Geçtiğimiz haftalarda Samsun İl Milli Eğitim Müdürü’nün görevden alınması, Samsun’un tarihi okullarından Atakum Tarım Lisesi’nin protokol camii yapılmasına karşı verilen mücadelede önemli bir gelişme olarak kaydedildi. Okulun Diyanet’ten Milli Eğitim’e geri verilmesi yönünde Danıştay’ın verdiği karar, İl Milli Eğitim Müdürü tarafından uygulanmamış, hakkında soruşturma açılan Müdür’ün görevden alınması Yobaz Takip Hattı Haftalık Değerlendirme Raporu’nda yer almıştı.
Samsun’da yerel bir gazetede haber müdürlüğü yapan ve aynı zamanda Odatv muhabiri olan Bülent Karslıoğlu ile başından bu yana takip ettiği Tarım Lisesi mücadelesini konuştuk.
Tarım Meslek Lisesi yerine bir protokol camii yapılması nereden çıkmıştı? O dönem Atakum halkının direnişe desteği nasıl sağlandı?
Dönemin Samsun İl Müftüsü Hayrettin Öztürk (AKP’den Haziran seçimlerinde milletvekili aday adayı olmuştu, listeye giremedi) “Samsun’un külliye şeklinde yapılacak bir camiye ihtiyacı var” diyerek bu konuyu gündeme getirmişti. Aslına bakarsanız; burada eski müftünün siyasi istikbal için böyle bir çıkış yaptığını söyleyebiliriz. Çünkü kendisi ilk başta, müftü olduğunda farklı projelerle gündeme gelmişti. Örneğin “Meyhane ve barlara giderek ‘İslamı’ anlatacağız” demişti. Ki bunu defalarca yaptı. Bu tür popüler çıkışlar yapmayı seviyordu. Yalnız şunu da vurgulamakta fayda var. Bu sadece müftünün inisiyatifinde olan bir proje değildi. Bu Samsun’daki AKP kliklerinin ortak projesiydi. Müftü her konuşmasının sonunda vali ve özellikle AKP Samsun milletvekili Gençlik ve Spor eski Bakanı Suat Kılıç’a teşekkür ediyordu.
Bu olay ilk olarak 2012’de dillendirilmeye başlandığında kamuoyuna yeri konusunda bir açıklama yapılmamıştı. Yeri belli olduktan sonra özellikle veli, öğretmen ve öğrenciler buna karşı çıktılar. Konu din olduğu zaman insanların bakış açılarını nasıl şekillendiğini günümüzde de yaşıyoruz. Başlarda tepkiler gizliden verilse de yaptığımız haberler ve il geneline yayılan direniş onların da buna sessiz kalmalarına olanak bırakmadı. Birçok eyleme destek verdiler.
Okul taşındıktan sonra aileler, veliler ve öğretmenler süreci takip etmeyi sürdürdüler mi? Mücadelenin devamı için nasıl bir yol izlediler?
En son söyleyeceğimi baştan belirtmek isterim: Bu direniş örnek bir harekettir. Siyasi atmosferi ve konjonktürü düşündüğünüzde normal olanın sessiz kalıp, kabullenmek olması gerekir. Oysa 2014’te okul kapanıp (burada hatırlatmakta fayda var, öğrenciler diploma töreni bile yapamadılar, apar topar okul taşındı) son ders zili çaldığı andan itibaren direniş başladı. Polis hakları için toplanan insanların üzere yürüdü. O gece okul bahçesinde çadırlar kuruldu. Polis gece yarısı çadırları söküp insanları dışarı attı. O günden itibaren mücadele devam etti. Okulun önünde günlerce yatıldı. Polis göz altıları oldu. Ama unutmamak gerekir, hukuk mücadelesi başından beri vardı. İnsanlar okulun taşınmaması için dava açmışlardı. Onun sonucu gelsin, karara göre hareket edilsin dediler. Tek istekleri buydu. Hukuk uygulansın istediler. Ama dönemin Samsun Valisi Hüseyin Aksoy ve yine dönemin İl Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin yukarıdan aldıkları talimat dolayısıyla bu kararı beklemediler.
