İran’a yönelik yaptırımların delinmesi suçlamasıyla Miami’de tutuklanan Reza Zarrab’ın iddianamesine yapılan eklemeler sonucunda, Türkiye’nin adının suçun işlendiği ülkeler arasına alınmış olması, konunun Türkiye’de siyasi sonuçları olacağının göstergesi.
Şu kesin, İran’a yönelik yaptırımların delinmesi suçunun Türkiye boyutu, ne Savcı Preet Bharara ne de sadece FBI’yla açıklanabilir.
Hatta diyebiliriz ki, gerek Federal Savcılık gerekse FBI bu sürece daha sonra dahil edilmiş kurumlar.
Bu olayın bir mimarı varsa, o kurumun adı ABD Hazine Bakanlığı. Bir alt kurum olarak, Terörizm ve Finansal İstihbarat Dairesi. Tüm bu süreçlerin asıl beyni ve mimarı ise David Cohen.
11 Nisan 2013 tarihinde Babek Zencani’yi kara listeye alan dairenin başında o var.
Zencani’yi kara listeye alıp, Zarrab’ı listeye almayıp ürkütmeyerek, suçun oluşum sürecini engellemeyen insiyatif de ona ait.
Tüm bu süreçlerde, David Cohen’i destekleyen ve önünü açan ise Amerikan devlet aklı ve Başkan Obama.
Zira, 2015 Şubatı’nda Cohen’i sessiz sedasız CIA’nın 2 numarası yapan da Obama’dan başkası değil.
Birkaç nedeni var bunun.
Birincisi, finansal istihbarat ve terörizmin finansmanı konusunun artan önemi.
İkincisi, CIA’nın sahada çeşitli nedenlerle bu suçun işlenmesine göz yummasına engel olmak.
Üçüncüsü, Türkiye’de İran’a yönelik yaptırımların delinmesi suçunu işleyenlere yönelik işlenen suçun üzerine gidilmesi sürecine ABD Başkanı Obama’nın CIA’yı de dahil eden devlet aklı.
Dördüncüsü, IŞİD, El Kaide gibi örgütlerin finansal desteğini mercek altına alma çabasının artan önemi.
David Cohen’in İran’a yaptırımların delinmesiyle ilgili olarak Türkiyeyi uyarmak için muhataplarıyla yapmış olduğu görüşmeler Wikileaks’te yayınlanan 19-20 Ekim 2009 tarihli diplomatik yazışmada detaylarıyla mevcut.
https://wikileaks.org/plusd/cables/09ANKARA1725_a.html
Diplomatik yazışmanın dosya numarası ilginç: 1725.
Büyükelçi James Jeffrey’nin imzasını taşıyan “secret” kodlu kriptoda Cohen’in Türkiye’de dönemin maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MASAK ve BDDK yetkilileriyle görüşmelerde iki konu üzerinde durduğu görülüyor.
1-Terörizmin finansmanının engellenmesi konusunda Türkiye’nin çabalarını artırması.
2-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik yaptırımların delinmemesi konusunda muhatapların uyarılması.
Mehmet Şimşek bu konuda ellerinden geleni yapacağını belirtse de, inandırıcı olamıyor. Cohen, bu konuda gerekli standartların yakalanamaması durumunda, Türkiye’nin G-20 ülkelerinin “Mali İşler Özel Birimi” (Financial Action Task Force-FATF) tarafından inceleneceğini belirtmesi üzerine, Şimşek, TBMM’nin Aralık’taki bütçe görüşmelerinden önce bu konuda yasa çıkaramayacağını söylüyor.
Görüşmede konuşulan bir başka önemli konu ise G-20 liderlerinin 2010 Şubat ayına kadar Türkiye’nin “Kara-para Aklanmasını Önleme ve Terörün Finansmanıyla Mücadele” (KAÖTFM) standartlarına uymaması durumunda uluslararası finans sistemine Türkiye’nin ciddi bir tehdit olabileceği uyarısında bulunuyor.
Cohen’in, Gazze konusunun gündeme gelmesi üzerine daha o görüşmede İHH konusunda çekincelerini belirttiği görülüyor.
Cohen bugün CIA Başkan yardımcısı.
Türkiye ile ilgili iki konuda ABD kurumları arasındaki koordinasyonu sağlayan isim.
Birincisi Zarrab konusu üzerinden ucu Türkiye’de çok yukarılara gidebilecek kriminal faaliyetin bedelini ödetmek.
İkincisi, IŞİD’in finansal desteğiyle ilgili varsa Türkiye’den kişi ve kurumların yargı önüne çıkarılması sürecini takip etmek.
ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’nin 25 Mart’ta Rusya ziyaretinde kırmızı çantasını kimseye taşıtmaması, içindeki belge ve bilgilerin öneminden kaynaklanıyordu.
CIA Başkanı John Brennan’ın ise 28 Mart 2016’da Rusya’daki meslektaşlarıyla yaptığı görüşmeyi bu konuda istihbarat paylaşımı olarak değerlendirebilirsiniz.
Rusya Federasyonu, 1 Şubat tarihli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu IŞİD’in yasadışı petrol ticareti başlıklı mektubunda bu kapsamda, Erdoğan’ın damadı B. Albayrak ve BMZ Denizcilik üzerinden Bilal Erdoğan’ı ve bu konuyla ilgili diğer tüm kurum ve kişileri hedef aldı.
(https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N16/024/09/PDF/N1602409.pdf?OpenElement)
Rusya’nın 10 Şubat 2016 tarihli mektubunda ise IŞİD’in silah ve mühimmatını nasıl edindiği konusundaki detaylar mevcuttu.
Amberin Zaman’ın geçenlerde yazdığı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yakın zamanda Rusya’ya yaptığı ziyaret iddiası kanımca bu konuyla bağlantılı olmalı. Zira, Hakan Fidan, Rusya’nın 10 Şubat tarihli ikinci mektubunda bizzat ismi verilerek hedef yapılmış.
(https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N16/038/43/PDF/N1603843.pdf?OpenElement)
Erdoğan’ın neden Yahudi asıllı bir avukatla Amerika’da lobi yapmaya çalıştığını ve neden Amerikan Yahudi kuruluşlarıya işbirliği yapmak istediğini anladınız mı şimdi?
Cohen, Yahudi asıllı olsa da onu yükseltip önünü açan bizzat Başkan Obama.
Erdoğan, Amerika’da kriminal bir algıya dönüşürken, Yahudi lobisinin Erdoğan’a sağlayabileceği hiçbir şey yok. ‘One Minute’ ve ‘Mavi Marmara’ kabadayılığına boyun eğdirmenin keyfi yetti onlara!
Aydoğan Vatandaş
samanyoluhaber
foto: yeniyon.tv