Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” M.Kemal Atatürk
Bu süreçle ilgili çelişkili yaklaşımın hemen arkasından ABD Büyükelçisinin PKK’ya meşru müzakereye dön çağrısı yapmesı anlamlı bulundu. ABD’nin Türkiye’ye çözüm sürecine geri dönülmes baskısı yaptığı biliniyor.
ABD BÜYÜKELÇİSİ BASS’DAN
PKK’NIN ELİNDEKİ ABD SİLAHLARI İTİRAFI
VE ÇÖZÜM SÜRECİNE DÖNÜLMESİ ÇAĞRISI
Bass, Diplomasi Muhabirleri Derneği mensuplarıyla bir araya geldi. Bass, YPG ile ilgili bir soru üzerine, Türkiye’de terör ve şiddet eylemleri düzenleyen grupları reddettiklerini vurguladı. Suriye’de birlikte çalıştıkları gruplar konusunda dikkatli davrandıklarını ifade eden Bass, bu gruplarla sınırlı ölçüde ve IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlarda çalıştıklarını, Suriye’deki Arap gruplara da aynı niyetle destek verdiklerini söyledi. Konu hakkında çok fazla spekülasyon yapıldığına işaret eden Bass, “ABD, YPG’yi silahlandırmıyor. YPG’ye silah ve mühimmat vermiyoruz” diye konuştu.
Zor bir dönemden geçildiğini kaydeden Bass, Türkiye’deki terör saldırılarından ve şiddetten üzüntü duyduklarını ve Türk halkının yanında olduklarını söyledi. Terörle mücadele konusunda Türk hükümetine çok güçlü destek verdiklerini belirten Bass, siyasi amaçlar için şiddet kullanılmasını reddetmeye devam ettiklerini vurguladı. Bass, “PKK’yı şiddet kampanyasına son vermeye, silahlarını bırakmaya, meşru müzakereyi kabul etmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
ABD silahları Irak stoklarından çıktı
Bass, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PYD ve PKK‘nın elindeki silahlardan bazılarının ABDyapımı olduğu yönündeki açıklamalarını da doğruladı. PKK’lı teröristlerde ele geçirilen ABD menşeli silahların listesinin ABD makamlarına iletilmesine ilişkin bir soru üzerine Bass, PKK’nın ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edildiğini ifade etti. “Bu silahların Irak güvenlik güçlerine verilen stoklardan çıktığını doğrulayabildik” diyen Bass, bunun sürekli diyalog içinde bulundukları Türk hükümetine yardımcı olacağını ifade ett
ONUR ÖYMEN’DEN BASS’A TEPKİ
Onur Öymen Dış telkinlere karşı tepki verilmemesi eleştirisini yineledi ve “Irak’a verilen silahlar ABD’ye nasıl gitmiştir?” sorusunu yöneltti. Bu konuda muhatabın ABD olduğunu söyleyen Onur Öymen ABD yönetiminin bu konuda ne yaptığını sordu. “ABD’nin YPG’ye silkah yardımında bulunmadığı” açıklamasının YPG nin yaptığı açıklama ile yalanlandığını hatırlatan Onur Öymen, terörle müzakere telkininde bulunmaya devam eden ABD’nin müttefik anlayışını sorguladı. Onur Öymen Atatürk’ün dış telkinelere yaklaşımını kendi sözleri ile hatırlattığından sonra İKTİDAR VE MUHALEFET PARTİLERİ DIŞ TELKİNLERE TEPKİ GÖSTERMELDİR. dedi.
ONUR ÖYMEN’İN AÇIKLAMASI
Amerika’nın Ankara Büyükelçisi John Bass, dün gazetecilerle yaptığı görüşmede özetle şunları söylemiş:
-ABD, Türk Hükümetinin vatandaşlarını terörist saldırılara karşı koruma hakkını savunmaktadır.
-PKK’nın şiddet kampanyasına son vermesi ve silahları bırakması çağrısında bulunuyorum.
-ABD YPG’yi silahlandırmıyor.
-PKK’dan ele geçirilen silahlar Amerika’nın Irak ordusuna verdiği silahlardır.
-Basın ve ifade özgürlüğü konusundaki duyarlılığımızı her vesileyle dile getirdik.
-Böylelikle şiddeti harekete geçiren sorunları ele almak üzere bir süreç başlatılabilir.
Büyükelçinin söyledikleri özetle bunlar. Bu görüşlerin akla getirdiği düşünceler şunlar.
