anadoluverumelimedya.com

Ortadoğu’da Havzalar Arası Su Transferinde “İkinci Dalga”

Havzalar arası su transferleri, bir çok açıdan, genellikle yoğun tartışmaların yaşandığı, hatta zaman zaman derin ayrılıkların görüldüğü bir konu olmuştur. Su transferi konularında, spesifik projeleri inceleyen bir takım çalışmalar da dahil olmak üzere, oldukça geniş bir literatür oluşmuştur. Kişi başına düşen su kaynakları gün geçtikçe azalmaktadır, ve bu da havzalar arası su transferinin, literatürün daha geniş bir alanında en çok tartışılan konulardan biri olmaya devam edeceğini göstermektedir.

Reklam alanı

İnşaat ve çevre mühendisliği profesörü olan William Cox, 1999 yılında yayınlanan ufuk açıcı bir makalesinde havzalar arası su transferlerini değerlendirme ve bu transferlerin haklı olup olmadığını belirleme konusunda önemli bir çerçeve çizmiştir. Cox’un çizdiği çerçeve, tematik olarak gruplandırılabilecek 5 kriterden oluşmaktadır. Bu kriterler her ne kadar su transferi projelerinin gerekçelendirme seviyelerini test etmede oldukça aydınlatıcı olsa da sınıraşan nehir havzalarından su taşınması gibi “ikinci dalga” su transferlerine yönelik yeni bir kriterin de mevcut kriterlere eklenmesi gerekmektedir. Konuyu daha iyi anlayabilmek adına, bu trendi tartışmadan önce, Cox’un çizdiği çerçeveyi sunmak yerinde olacaktır.

İşin ekonomik boyutunu ele alan birinci kriter şunları dile getirmektedir: “tasarlanan havzalar arası su transferinin gerekli olarak görülebilmesi için suyun ulaşacağı alanın, bütün alternatif su kaynakları ve su talebini azaltmaya yönelik makul bütün önlemler dikkate alındıktan sonra,mevcut ve öngörülebilir gelecekteki su ihtiyaçlarını karşılama konusunda önemli bir açığının olması gerekir.”

İkinci kritere göre, “tasarlanmış su transferinin meşru olabilmesi için memba alanın gelecekteki gelişiminin su kıtlığı nedeniyle kısıtlanmaması gerekmektedir; ancak suyun varış noktasının suyun çıkış noktasındaki verimlilik kayıplarını dengelemesi durumunda böylesi bir ihtimal düşünülebilir.”

Su transferinin meşru olabilmesi için gerekli üçüncü kriter “kapsamlı bir çevresel etki değerlendirmesinin, su transferinin, suyun çıkış veya varış noktasında çevrenin kalitesini büyük ölçüde düşürmeyeceğini makul bir kesinlikle öngörmesi gerekmektedir; ancak çevresel zararları dengelemeye yönelik bir tazminat su transferini kabul edilir bir hale getirebilir.”

Cox’un dördüncü kriteri sosyokültürel kazanımları ve kayıpları dengelemeyi amaçlamaktadır: “önerilen su transferinin meşru sayılabilmesi için transferin sosyokültürel etkilerinin kapsamlı bir analizi yapılmalı ve bu analiz, su transferinin çıkış veya varış ülkesinde önemli bir sosyokültürel bozulmaya yol açmayacağının makul bir garantisini vermelidir; fakat sosyokültürel kayıpları dengeleyebilecek bir tazminatın söz konusu olması su transferini meşru kılabilir.”

Nihai kriter olan beşinci kriter ise planlanan su transferi projesinden sağlanabilecek faydaların bölüşülmesine ilişkindir: “su transferinden sağlanacak net faydanın, su transferinin çıkış noktası ve varış noktası arasında eşit olarak paylaşılması gerekmektedir.”

Her ne kadar bu kriterler birçok vaka için bir anlam ifade etse de sınıraşan havzalardaki su transferleri için bir kritere daha ihtiyacımız vardır. Zira, havzalararası “birinci dalga” su transferlerinin yanı sıra “ikinci dalga” su transferi projeleri de ortaya çıkmaya başlamıştır.

Su transferlerinin birinci dalgası genellikle belirli bir ülke içerisindeki iç su kaynakları ile sınırlıydı. Ancak “ikinci dalga” su transferi projeleri ulusal su sınırlarının dışına çıkmakta ve sınıraşanhavzalardan su transfer etme eğilimi göstermektedirler. Özellikle Ortadoğu, bazılarıçekişmeli/tartışmalı olması mukadder bu tarz birçok proje ile bu konuda bir laboratuar olmaya adaydır.

İsrail’in meş’um Ulusal Su Taşıyıcısı (National Water Carrier), sınıraşan su projelerinin daha geniş çatışmaları nasıl tetikleyebileceğinin ilk örneklerinden biri olmuştur. Proje, bir inşaat harikası olmasına rağmen Suriye ve Ürdün’ün büyük tepkisiyle karşı karşıya kalmıştır. Hatta proje 1960larda bu ülkeler arasındaki düşmanlığın en büyük sebeplerinden biri olmuştur.

Bahsi geçen öncü örneğin dışında yeni örneklerde belirmektedir. Örneğin İran; Tahran, Tebriz, İsfahan gibi şehir merkezlerine ve Urmiye Gölü gibi çevresel gerginlik yaşayan bölgelerine Aras-Kura gibi sınıraşanlar da dahil çeşitli havzalardan su transferleri yapmayı planlamaktadır. Fakat, Azerbaycan’ın sert itirazları üzerine proje henüz belirlenemeyen bir süre boyunca askıya alınmıştır. Tartışmalı olması muhtemel bir başka proje ise Fırat-Dicle Sınıraşan Nehir Havzası’nın bir parçası olan Küçük Zap’tan su taşınmasıdır. İran’da doğan Küçük Zap buradan Irak’a akmakta daha sonra da Dicle Nehri’ne karışmaktadır. Urmiye Gölü’nü kurtarmak isteyen İran ise şimdilerde Küçük Zap alt havzasından yıllık yaklaşık 121 metreküplük suyu sağlamayı planlamaktadır. Bu doğrultuda daha sonra Urmiye Gölü Havzası’na transfer edilmesi için 160 milyon metreküp kapasiteli Silveh Barajı inşa edilmektedir.

Bu konunun bir başka tipik örneği de Nil Nehri’nden yüzlerce kilometre batıdaki Yeni Vadi’ye su taşımayı planlayan Mısır olmuştur. Projenin teknik kusurlarının olduğu iddialarının dışında, Toshka projesi olarak da adlandırılan projenin sınıraşan etkileri yeterince tartışılmamıştır.Yaygın kanıya göre, su transferlerinin mevcut su talebini karşılamanın aksine yeni su talepleri yarattığı yönündedir.

Sonuç olarak, su transferlerini meşru kılmak için sınıraşan boyutun da eklendiği yeni bir kriter tasarlamanın zamanı gelmiştir.

istihbaratveanaliz.wordpress.com

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.