Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve AKP’li yöneticiler hakkında “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” ve “Anayasayı İhlal” gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda Erdoğan ve Yıldırım kastedilerek,“Bu kişilerin, ellerinde bulundurdukları silahlı güçle Anayasayı işlevsiz hale getirmek için her an cebir ve şiddet kullanabileceği de açıktır.”ifadelerinin kullanılması dikkat çekti.
ERDOĞAN VE YILDIRIM’IN O SÖZLERİNE GÖNDERME
Suç duyurusunda, “Anayasaya göre hiçbir siyasi partiyle bağı olmaması gereken Cumhurbaşkanı, yetkisini de aşarak görev başındaki Başbakan ve AKP Genel Başkanı olan şahsın istifa etmesini sağlamış ve başka bir kişiyi başbakan ve parti başkanı olarak kendisi atamıştır. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamındaki kişinin tüm direktiflerinin emir telaki edileceği, 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan AKP kongresinde, bizzat divan kurulu başkanı tarafından deklere edilmiştir. Parti pankartlarıyla birlikte posterleri asılan Cumhurbaşkanının mesajı tüm salonca ayakta dinlenmiş ve Nasyonal Sosyalistlerin kongrelerini aratmaz görüntülerin ortaya çıkması sağlanmıştır. Bahsettiğimiz hükümetin düşürülmesi ve başbakanın istifa ettirilmesi olayının yanı sıra şüphelilerin örgütlü şekilde ‘Anayasayı İhlal’ suçunu nasıl işledikleri aşağıda belirtilen olaylardan da anlaşılmaktadır” denilerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve AKP’li yöneticilerin Başbakanlık sistemi hakkındaki şu ifadelerine yer verildi:
“Şüpheli R. Tayyip Erdoğan da bu açıklamalardan çok önce 14 Ağustos 2015 günü Rize’de yaptığı bir konuşmada da;
‘Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde, milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. (…) İster kabul edilsin, ister edilmesin; Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevenin anayasal olarak kesinleştirilmesidir.’ demiştir.”
“Bu gün başbakanlık koltuğunda bulunan ve kendisinin de belirttiği üzere Cumhur başkanının teveccühü üzerine bu makama gelen Binali YILDIRIM da 27/04/2016 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayımlanan röportajında;
‘Şunu bilelim; bakın Ak Parti’nin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bugün de lider Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ak Parti camiası da öyle bilir, Türkiye de öyle bilir, dünya da öyle bilir. Peki Sayın Ahmet Davutoğlu nedir; başbakandır, genel başkandır. Hem anayasal olarak, hem konum olarak Ahmet Davutoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı seviyede, birbiriyle fikir ayrılığına düşer konumda göstermek doğru değil. Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin birliğini, güvenliğini temsil eden, kurumların uyum içinde çalışmasını sağlayan, yasaları onaylayan ve icranın aynı zamanda başı. İstediği zaman bakanlar kuruluna başkanlık edebiliyor, MGK’nın başkanı. Cumhurbaşkanımızın Türkiye siyasetindeki yeri sembolik cumhurbaşkanlığı olan ülkeler gibi değil. Güçlü cumhurbaşkanlığı. Hele seçimle geldikten sonra fiilen de böyle. Yapmamız gereken fiili duruma uygun anayasa değişikliğini yapmak. Ülke zaman kaybetmemeli.’ İfadelerini kullanmıştır.”
“HER AN CEBİR VE ŞİDDET KULLANABİLECEĞİ DE AÇIKTIR”
Erdoğan’ın “rejimin değiştiği” yönündeki açıklamalarına gönderme yapılan suç duyurusunda, “Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar veren, Genelkurmay Başkanını atamak gibi yetkilere de sahip olan bir kişinin rejimin fiili olarak değiştiği açıklamasını yapması ve kendisini mutlak öncü olarak benimseyen şahısların da bu açıklamaları tekrar tekrar deklere etmesi varlığı anayasal rejim açısından durumun vahameti ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerin, ellerinde bulundurdukları silahlı güçle Anayasayı işlevsiz hale getirmek için her an cebir ve şiddet kullanabileceği de açıktır. ‘Anayasayı ihlal’ suçunun maddi unsurunu, Anayasa hükümlerinin tamamının veya bir kısmının ihlal edilerek veya uyulmayarak değiştirilmesi oluşturmaktadır.” denildi.
Suç duyurusunun son bölümünde şu ifadeler kullanıldı:
“Halen 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yürürlüktedir. Ve bu Anayasa hükümleri başta Cumhurbaşkanı olan şüpheliyi ve diğer herkesi bağlamaktadır. Halk tarafından seçilmiş olmak da yürürlükteki Anayasal, Yasal kurallara uymama keyfiyeti vermemektedir.
Bu nedenlerle şüphelinin baştan beri anlatılan konuşmaları ve eylemleri; TCK’nun 309’uncu maddede tanımlanan ANAYASAYI İHLAL suçunun kapsamındadır. Dolayısıyla şüpheli, Cumhurbaşkanı olarak Anayasanın üstünlüğünü yok sayarak, Anayasayı sürekli ihlal ederek, Vatana İhanet Suçunu da işlemektedir.
Tüm bu gelişmeler işlenen anayasal suçlar karşısında demokratik hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunması gereken kurumlar ve kuruluşlar suskundur. Hukuk Fakültelerinin Dekanları, Anayasa Hukukçuları, Kamu Hukukçuları, Siyaset Bilimciler, Barolar suskundur. Suçtan haberdar olduğu anda re’sen soruşturma başlatması gereken Cumhuriyet Savcıları da maalesef yasal görevlerini yerine getirmemektedir. Tüm bu filler karşısında suskun kalanları tarih affetmeyecektir.
İşte bu nedenle Halkımıza olan tarihi sorumluluğumuzun bir gereği olarak, daha önce de çeşitli gerekçelerle yaptığımız Suç duyurularımıza ek olarak işbu dilekçemizle şüpheli R. Tayyip Erdoğan’ın derhal görevden alınarak yargılanması talebiyle Sayın Savcılığınıza başvuruyoruz.
SONUÇ ve İSTEM……….: Yukarıda ayrıntılıca açıklandığı üzere; 5237 Sayılı TCK’nun 309’uncu ve maddesinde belirtilen “Anayasayı İhlal” suçunu örgütlü bir biçimde ihlal eden Cumhurbaşkanı görevini yürüten R. Tayyip Erdoğan ve diğer belirtilen şüpheliler hakkında soruşturma başlatılarak yargılanmalarına karar verilmesini vekâleten talep ederiz.”
Odatv.com