14 Ocak 2016’da TBMM’de “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu” kurulduğunu hatırlatan EŞİTİZ, komisyonun kuruluşundan bugüne, kuruluş amacından kullandığı usullere, kadınları ve kadın hareketini hiçe sayan görünüm sergilediğini söyledi. Hazırlanan son rapor taslağında da birçok konuda kadın ve çocuk haklarının açıkça gasp edilmek istendiğini ifade eden EŞİTİZ, bu konuları şöyle sıraladı:
- Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi; çocuk evliliğinin teşviki,
- Boşanma ve kadına karşı şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılıyor,
- Hadım uygulaması,
- Hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması,
- Şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvurmasının önünün kesilmesi,
- Şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması,
- Aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması,
- Boşanmanın zorlaştırılması,
- Kadının nafaka hakkının süreye bağlanması,
- Mal paylaşımında dava açma süresinin kısaltılması,
- Eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payının verilmek istenmemesi,
- Aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinin dini temele oturtulmak istenmesi.
“Haklarımızın, TBMM çatısı altında, devlet törenleri ile ‘kutlanarak’ gasp edilmesine seyirci kalmayacağız” diyen EŞİTİZ’in hazırladığı rapor şöyle:
14 Ocak 2016’da TBMM’de bir meclis araştırma komisyonu kuruldu: “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu”
Bu komisyon, kuruluşundan bugüne, kuruluş amacından kullandığı usullere, kadınları ve kadın hareketini hiçe sayan görünüm sergilediği gibi; hazırlanan son rapor taslağında da, aşağıda sayılanlar gibi birçok konuda kadın ve çocuk haklarının açıkça gasp edilmesini istiyor: Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi; çocuk evliliğinin teşviki, hadım uygulaması; hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması; şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvurmasının önünün kesilmesi; şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması; aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması; boşanmanın zorlaştırılması; kadının nafaka hakkının süreye bağlanması; mal paylaşımında dava açma süresinin kısaltılması; eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payının verilmek istenmemesi; aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinin dini temele oturtulmak istenmesi…
Örneğin, ilahiyat fakültesi mezunları da aile danışmanı olarak görevlendirilmek ve aile danışmanlığı dini perspektife oturtulmak istenmektedir. İlahiyat fakültelerinden mezun olan ilahiyatçıların, danışanların sorunlarına din perspektifinden yaklaşması kaçınılmaz olacaktır. Bu durum danışma hizmeti alacak aile bireylerinin ekonomik, psikolojik, kültürel ve olası başka nedenlerden kaynaklı sorunlarının gözden kaçmasına yol açacaktır.
Bu komisyon neden kuruldu?
Komisyon’un kendi taslak raporundaki verilerde de görüleceği gibi, Türkiye AB ve çevre ülkelerde evlenme oranında 45 ülke arasında 6. sırada, boşanma oranında ise 43 ülke arasında 26. sırada. Türkiye’deki evlenme hızı 7.7 iken boşanma hızı 1.7 olarak tespit edilmiş. Öyleyse neden bir kaşık suda fırtına kopartılıyor? Çünkü bu Komisyon, aslında AKP tarafından üretilen, Türkiye’de boşanmaların önü alınamaz bir sosyal yıkım olduğu algısını pekiştirsin ve bu bahaneyle kadınların yasal haklarının ortadan kaldırılmasına hizmet etsin diye kurulmuştur.
Komisyon şimdiye kadar ne yaptı?
Komisyon, çalıştığı süre boyunca gerçekleştirdiği 20 toplantıda 70 kişiyi dinledi. Dinlenenler içinde kadına karşı şiddet, cinsiyete dayalı ayrımcılık, kadın ve çocuk hakları alanında çalışanların sayısı çok az. Örneğin, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Komisyon’da dinlenmeye “layık” görülen örgütlerden biri olmadı! Üstelik çağırılan az sayıdaki kadın hakları savunucusundan biri olan, EŞİTİZ üyesi Av. Hülya Gülbahar’ın, AKP milletvekili Sait Yüce tarafından “Ben sana haddini bildirmeye çalışıyorum” denilerek Komisyon’dan kovulmaya çalışılması da unutulmadı.! Sait Yüce, bir başka Komisyon toplantısında da Çocuk Vakfı’ndan Mustafa Ruhi Şirin’e “Kes sesini! Çık dışarı!” diye bağırarak mikrofon fırlatabildi.
Komisyon kadın ve çocuk hakları savunucularını dinlemedi. Bunu yerine erkeklerin “mağduriyetlerini” ve babaların bu ülkede ne kadar “ezildiğini” dinlemeyi tercih etti. Türkiye Boşanma Nedenleri Araştırması’nda, ”şiddet kadınların başlıca boşanma sebeplerinden biridir” tespiti yapılmasına rağmen, komisyonda kadın ve çocuklara karşı şiddet görmezden gelindi. Kadın ve çocuklara karşı şiddet, Komisyon raporunda, aile bütünlüğünü etkileyen unsurlar içerisinde bir alt başlık olarak, 479 sayfalık ana rapor taslağında, sadece 1 sayfa olarak yer bulabildi!
