Türkiye’de DSİ tarafından yapımı gerçekleştirilen ve hali hazırda işletmede olan 504 adet baraj olup, bunların işletmedeki 203 adeti büyük çaplı baraj, diğerleri ise gölet şeklindedir.
DSİ, emperyalizmin kıskancında mı? BOP’nin hedefinde Türkiye’yi barajlarla bölmek mi var?
İkinci Dünya savaşının galipleri 1946 yılında Yalta’da bir araya gelerek uzun vadeli projelerini sürdürmek için yeni adımlar atma kararı aldılar.
Türkiye’deki; 1-) 80 milyon insanın 150 litre (abartı) ile 365 günde ihtiyacı, 4,4 milyar metreküp… 2-) 20 milyon hayvanın abartı ile günlük 100 litre hesabından 0,730 milyon metreküp… 3-) Ağır sanayi içinde bir kota verilmesi gerekirse 1 milyar metreküp… 4-) Tarım için ise bitkilerin ihtiyacı olan 2 milyarı 3 misli abartırsak o da 6 milyar metreküp… Yani sözün özü, abartılı söylemek gerekirse yılda 12 milyar metreküp kadar su ihtiyacımız olduğu söylenebilir.
Meteorolojiye göre yılda ülkemize 510 milyar metreküp su iniyor… DSİ’ye göre bu suyun 186 milyar metreküpü akarsulardan akıyor, 100 milyar metreküpü kadarı yeraltına sızıyor ve kalanı buharlaşıyor. Üstelik yer altı sularımız da akan sularımızın 5 225 misli iken, akarsularımızdan akan 186 milyar metreküp de suyumuz var iken, 12 milyar metreküp ihtiyacımız olan suyu karşılayamıyoruz.
Yer çekimi ortadan kalkmadığı müddetçe dünyadaki su miktarının değişmesi mümkün değilken mevcut suyun sadece yer değişmesi söz konusudur…
Ülkemizdeki akarsularımızda akan 186 milyar metreküp suyun 60 milyar metreküpüne doğanın ihtiyacı doğrultusunda dokunamayız. Dokunulması gereken su miktarı 126 milyar metreküptür bu da yüksek sulardır. İhtiyacımız olan 12 milyar metreküpü de düştüğümüz de 114, genel bir hesap için 100 milyar metreküp kaldığını ele alalım.
Ülkemizin yıllık elektrik enerjisi kullanımı 220-230 milyar KWh… 60 milyar KWh’ı bugüne kadar yapılan barajlı barajsız HES’lerde üretilebiliyor.
1 Kwh elektrik enerjisinin 367000 kg.kuvvetxmetre’lik potansiyel enerjiye denktir. Buna istinaden çarpan etkilerle ortaya çıkacak nötür durumda dikkate alındığında ortalama 1900 metre olacak düşü miktarı ile yıllık su ihtiyaçlarının güvence altına alınması ve sadece yüksek suların kullanılması ile Türkiye’nin üretebileceği enerji miktarı 352 milyar Kilovatsaat…
Bu üretimi yapabilmek içinde havzaların çok önemli ekonomik değerlerinden olan hidrolik potansiyelden en çok yararlanmak için olabildiğince çok sayıda su iletim katları vadi yamaçlarından giderek, bu hatlarından alınacak sulama suyu ile su içindeki katı maddelerin alınacağı şekilde tasarlanan yamaç santrallerinin canlandırılması ile kolayca mümkün olabilir.
Sözün özü; Ülkemizdeki akarsularda Mart, Nisan, Mayıs, Haziran hatta Temmuz aylarında akışa geçen 125-130 milyar metreküp yüksek sulardan sadece 100 milyar metreküpünün türbinlenmesi halinde üretilebilecek enerji net olarak, 352 milyar KWh olacaktır. Bu kadar enerjiyi su bekletme yapılarını kullanarak üretmek istersek maliyeti 366 milyar TL olur ve enerji düzenli sağlanır. Ancak su bekletme yapılarını kullanmadan, suların geldikleri gibi türbinlenmesini hedeflenirse, yüksek sulardan aynı miktarda enerji üretilmesinin maliyeti ise 417 milyar TL olacak böylelikle üretilen enerjinin kalitesi yükselecek, fiyatı düşecektir. Enerji üretimi ise mart-temmuz ayları arasında olacaktır.