O günden bugüne mücadele hukuksal anlamda devam ediyor. Yargıtay taşınma işinin gayri hukuksal olduğunu vurguladı. İnanın bu zafer Türkiye’de bir ilk. Örnek bir dava oldu. Orada başından beri mücadele eden öğretmen ve velileri kutlamak gerek. Onlar benim gözümde kahramanlar.
Danıştay 8. Dairesi’nin ‘okulu geri taşıyın’ kararına uymayan İl Milli Eğitim Müdürü geçtiğimiz günlerde görevinden alındı. Sizce müdür yargı kararını uygulamazken neye güveniyordu?
Bakın bu çok önemli bir konu. Bu hükümet dönemimde talimatla iş yapan bütün kamu görevlilerini ilgilendiriyor. Müdür bile isteye, keyfi olarak yargı kararını uygulamamakta diretti. Çünkü hükümetin Samsun’daki oyuncuları ona tam destek veriyordu. Hukuksuzluğu sonuna kadar zorladı. Hakkında soruşturma açıldı. Sonunda da bir müdür için en kötü son, görevden alındı.
Tekrar vurgulamak istiyorum, bu, lokal bir direniş olarak görülmemesi gereken bir hareket. Mücadele asla bırakılmamalı. Geç de olsa adalet sizi buluyor.
Türkiye’de Diyanet adeta devletin omurgası haline gelmiş durumda. Okul arazisinin Diyanet’ten alınıp yeniden Milli Eğitime verilmesi çok önemli bir gelişme. Öte yandan okulların imam hatipleştirilmesi gibi bir gündem de var. Meslek lisesi olması gerekçe gösterilerek okulun imam hatipleştirilmesi ihtimali var mı?
Bu ihtimal elbette var. Ama bunu düşünmeyi hiç istemiyoruz. Bakın, okulu taşırken protokol gereği aynı yüzölçümüne sahip bir alanı bu okul için belirlediler. Oraya taşınacak dediler. Orada laboratuvarlar ve bir takım yeni imkanlar sağlanacağı, okul için daha iyi olacağı söylendi. İnsanlar tamam dedi. Ne oldu biliyor musunuz? Okul daha taşınmadan o alanı imam hatip kampüsü yaptılar. Yani açıkça insanları kandırdılar. Başa dönecek olursak orayı da imam hatip yapmak isteyebilirler. Eğer böyle bir kalkışma olursa çok iyi biliyorum bu haklı mücadele kaldığı yerden yeniden başlar.
Bundan sonra aileler, veliler ve öğrencileri nasıl bir süreç bekliyor?
Okulun eski yerine taşınma yazısı geldi. Bu kesin artık. Okul boş kaldığı dönemde harabeye dönmüş durumda. Bu bilerek yapılmış. Kalorifer petekleri yerinden sökülmüş, duvarlar kırılmış, kapılar kasalarında sökülmüş. Şu aşamada müfettişler zarar raporu hazırlıyor. Bu rapor neticesinde her şey belli olacak. Şunun da altını çizmek isterim: Okulun o hale getirilmesiyle devlet zarara uğratılmıştır. Binlerce lira zarar var. Bu konuda da muhataplar hakkında dava açılacağını biliyorum.
Aydınlanma Hareketi konusunda ne düşünüyorsunuz? Samsun’da bu hareket nerelerde filizlenebilir?
Yeni bir hareket olmasına karşın savunduğu ve vurguladığı görüşleri önemli buluyorum. AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı gerici sistemin faş edilmesi gereken yönleri var. Bu anlamda Aydınlanma Hareketi’nin bu rolü üstlenebileceğini düşünüyorum. Samsun’da eskiden beri aydınlanmacı bir yapı hep var oldu. Birçok insanın elini taşın altına koyacağından eminim.
sol