Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Müftülük arasında “çocuklara maneviyat kazandırma” adı altında hazırlanan, çocukların 4 gün okula, 1 gün camiye götürülmesinin planlandığı “Minik Yürekler Kardeşlik Bilincinin Farkında” projesinin iptali için Komünist Parti dava açtı. Dava, davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulması talebiyle Mersin İdare Mahkemesi’nde açıldı.
23 Mart 2016’da soL Haber Portalı’nda yayımlanan habere göre, okul-cami bütünleşmesi ve ilköğretim öğrencilerinin eğitim öğretim dönemi boyunca haftanın 1 gününü camide geçirmesinin hedeflendiği projeye göre, “dinin dinamizmini ilkokul çocuklarına erken yaşlarda keşfettirmek” amacı güdülüyor. Projenin özetinde camiler “halk üniversiteleri”, fakihler ve alimler ise “bu üniversitenin hocaları” olarak tanımlanıyor. Proje kapsamında, ilkokul öğrencilerinde farkındalık oluşturmak için camilerin ziyaret edileceği, öğrencilerin haftada bir gün cami imamlarının yapacağı sohbete katılacağı öngörülüyor.
“DURDURULDU” DENDİ AMA…
Projenin soL başta olmak üzere bazı medya organlarında haber olması üzerine, projeye konu olan faaliyetlerin durdurulduğu açıklanmakla birlikte, tamamıyla yürürlükten kaldırıldığına dair bir işlem yapıldığı açıklanmadı.
Komünist Parti, söz konusu projeyi yargıya taşıdı.
KOMÜNİST PARTİ DAVA DİLEKÇESİNİ VERDİ
Komünist Parti’nin dava dilekçesinde proje, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılıklar bakımından ele alındı. Dilekçede Anayasa’nın 2. maddesinde tanımlanan “laik hukuk devleti” ilkesine gönderme yapılarak, devletin resmi bir dininin bulunmaması, hiçbir dini inancı bulunmayanlar da dahil olmak üzere her türlü din ve inanca eşit mesafede, ancak koruyucu bir biçimde durması, kimsenin inancından dolayı ayrımcılığa tabi tutulmaması, kimsenin tabi olmadığını beyan ettiği bir dinin öğretisini zorunlu olarak almasına neden olacak bir uygulamaya gidilmemesi gerektiği açıklandı.
Dilekçede ayrıca, laik devletin bütün dinler karşısında tarafsızlığı, hukuk kurallarının kaynağının beşerî irade olduğu, hukuk kurallarını koyan beşerî iradenin din kurallarına uymak zorunda olmadığı, belli bir dine üstünlük tanımaması gerektiği de vurgulandı.
PROJE ANAYASA’YA DA AİHS’YE DE AYKIRI
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ayrımcılık yasağı ile Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkelerinin anımsatıldığı dilekçede, İslam dininin Sünnilik mezhebince kutsal sayılan bir ibadethane olan caminin milli eğitim programı içerisine dahil edilerek, tarafsız eğitimi bertaraf edici olduğu belirtildi, hukuk devletinde belli bir dine mensup kişilere ayrıcalık tanıyacak bir organizasyon içerisine girilmesinin idari yargı tarafından denetime tabi tutulması ve engellenmesi gerektiğinin tartışmasız olduğu üzerinde duruldu.
Proje, AİHS’nin 9’uncu ve Anayasa’nın 24’üncü maddelerindeki din ve vicdan özgürlüğünü yönlerinden de incelendi. Buna göre proje metnindeki, “dinimizde yeri olan ibadethaneleri tanıma” ifadesinin herkesi aynı dine inandığını açıklamaya ya da açıklamamaya zorlamakta olduğu, Anayasa’da belirtilen din kültürü eğitimi dışına çıkılarak, haftanın bir günü öğrencilerin camide imamdan eğitim almasının Anayasa’ya ve AİHS’ye açıkça aykırı olduğu belirtildi.
Dava dilekçesinde, “pedagojik formasyonu olmayan, eğitim bilimleri alanında bilgisi olmayan, her şeyden de öte belli bir dine ve mezhebe mensup bir din görevlisinin eğitim-öğretim yılının bir dönemini kapsayacak şekilde milli eğitime dahil edildiği düşünüldüğünde, karşımıza oldukça vahim bir tablo çıkmaktadır” denilerek, dava konusu idari işlemin -davalı idarenin savunmasının alınmaksızın- ivedilikle yürütmesinin durdurulmasına ve işlemin iptaline karar verilmesi talep edildi.
sol