Aradaki fark 51 milyar TL. Bu rakam neredeyse su bekletme yapılarının maliyeti kadardır. Bunun açıklaması ne kadar çok suyu ne kadar yüksekte bekletirsek maliyetimiz de o derece azalacak ve enerji üretimimiz de o derece düzenli yani kaliteli olacaktır. Sonuç olarak, yamaç santralleri anlayışı ile akarsularımızın yönetilme maliyeti 366-417 milyar TL arasında olacaktır. Aradaki fark su bekletme yapılarının değerini de ortaya koyarken, su bekletme yapılarının 1800 ve daha yukarı rakımlarda olması gerektiğidir. Hesabın temel koşulu da budur.
BARAJLI VE BARAJSIZ HES’LERLE ENERJİ ÜRETİMİ
Ülkemizdeki sulamalı tarım yapılabilir alan 210 000 000 dekar. Bu alanın doğadan gelen suyun haricinde ihtiyaç duyduğu su miktarı 2 milyar metreküp (Yukarıda bu miktarı abartılı olarak 6 milyar metreküp kabul etmiştik).
DSİ, 90 000 000 dekarı sulama hedefine alıyor, 45 000 000 dekarını sulamaya açıyor bunun içinde akarsularımızdan 35 milyar metreküp su tüketiyor.
Yani yer altında kökten gelen suyunda yetersizliği düşünülerek sulama mevsiminde 78 santim yüksekliğinde su taşınmaktadır. DSİ, tarım alanlarımıza ülkemize bir yılda yağan ortalama sudan daha fazlasını 3-5 ay içinde tüketmektedir.
Ülkemizdeki akarsuların neredeyse tümü çoğunlukla barajlı olmakla birlikte HES’lerle elektrik üretimi için tahsis edilmiştir. Bu sebeble;
- 1,5 trilyon kaynak harcanmış, toplamda 8 000 000 dekar en değerli tarım toprakları ve kamu arazisi yok edilmiştir.
- 1,5 milyon insan ikametini değiştirmiş, bölgeler insansızlaştırılmıştır.
- Yapılan planlama ile yılda 50-60 milyar USD dolayında faiz ödenmekte olup, Hidrolik imkanlarla dünyanın en pahalı elektriği üretilmektedir.
- Ülkenin elektromekanik sanayisinin gelişmesi önlenmiş, yabancıların iş sahaları genişletilip baraj havzalarında erozyona sebep olunmuştur.
Barajlar aklın ve mühendislik ilkeleri dikkate alındığında 1800 ve daha yukarıda, insan yerleşiminin olmadığı rakımlarda yapılması gerekiyor. Ancak ülkemizdeki barajların çoğu bu rakımdan daha aşağıdadır. 50 rakımında dahi barajlar bulunmaktadır.
Ülkemizdeki tesisler dikkate alındığında faydalı hacimlerde bekletilecek su miktarı 10-12 milyar metreküp. Buna karşılık yapılan barajların faydalı hacimlerinin toplamı 110 milyar metreküptür. Yapılan hacimlerin %90’ı kullanılmamaktadır. Yapılan barajlarımız içerisinde görev yapmayacak ve yapamayacak barajlar yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir.
Bir barajın aktif hacmi, toplam hacmin yüzde sekseninden az olmamalıdır çünkü barajlar aktif hacimleri için yapılır.
