan tutuklama kararı veren Hâkimlere kadar herkesin sorumluluğu var.
İnsan hayatı bu kadar ucuz değil ve gerçek faillerin yargılanması da bir hayal olarak görülmemeli.
Karanlık bir hukuk döneminin kaybı olan Kaşif Kozinoğlu’nun faillerinin Zekeriya Öz gibi yurt dışına kaçmasına müsaade edilmemeli ve bu kişilerden bir an önce hesap sorulmalı.
Av. Hüseyin Ersöz
twitter.com/ersozhuseyin
Odatv.com