Ülkemiz son günlerde korkunç bir gerçekle daha yüzleşti: Çocuğun cinsel istismarı.
Her gün gazetelerden okur olduk içimizi yakan haberleri.
Karaman’da tecavüze uğrayan 45 çocuk, Erzurum’da bir ilkokulda taciz edilen 11 çocuk, akrabalarının istismarına uğrayan onlarcası, tecavüz sonucu bağırsakları yırtılarak ölen 3 yaşındaki bebek…
Ölen kardeşlerimize üzülüyor, diğerlenin ise yitip giden hayatlarına ağlıyoruz. Bir an gözümüzü kapatıyor ve düşünüyoruz: Bu çocuklar kime güvenecek? Bir insan nasıl küçücük bir çocuğa şehvetle bakabilir? Ya benim kardeşimin başına gelseydi? Acaba bir şey yaşadı da söyleyemiyor mu? Ne zaman bu kadar kötü olduk?
Engelleyememenin ağırlığını hissediyoruz…
Tgb.gen.tr olarak çocuk istismarı dosyasını açıyoruz. Sayısı gittikçe artan çocuğa tecavüz haberlerine, yitip giden küçücük canlara üzülmekle kalmıyor üzerimize düşen görevleri tespit ediyoruz.
Bu kapsamda ilk olarak Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği Başkanı Canan Arıtman ile konuştuk.
Çocuğun cinsel istismarı ile ilgili bir dernek kurmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuyu araştırmanızdaki sebep nedir?
Çocuk istismarı; çocuğun fiziksel, duygusal, cinsel istismarı ve ihmalidir. Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği olarak çocuğa yönelik her türlü istismar ile mücadele için çalışıyoruz ama özellikle ve öncelikle çocuğa yönelik cinsel istismar üzerine çalışıyoruz. Çünkü bu konu Türkiye’de hep görmezden gelmeye çalışılan üstü kapatılan, halının altına süpürülen bir konudur. Hem akademik alanda hem sivil toplumda hem de devlette kimsenin çalışmak istemediği bir konudur. Çünkü çok zor bir alandır, çok yürek yakıcı bir alandır.
Bu suçun mağduru olan çocuklar toplumumuzun en masum, en mağdur, en korumasız kesimini teşkil eder.Ne yazık ki sayıları her gün katlanarak artmaktadır. Biz, bu alanda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Çocuğa yönelik cinsel istismarla ilgili araştırmalar yapılıyor mu? Biraz sayısal verilerden bahsedebilir misiniz?
Nedir oranları diye sorarsanız Türkiye’de bir veri çalışması yok. Resmi hiçbir veri çalışması yok. Demokratik kitle örgütleri ve akademik çevreler daha ziyade basına yansıyan olaylar üzerinden bir veri çalışması yapmaya çalışıyor. Önümüzdeki tek rakam emniyete intikal eden rakamlardır ama uzun yıllardır emniyet bu rakamları kamuoyuyla paylaşmamaktadır.
Zaten emniyete intikal eden vakalar gerçeğin ancak %15 i dir. Bilim böyle söylüyor %15 i emniyete intikal ediyor, %85 i ne yazık ki gizli kalıyor.
Ensestte ise yani çocuğun cinsel istismarı aile içinde olduğu zamanda ancak %5 i adli merciilere intikal ediyor, %95 i gizli kalıyor. Bu rakamlar bile durumun vehametini gösteren rakamlardır.
Son yıllarda sadece iki yöntemle bu vakaları takip edebiliyoruz. Birincisi, medyaya intikal edenler.İkincisi de adli sicil belgeleri, yani bu konuda açılan davalar. Bu verilere bakarsak bile bu suçun %50 oranında arttığını görebiliyoruz. Son 5 yıl için % 50 oranında artmış.
Ne yazık ki çoçuk cinsel istismarında, Türkiye dünyada 3. sırada.
Yine resmi rakamlara göre söyleyebiliriz ki Türkiye’de her 4 kız çocuğundan biri, her 6 erkek çocuğundan biri bu suçun mağduru olmaktadır. Türkiye Psikiyatri Derneği ise bu suçun oranını %33 olarak veriyor yani her 3 çocuktan biri bu suçun mağduru oluyor. Ağır rakamlar da var.
Resmi verilere göre, ülkemizde her 4 saatte bir, bir çocuk cinsel istismara uğruyor.
Peki toplam cinsel istismar vakaları içerisinde çocuk istismarının oranı nedir? Bununla ilgili bilgiler var mı?
Ülkemizde cinsel istismar suçlarının %70 i çocuklara yönelik, yetişkinlere olan %30 dur. Yani her 100 cinsel istismar vakasından 70’inin mağduru çocuktur.
İstismara uğrayan çocukların %70 i 11 yaşın altındadır.( %30 u 2- 5 yaş arasında, %40 ı 6-10 yaş arasında), %30u ise 11-18 yaş arasındadır.Yani; 6-10 yaşlarındaki çocuklar en çok istismara uğrayan kesimi oluşturmaktadır.
İstirmacıların %96 sı erkek, %4ü ise kadındır. Ve %85 i çocuğun tanıdığı biri. Yani sanılanın aksine yabancı birinin olması olasılığı düşüktür. Çocoğun yakın çevresinde onu tanıyan biridir. Toplumun her kesiminden istismarcı çıkabilir. Her sosyo-kültürel seviyeden her eğitim seviyesinden çocuk istirmacısı olabilir.