Komisyon taslak raporunda neler öneriliyor?
Raporda çok sayıda kanunla ilgili pek çok öneri yer alıyor. Kadın ve çocuklarla ilgili temel kanunlar olan Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda yapılması istenen değişikliklerin bazıları şunlar:
Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi, evlilik yaşının 15’in altına indirilmesi
Raporda, çocukların cinsel istismarının “rızaya” dayalı olabileceği, ancak böyle de olsa suç olarak kalması gerektiği söylendikten sonra, tam tersi, yani istismarcının/tecavüzcünün 5 yıl boyunca istismar/tecavüz ettiği çocukla “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması öneriliyor.
Üstelik, her iki tarafın da 15 yaşın altında olması durumunda ise, çocuk istismarı, çocuk tecavüzü ”şahsi cezasızlık” nedeni sayılıyor, yani suç olmaktan çıkarılıyor. Böylece ailelerin 15 yaş altı çocuklarını (şimdilik resmi nikahla olmasa bile) fiilen ”evlendirmelerinin” yolu açılıyor.
Komisyon bu önerileri ile çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesi halinde suçu ve suçluyu görmezden gelelim diyor. Çocuk istismarı ile ilgili “Bir kereden bir şey olmaz” politikası yürüten AKP, hem Eski Ceza Kanunu’nda yer alan çağdışı ”tecavüzcüsüyle evlendirme” düzenlemesini üstelik de çocuklar için geri getirmeye ve hem de, evlilik yaşını 15’in de altına indirmeye çalışıyor.
Hadımın uygulanması
Raporda cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması öneriliyor. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde göre, mahpusun “tıbbi tedaviye” tabi tutulması ve “tedavi amaçlı” programlara katılması yönünde infaz hâkimi tarafından karar verilebiliyor. Komisyon, düzenleme ile ilgili yönetmelik çıkartılsın diyerek, hadım uygulanmasının önünü açmak istiyor. İdam, linç, koğuş infazı, hadım, kısas gibi bireysel ve toplumsal öç alma mekanizmaları meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Tüm bunlar, yaygınlaşan şiddet kültüründen beslenen ve onu daha da besleyen cezalandırma yöntemleridir.
Hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması
Raporda, kadınlara karşı ev içi şiddetle mücadeleye dair İstanbul Sözleşmesi’nde arabuluculuk, uzlaşma gibi alternatif uyuşmazlık çözümlerinin zorunlu uygulanmasının yasaklandığı belirtiliyor. Ancak, Türkiye’nin çekince koymaksızın taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan bu yasağa rağmen, hem boşanma davalarında hem de 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a dayanan başvurularda, bu yöntemlerin kullanılması öneriliyor. Komisyon, açıkça, İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı yasal düzenleme yapılmasını istiyor. Ayrıca, arabuluculukta/uzlaşmada tarafların eşit olması kuralı görmezden gelinerek, kadınlar erkekler lehine işleyecek bir sürece sürükleniyor. Ayrıca boşanma ve kadına karşı şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılıyor. Yargının müdahalesi azaltılırken, dinin müdahalesi artırılıyor.
Şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvuramaması
Raporda, ”gecikmesinde sakınca bulunan hal” tanımının daraltılarak, 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a dayanan başvurularda “en azından mesai saatleri içinde mülki amir ve hâkimin görevli olması, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde kolluk amirinin görevli olması” önerilmektedir. Yani, karakolların kapılarının mesai saatleri içerisinde şiddete maruz kalan kadınlara kapatılması istenmektedir. Bu öneri, iktidarın kadına karşı şiddeti ortadan kaldırma konusunda hiç bir şey yapmak istemediğinin açık göstergesidir.
Koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması
Komisyon, 6284 sayılı Kanun’a dayanılarak verilecek tüm tedbir kararlarında “delil veya belge” aranması ve yoksa tedbirin en fazla 15 gün için verilmesini önermektedir. Bu öneri, yıllardır pek çok kamu görevlisi tarafından, ısrarla ve sıkça dile getirilen, ancak hiç bir güvenilir veriye dayanmayan, Kanun’un kadınlar tarafından “kötüye kullanıldığı” ve erkeklerin “mağdur edildiği” iddiasına dayanmaktadır. Kadınlar, devlet eliyle şiddet dolu hayatlar sürdürmeye mahkum edilmeye çalışılmakta, Komisyon da bu önerisiyle bu çabayı somutlaştırmaktadır.
Aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması
Komisyon raporunda, “aile mahremiyetinin korunması” bahanesiyle, aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılması önerilmektedir. Bu öneri, evrensel bir kural olan yargılamanın aleniyeti ilkesine açıkça aykırıdır. Zaten mevzuatta belli şartlarda gizli duruşma yapılabilmektedir. Aile hukukunun sadece iki kişiyi ilgilendirdiği, bu nedenle duruşmaların gizli yapılması gerektiği tezinin kabul edilmesi, “Kol kırılır, yen içinde kalır” demenin bir başka yöntemidir. Bunun kabulü devletin sorumluklarını görmezden gelme, kamuyu ilgilendiren yargılamaları kapalı kapılar ardına saklama, kadın örgütlerini sürecin dışında bırakma, kadınları yalnızlaştırma ve zorunlu arabuluculuğa giden yolu açma yöntemidir. Görülmelidir ki, tüm davaların kamuoyundan kaçırılmaya çalışıldığı bu dönemde, yargılamanın aleniyeti ilkesi kadınlar üzerinden bertaraf edilmeye çalışılmaktadır.