– Herhangi bir ülkenin vatandaşlarını terörist saldırılara karşı koruma hakkı yadsınabilir mi? Aksi söylenemeyecek bir sözü söylemekle ABD Türkiye’nin terörle mücadelesine destek verdiğini kanıtlamış olmakta mıdır?
–
– PKK’nın şiddete son vermesini istemek yeterli midir? Bence Türkiye’nin müttefiki olan ülkelerden beklenen PKK’ya kayıtsız şartsız teröre son vermesi ve PKK mensuplarının Türk adaletine teslim olması için çağrıda bulunmaktır.
–
– Müttefik ülkelerin ayrıca, Bağdat Hükümeti’yle Barzani’ye, BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 sayılı kararı ve Irak Anayasasının 7. maddesi uyarınca bu örgütün Irak topraklarını terk etmesini sağlamaları için güçlü ve sonuç alıcı girişimlerde bulunmaları beklenmektedir.
–
-ABD’nin YPG’yi silahlandırmıyor sözleri PYD’nin eş başkanı Salih Müslim’in 14 Ekim 2015 tarihinde Fırat Haber Ajansına verdiği demeçle söylediği, ABD’nin YPG’ye 50 ton silah ve mühimmat verdiği yolundaki sözleriyle çelişmektedir.
-Büyükelçinin “PKK’dan ele geçirilen Amerikan menşeli silahlar Amerikan ordusuna verdiği silahlardır” sözleri de dikkat çekicidir. Bilindiği kadar PKK şimdiye kadar Irak ordusun ait bir üssü ele geçirmiş değildir. Peki o zaman bu Amerikan silahlarını PKK’ya kim vermişti? Irak Hükümeti mi, Barzani mi? Yoksa bazı üsleri ele geçiren IŞİS gibi terör örgütleri mi? Bunu ortaya çıkarmak ve bu silahları PKK’ya verenleri caydırmak ve cezalandırmak ABD’nin görevi değil midir?
-Türkiye’deki basın özgürlüğüne ve insan haklarına yönelik ihlaller, taraf olduğumuz milletlerarası antlaşmalara göre Türkiye’nin iç meselesi sayılamaz. Aynı antlaşmalara taraf olan ülkelerin birbirini eleştirme hakkı vardır. Ancak Türkiye’nin de onları eleştirme hakkı vardır. Örneğin son yıllardaki en ciddi insan hakları ihlali sayılan ve Hükümetin bile sonunda ‘kumpas’ olarak nitelendirdiği Ergenekon davasının daha ilk aşamasında Avrupa Parlamentosu “Ergenekon’u bir suç örgütü olanak nitelendirmiş ve Hükümeti devletin içine sızan bu örgütü ortaya çıkartmaya” davet etmiştir. Türkiye’de haksız yere tutuklanan Atatürkçü gazetecilere Batı ülkelerinin yeterince destek verdiklerini söylemek zordur. Çifte standart uygulanmaması gereken alanların başında insan hakları gelmektedir.
-ABD çeşitli vesilelerle açılım sürecinin yeniden başlatılması için Türkiye’ye çağrıda bulunmuştur. Bu sürecin PKK’ya sağladığı silahlanma ve örgütlenme fırsatı ortadayken ve Türk güvenlik güçleri bu nedenle her gün şehitler verirken Amerikalı ve Avrupalı müttefiklerimizin hala Türkiye’ye bu konuda ısrarlı telkinlerde bulunmaları düşündürücüdür.
Gerek bu konuda gerek başka konularda Türkiye’nin neyi nasıl yapması gerektiği konusunda yurt dışından yapılan telkinler in altında yatan nedenler ne olabilir? Akla iki ihtimal gelmektedir:
-Ya, “Türkiye kendi meselelerini nasıl çözeceğini değerlendirebilecek bilgi ve deneyime sahip değildir, ona bu konuda yol göstermeliyiz.”
-Veya “Türkiye’nin hangi meseleyi nasıl çözmesi bizim menfaatimize hizmet edecekse biz o yolda telkinde, gerekirse baskıda bulunmalıyız.” diye düşünülmektedir.
Bana göre daha çok ikinci şık geçerlidir. Bu gibi dış telkinlere karşı Atatürk 6 Mart 1922 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada şöyle demişti:
“Güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün isleri Avrupanın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.”
Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışı ilkesine dayanmaktadır ve Türkler kendi sorunlarını yabancılardan nasihat almadan çözmenin yollarını bulacak deneyime ve yeteneğe sahiptirler.
Bu gibi dış telkinlere karşı iktidar ve muhalefet partileri gereken tepkiyi göstermelidirler
cagdasulusalcizgi