Sessiz, sakin, büyüklere karşı şartsız itaatkar çocukların daha yüksek oranda bu suçun mağduru olduğunu görüyoruz. Bunu şunun için söyledim; Türk eğitim sisteminde çocuklarımızı eğitirken büyüklere kayıtsız şartsız itaat etmesi ve sesiz, sakin, uslu çocuklar olmalarını istiyoruz. Bu eğitim çocuğun istimara açık hale getiriyor. Çocuklarımızı eğitirken hayır demeyi öğretmeliyiz.Biat kültüründe çocuk yetiştirmemeliyiz, isyan kültüründe çocuk yetiştirmeliyiz. Biz analara babalara bunları öğretmeye çalışıyoruz.
Hem toplum olarak hem de devlet katında en yetersiz kaldığımız konulardan biri çocuğun cinsel istismarı.Önleyici çalışmalarda, çocukları bu suçtan korumada, mağdurların hakkını korumada, faillerin cezalandırılmasında, mağdur çocuğun tedavi ve rehabilitasyonunda, bu konuda bütçelendirme yapmada hükümet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Bu ülkede çocuklar Allah’a emanet. Bir atasözü vardır ya saldım çayıra mevlam kayıra o zihniyetle yazık oluyor bu çocuklara.
Çocukları cinsel istismardan korumak için neler yapılabilir?
Biz dernek olarak çocukları bu suçtan korumaya çalışıyoruz. Çocuklarımızı korumak için eğitim çalışmaları yapıyoruz. Bu eğitim çalışmalarını üç alanda yapıyoruz.
Birincisi; çocukların eğitimi. Çocuk eğitimleri en geç dört yaşında başlamalı. Anaokullarında başlaması gereken bir eğitimdir. Çocuğa; iyi dokunuş- kötü dokunuş, mahrem bölgelerine dokunmaya veya bakmaya kimsenin hakkı olamayacağını bile öğetiyoruz. Kendisinin de başkalarına dokunamayacağını öğretiyoruz. Böyle bir durumda karşılaştığı zaman tepki koymasının, hayır demesinin yani izin vermemesinin normal olduğunu öğretiyoruz. İyi öğretildiği takdirde çocuğu en iyi yine kendisi korur.
İkincisi; anne ve babalara eğitim veriyoruz. Anne ve babalara öncelikle istismarı tanımayı öğretiyoruz. Yani çocuğunuzda ne gibi şeyler olursa ne yapacaksınız, nerelere müracaat edeceksiniz. Eğer çocuğunuz istismara uğradığını söylerse sakın ha çocuk yalan söylüyor, uyduruyor demeyin diyoruz. Çocuklar bu konuda yalan söylemez. Katiyen çocuğu yargılamayın, cezalandırmayın, suçlamayın. Ona hemen güven telkin edin. Yanında olduğunuzu hissettirin. Uzmanlarla görüşün, adli süreci başlatın.
Üçüncüsü; öğretmenleri eğitiyoruz. Özellikle sınıf ve rehber öğretmenlerini. Çünkü öğretmenler bu konuda hayati önem taşıyor. Çocuklar ailelerinden sonra en çok okulda ve öğretmenleriyle vakit geçiriyor. Ve çocuklar genelde bu suçun mağduru olduklarında , önce bunu öğretmenlerine söylemeye, anlatmaya çalışıyorlar. .Öğretmenler cinsel istismara uğrayan çocukları en erken fark edebilecek kişilerdir. Erken teşhis çok önemlidir. Nasıl kanserde erken teşhis önemli diyoruz. Aynı şekilde çocuğun cinsel istismarında da erken teşhis çok önemlidir. Ne kadar erken fark edebilirseniz çocuğunuzun alacağı hasarı o kadar en aza indirebilirsiniz. Erken teşhis yapılamazsa genelde cinsel istismar bir seferle kalmaz. Çocuk istismarı büyük oranda süreklidir. Çocuğun travması da giderek artar ve çocukta kalıcı hasarlar oluşur. Bakın bu konuda çalışan ünlü bir bilim adamı, çocuğun cinsel istismarı için ‘’Çocuğun ruhunun ölümüdür.’’ der. Biz klinisyenlere göre ise çoğu zaman bedenin de ölümüdür. Birçok cinsel istismar vakası ölümle sonuçlanır.
Öğretmenlere özel görevlerin düştüğünü söylüyorsunuz. Bununla ilgili çalışmalarınız ne boyutta?
Geçen sene bir bilimsel araştırma yaptık.Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile beraber anadolu liselerinden birinde, öğretmenlere yönelik bir konferans verdik. Konferans öncesinde bir form dağıttık. Öğretmenlerin bu konuda ne derece bilgi sahibi olduklarını ölçmek için. Ve bu araştırmanın sonucunu bilimsel bir rapor olarak açıkladık, son derece çarpıcıdır. Öğretmenlerin %67 si, üniversitede çocuk ismarı konusunda hiç eğitim almadığını belirtti. Eğitim alanların %91i bu eğitimin çok yetersiz olduğunu belirtti.Meslekte hizmet için eğitim alma oranı ise sadece %30. (Bkz. Çocuk İstismarı Konusunda Öğretmenlerin Bilgi ve Deneyimleri 2015 Araştırması)
http://tgb.gen.tr