Orhan Koloğlu/ Anadolu ve Rumeli Medya
KUT’DAN 23 NİSAN’A, 19 MAYIS’A
I.Dünya Savaşı’nda Nisan 1916’da Irak cephesinde sağladığımız Kût-ül-Amâre zaferini “KUT OL Amare” diye sunanın dine dayalı bir kampanyayı başlatma amacı güttüğü TBMM reisinin demeciyle ortaya çıktı… “Cumhuriyeti Dinsizler kurdu” diyecek kadar saçmaladı. Göreve başlarken okuduğu İstiklal Marşı’nın cumhuriyetin ilanından iki buçuk yıl önce kabul edildiğini bilmiyor olabilir. Ya törenlerde bugün bile “Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklâl” dizesiyle tamamlandığını da mı bilmiyor??? Üstelik Cumhuriyet’in Diyanet İşleri’ni devletin resmi kurumu olarak hep yaşattığını da mı bilmiyor…
Gelelim Kut’un sunuluşuyla girişilen oyuna. Kut’ta İngiliz birliklerini kuşatmış Osmanlı ordusunun başında Alman Müşir Goltz Paşa vardı. 6.Nisan’da ölür. Yerine Başkumandan Enver’in amcası Halil Paşa getirilir. 23 gün sonra 29 Nisan’da İngiliz komutan General Townshend daha fazla dayanamayacaklarını fark ederek 12 bin askeriyle önündeki birliklerin komutanı – Sakallı lakaplı – Nurettin’e teslimi kabul eder. Buna karşılık yıllar sonra KUT soyadını almakla başarının bölge başkumandanına ait olduğunu belgeleyen Halil Paşa olmuştur.
Zamanında başkomutanına lâyık görülen başarının bugün sadece arka plandaki komutana yakıştırılmasının, günümüzde politikaya uygun kullanılacak isim arandığını kanıtlıyor.
Kut’dan sadece 59 gün sonra Arap lideri Şerif Hüseyin’in İngilizlerle anlaşıp Osmanlı Devleti’nin tam çöküşünü hazırladığını anımsamaları gerekmiyor mu?… Bir yıl dolmadan, Mart 1917’de Bağdat’a, arkasından da Kudüs’e, bir yıl daha beklemeden de Mondros Ateşkesiyle İstanbul’a yerleşeceklerini de… Bu kez Kut’da esir edilen İngiliz komutanından barış yardımı istediğimizi ve Sevr’e vardığımızı da…
Bu ortamda, Kut’tan üç yıl sonra İzmir’in Yunanlılarca işgalinin dördüncü gününde bir kumandanın Samsun’da karaya ayak basışını, dört yıl sonraki zaferine bakıp, toplumumuzun Gençlik ve Spor Bayramı olarak anılmasını istemesini de dışlayan Kut’çular belirdi. Amaçları sadece Nurettin’i övmek, ama siyasette karşı davranma dışında ne yaptığını düşünen yok…
Tarihçi Yazar Sinan Meydan “1919 olmasaydı siz olmazdınız” diyerek anımsattı. Beni de uyarmış oldu. Hem telgrafçı büyükbabam hem de kaymakam babam, Kurtuluş Savaşı’na yardım eylemlerine katılmış, ikisi de idama mahkum edilmişti. Zorlukla kaçarak Ankara’ya katılmış ve hizmet vermişlerdir. 30 Ağustos 1922’de zafere ulaşmasaydık bugün ne ailemiz ne de ben dünyada olurduk… Tabii hâlâ Osmanlıcılığı savunanlar da…
SEVR’E SEVİNENLER…
Hedef’e oturttukları “23 Nisan” da, çocukluğumuzda çok tekrarladığımız bir şarkıydı:
“Nasıl sevinmez insan, bugün 23 Nisan / Kamutay bugün doğdu ve saltanatı boğdu..”
Sade işgalciler değil, ayrılıkçı cemaatler ve de içimizdeki sultan yanlısı ayaklanmacılar da Milli Meclis’e karşıydı. Şeyhülislamları, Sevr’i onaylattırmak için milli kuvvetleri Kâfir = Dinsiz ilan etmişti. Bütün Anadolu uleması da aynı suçlamayla, onlara karşı çıktı.
Bugünkü mantıklarıyla Kutçuların şarkıyı şöyle başlatmak istedikleri hissediliyor:
“Nasıl sevinir insan, bugün 23 Nisan / Saltanatın hain, imansız ilan ettiklerine..”
Buna acaba “Oysa biz 109 gün sonra Sevr’i imzalamanın zevkini yaşamıştık…” sözcüklerini eklemeyi düşünüyorlar mı sorusunu eklemekten kendimi alamadım.
İddialara Atatürk’ün Anadolu’ya Sultan/Halife Vahidettin’in emri ve talimatıyla gönderildiği hayalini de ekleyenler belirdi. Aslında, İngilizci sadrazamı Damat Ferit hükümetince işgalcilerin talimatlarını uygulattırması için görevlendirildiği bilinir. Tam aksi planı oluşturmuş olan dahi adam ise, ona da Sultan’a da onaylıyormuş oyununu oynadıktan sonra daha Anadolu’ya adım atar atmaz İstiklal Savaşı girişimini başlatır ve başarır… Peki bugün bir Türkiye vatandaşı olarak varlığımı sürdürmemden dolayı 19 Mayıs’ı da kutlamayacak mıyım??…
“Kut’taki sömürgecilere karşı Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler, Keldaniler, Sünusiler, Şiiler birlikte savaştık. Yedi düveli yeneceğimizi gösterdik” diyen cahil konuşmacı bile çıktı ( Ahmet Kiziroğlu)… Oysa Türkleri yok etmek için hepsi sömürgecilerle birleşmedi?.. Kut’un Osmanlı’dan ayrılma tutkusu içindekileri bugün birleştirmeye yöneltmek için gündeme sunulduğu belli. Nitekim, başkanları açıkladı:
“Tarihimizi 1919’dan başlatan tarih anlayışı red ediyorum… Kim ki zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa , biliniz ki o kişi milletimizin de, devletimizin de hasmıdır…”