Boşanma davasının reddi
Medeni Kanun’da, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesinden itibaren üç yıl geçmesine rağmen, ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliğinin temelden sarsılmış sayılacağı ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verileceği belirtilmiştir. Komisyon, bu üç yıllık sürenin bir yıla indirilmesini önermektedir. Uygulamada bu 3 yıllık süreyi genellikle boşanmak istemeyen kadınlar kullanmaktadır. Bu süreyi kısaltmak, Komisyon raporunun geneline içkin olan; kadınların boşanmasını zorlaştırmak, erkeklerin boşanmasını ise kolaylaştırma fikriyle uyumludur.
Kadının nafaka hakkının süreye bağlanması
Raporda, kadınların nafaka hakkının evlilik süresi ile bağlı olarak kısıtlanması, bu sürenin bitiminde kadının sosyal yardım, meslek edindirme, istihdam imkanlarından faydalanmasının sağlanması önerilmiş. Bu öneri, kadınların nafaka hakkını kısıtlamaya, kadınları boşanmadan caydırmaya, kadınları sosyal yardımlara bağımlı hale getirmeye, aileyi ve toplumu bu yardımlarla şekillendirmeye çalışan AKP’nin erkek egemen politikalarının Komisyon raporuna yansımasıdır.
Mal paylaşımında dava açma süresinin azaltılması
Komisyon, nafaka ile ilgili önerisiyle yetinmemiş, yasal mal rejiminin sona ermesi nedeniyle açılacak davalar için geçerli olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin 1-2 yıla indirilmesini de önermiş. Yani kadınlar 1-2 yıl içerisinde bu davayı açmazlarsa mal rejimine ilişkin haklarının tümünü kaybetmiş olacaklar.
Eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı yüzde 50 payın verilmemesi
Komisyon, erkekleri korumak için cansiparane bir çalışma ortaya koymuş, kadınların mülkiyet/alacak haklarına da göz dikmiş. Raporda, evliliğin eşlerden birinin ölümü ile sona ermesi halinde, evlilik içerisinde edinilen malların tasfiyesinde, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını almasını önermiş. Evlilik süresince edinilen mallar geleneksel olarak erkekler üzerine kayıtlandığı için, bu öneri, eşi ölen kadınların mal rejiminden kaynaklı %50 payını alamayacakları anlamına geliyor.
Danışmanlık hizmetin dini temele de oturtulması
Aile danışmanlığı hizmetlerinin içeriği CEDAW ve İstanbul Sözleşmeleri ilkeleri doğrultusunda olmalıdır. İlkeler açıktır: Kadın hakları, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması, ayrımcılık karşıtlığı ve kadınların güçlendirilmesi. Bu nedenle aile terapisi ve rehberlik hizmetleri verenlerin eğitim alanları, psikoloji, psikolojik danışmanlık, rehberlik, sosyal hizmet, çocuk gelişimi ve eğitimi, sosyoloji, hemşirelik, tıp, öğretmenlik alanları ile sınırlanmıştır. Oysa raporda İlahiyat fakültesi mezunları da bu kapsama alınarak aile danışmanı olarak görevlendirilmek istenmekte, danışmanlık hizmeti dini perspektife oturtulmaya çalışmaktadır.
Rapora serpiştirilen, kadın lehine gözüken ama aslında zaten kadınların hakları olan 1-2 öneri de var. Örneğin, 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan kadınların kreşten yararlanma hakkının 2-4 aydan 6 aya çıkarılması… Bu önerilerin tümü ayrıntıya dair ve zaten yapılması gereken değişikliklerdir. Olumlu düzenlemelerin/önerilerin, sorunlu raporlara/taslaklara serpiştirilmesi, AKP’nin çok sık kullandığı yöntemlerdendir. Bunların rapora eklenme nedenin, kadın haklarını gasp etmeye yönelik düzenlemeleri gözden kaçırma çabası olduğunun farkındayız. AKP bunu hep yapıyor. Biz bu tuzağa düşmüyoruz! Düşmeyeceğiz!
Kadın örgütlerinin, ulusal ve uluslararası sözleşmelerin devre dışı bırakılarak yürütülen Komisyon çalışmaları sonucunda ortaya çıkan bu rapordaki akıl almaz ve temel yasaları alt üst edici önerilerin takipçisi olacağız! Yılmayacağız, yıldırılmayacağız!
Tüm kamuoyunu ve tüm kadınları, bugün (16 Mayıs 2016) TBMM’de yapılacak bir ‘törenle’ Meclis başkanlığına sunulacak bu rapora karşı çıkmaya; sürecin takipçisi olmaya davet ediyoruz.
cumhuriyet