Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve AKP iktidarına Zagor felsefesi ile karşı çıkan, Türk Filmleri ve doğa aşığı İstanbul Baro Başkanı ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal ile konuştuk.
Türkiye’nin, ‘etnik, meslek ve din sömürüsü’ ile karşı karşıya kaldığını anlatan Kocasakal, “Hiçbir Haçlı Seferi İslam Dinine bu kadar zarar vermedi. CIA laboratuvarlarında plastik bir din anlayışı imal ettiler” dedi. Üyesi olduğu CHP’nin bir ‘iktidar iddiası bulunmadığının’ da altını çizen Ümit Kocasakal, siyasete atılma konusunda, “Niyetim yok diyemem” diye açık açık konuştu. Kocasakal, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı adaylığı için 2017 yılını beklemek gerektiğini de belirtti. Siyasete ısınan Ümit Kocasakal, şu mesajları verdi:
Etnik, meslek ve din sömürüsü virüsleri
“Bir ülkeyi bir şekilde çözmek istiyorsanız, o ülkenin ya da toplumun kendi değerlerine ve tarihine olan inancını, bir takım kurumlarına (örneğin TSK) olan inancını sarsarsınız ve yine o ülkeye birtakım virüslere aktarırsınız. Bu etnikçilik, meslekcilik ve din sömürüsü virüsleridir. Anlamak için 100 yıl geriye gidip ‘Ne oldu da bu ülke bir mucizeyi gerçekleştirdikten, yedi düvele kafa tutup bir çağdaş ülke kurduktan ve ulus devlet oluşturduktan sonra; beş kuruş dış borcu olmayan, kendi kendine yeten, eğitimde köy enstitüleriyle, halk evleriyle müthiş bir biçimde ilerleyen, üreten, sürekli ileri giden tam bağımsız bir ülkeyken bu hale düştü?’ sorusunu sormak lazım. Bunun yanıtlarını almak için çok çeşitli itiraflar var, yeter ki görmesini bilin. 1897’de senatör Baverly ve yeni Amerikan doktrinini hatırlayın. Sadece Türkiye olarak da düşünmeyin ama Türkiye’yi de düşünün, görünürde siyasi partilerin olması, seçimlerin yapılması, parlamento ve hükümetin olması, o ülkenin tam bağımsız olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü emperyalizm o ülkelerdeki devşirdiği, yetiştirip okuttuğu, yem borularıyla kendisine bağladığı, her tarafa yerleştirdiği -siyasi partilere, medyaya, güya sivil toplum örgütlerine-, birtakım etki ajanlarıyla o ülkenin genetiğini bozar. Türkiye’de olan, ana hatlarıyla, budur. Ülkenin kimyasını bozdular.
Yüzde 50 Kürt-Türk, yüzde 50 Alevi-Sünni
Yüzde elli Kürt-Türk, yüzde elli Alevi-Sünni, başı açık-başı kapalı olarak böldüler. Bilinçli yapılan şeylerdir bunlar. Türkiye bir milletti ve bir milleti ‘etnisite’ konumuna indirdiler. Cumhurbaşkanının bu Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak, Abhaza gibi ifadeleri bilgisizlikten değil bir bilinçten kaynaklanıyor. Bu tam bir bölücülüktür. Hatta CHP seçmeni-MHP seçmeni-AKP seçmeni de bir bölünmedir. Bakın Türkiye bugün üretmiyor, açlığa gidiyor. Biz başörtüsüyle, onla bunla uğraşırken Türkiye’nin tarım arazileri gidiyor. Üretmeden tüketiyor. Hayvancılığı bitiyor, tarımı bitiyor. Saman ve pirinç ithal ediyor Türkiye. Ne oldu benim güzelim Tosya ve Boyabat pirincime, karakılçığıma? Daha da kötüye gidiyor ve bunları hiç konuşmuyoruz.
Hiçbir haçlı seferi bu kadar zarar vermedi
Türkiye’ye gelip diyorlar ki ‘Ulus devlet öldü.’ Peki, bu ulus devlet neden ABD ya da Japonya’da ölmüyor? Neden İngiltere-Fransa’da ölmüyor da Türkiye’de ölüyor? Etnikçilik, mezhepçilik, bölgecilik, hemşericilik Türkiye’yi zehirlemiş durumda. Hepimiz zehirlenmiş durumdayız şu anda. Emperyalizmle aynı doğrultudaki çıkarları uğruna ülkenin bütün kurumlarını, değerlerini tahrip ettiler. CIA laboratuvarlarında üretilmiş sahte ve plastik bir dini, Suudi Arabistan Vahabiliği ve Selefiliğini İslam diye insanlarımıza yutturup, insanlarımızın güzel duygularını istismar ettiler ve ediyorlar. En kötüsü de İslamı, dini, kutsal değerleri ticarete ve siyasete alet ettiler. Sizi temin ederim, hiçbir haçlı seferi bu siyasi iktidarın İslam’a verdiği zararı verememiştir bu güne kadar.”
Niyetim yok diyemem, siyaseten bana karşı beklentiler oluştu
“Ben hep açık ve dürüst davrandım. Samimi söylüyorum, siyasetle uğraşmayı pek istemem. Ben üniversitemle karımla çocuklarımla başka hayallerim var. Tarım yapmak istiyorum, toprakla uğraşmak, kitap yazmak istiyorum ama açıkça söylüyorum, benim dışımda benden birtakım beklentiler oluştu. Benim planladığım bir şey değil bu. Bu durumda siyasetle uğraşmak bir haktır ama bazen hak olma özelliğinden çıkıp bir görev haline gelebiliyor. Dolayısıyla ‘Asla böyle bir niyetim yok’ diyemem. Şartlar ne getirir bilemem.”
CHP, gümbür gümbür iktidar olacağım diyor mu?
“Bir milleti, halkı sonsuza dek kandıramazsınız. CHP uzun bir konu fakat baktığınız zaman bu CHP bir umut veriyor mu? En kötü şey birbirimizi kandırmaktır. Bir hafta sonra bir seçim olsa, hepimiz büyük bir gönül rahatlığıyla ‘CHP gümbür gümbür iktidar olacak” diyebiliyor muyuz?’ O zaman bir aksaklık var. Devir siyasetçilik oynamak devri değil, geçti o devir. Genel olarak söylüyorum, böyle bir ortamda partilerin kişileri bir yere taşıması gibi bir işlevi olamaz; kişilerin partiyi bir yere taşıma işlevi olmalı. CHP uyuyan bir devdir. Ayağa kalktığı anda inanın bana kaçacak delik arayacak bunlar. Ama bunu yapabilmesi için fabrika ayarlarına, ‘kurucu özüne’, altı oka geri dönmesi gerekiyor. Bazen duyuyorum bazı yerlerde, ‘Artık bu 12 ok oldu’ gibi. Böyle bir şey yok. Herhalde çift görüyor bazı insanlar. 12 değil altı ok vardır. Bu altı ok o kadar kapsayıcıdır ki, tek başına devrimcilik dahi günceli yakalamaya yeter, bu revize etmek falan değildir. Bu altı ok aslında tam bağımsızlık demektir, refah demektir, paylaşmak demektir, emeğe saygı demektir; hayvancılık ve tarım, sanayi, eğitim, insan hakları, hak ve özgürlükler, hukuk devleti yani insanca yaşamak demektir. O yüzden partilerin herkese şirin gözükmek gibi bir derdi olmamalı. Kimliği olmalı siyasi partilerin.”
Kocasakal kimdir?
HALEN İstanbul Baro Başkanlığı görevini sürdüren Ümit Kocasakal, 1966 yılında Almanya, Köln’de doğmuştur. 4 yaşında iken İstanbul’a getirilip, Büyükdere Sarıyer’de babaanne ve dedesinin yanında tek çocuk olarak büyümüştür. Galatasaray Lisesi’ni 1986 yılında bitiren Kocasakal İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1990 yılında mezun oldu. 7 Kasım 2010 tarihinde İstanbul Barosu Genel Kurulu kapsamında gerçekleştirilen seçimde İstanbul Barosu başkanlığına seçilen Kocasakal 14 Ekim 2012 tarihinde ikinci 18 Ekim 2014 tarihinde yapılan seçimde ise üçüncü defa İstanbul Barosu başkanlığına seçildi.
YURT Gazetesi-Ali Avcu