Uluslar arası anlayışta bir plan ve projenin kabulsüzlüğü üretilen ürünün piyasadaki fiyatlardan %50 daha fazla olması yeterlidir. Ülkemizdeki barajlı santrallerin ürettiği elektriğin 1 Kilovatsaatının maliyeti 60 cent’in üstündedir. Halen ülkemizde kullanılan elektriğin fabrika çıkış fiyatı 6-7 cent arasında olmayı gerektirir. Bugün pahalılık ise %500’lerin üstündedir.
BARAJ VE SU HATLARIYLA BÖLMEK İSTİYORLAR
(BOP HARİTASINDAKİ TÜRKİYE ÇİZGİSİ SUYOLU ÜZERİNDEN PLANLANMIŞTIR)
(TOPRAĞIN SU İLE BÖLÜNMESİ AMAÇLANIRKEN BÖLGE DE İNSANSIZLAŞTIRILMAK İSTENİYOR)
Bu baraj göllerinin konumları özellikle iki nehir, Fırat ve Çoruh ana kolları üzerine peş peşe ve iç içe dizilişleriyle oluşturulan coğrafya yırtığı da BOP haritasında istenen parçalanma hattıyla birebir örtüşmektedir. Türkiye’de 1965’li yıllarda başlayan ülkenin her bir toprak parçasını su ile buluşturma projesi zaman geliştirilmiş ancak bu ilerle sadece ülke insanınca değil toprak parçasını ele geçirmek isteyenlerce de planlanmıştır. 7 Ağustos 2003 yılında The Washington Post gazetesinde Condoleezza Rice tarafından kaleme alınan yazıda “22 ülkenin sınırlarının değişeceği ve buna Türkiye’nin de dahil olduğu ibaresi” yer almıştır. Daha sonra G-8 zirvesi ile 2004 yılında BOP adı altında eylem planı hayata geçirilmiştir.
11 Eylül olayının hemen ardından ABD ve CIA’ye stratejik arge hizmeti veren “RAND Corperation” adlı düşünce örgütünün ““Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı bir raporu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush’a sunuldu. Raporda islam dünyası kategorilere ayrılmış ve ABD’nin İslam’ı kontrol altına alabilmesi için yapması gerekenler başlıklar halinde sıralanmış. Bu dönemde Fethullah Gülen hareketinin desteklenmesi konusundaki görüşlerde açık bir şekilde paylaşılmış.
BOP projesi ile ilgili olarak günümüze kadar herhangi bir resmî belge yayınlanmamış olmasına rağmen, Türkiye’de “Ilımlı İslam Ülkesi” tanımını kabul etmemesi üzerine ABD’li yetkililer tarafından “demokratik ortak” tanımlanmıştır.
BOP projesi kapsamında çalışmalarına devam ABD, 2004 yılı Ekim ayında projeye destek verdiğini açıklayan Pakistan’a uyguladığı askeri ambargoyu kaldırdı. 2004 yılı Eylül ayında ise Ürdün ve Tunus’da birer “Orta Doğu Ortaklık Girişimi Ofisi” adlı ofis açtı. Ayrıca İran’a stratejik baskılar arttırılırken, Libya NATO tarafından başlatılan “Akdeniz Diyaloğu”’na katılmaya zorlandı. Suriye’ye karşı bazı ambargolar uygulanmaya başlandı ve Sudan üzerinde ABD baskıları yoğunlaştı.
Dünya’da su krizi neden ortaya çıksın? Neden su savaşlarından bahsediliyor? sorularının yöneltildiği günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında da Türkiye’nin sularla bölünmesi hedeflenmiştir. Hedeflenen plan çerçevesinde paylaşılan harita üzerindeki hatların akan su yolu olduğu açık ve net bir şekilde görünmektedir.
Türkiye’deki baraj ve akarsuların, yeterli enerjiyi üretmediği ve ülkenin borçlandırıldığı gerçeği gün yüzüne çıkarken ülke üzerinde sinsi planları olan Batı’da, BOP ideali ile hazırladığı harita ile Türkiye’nin gelecekte yapımı devam eden akar yollarla bölmeyi hedefliyor.
İyi niyetle toprağı su ile buluşturma projeleri hayat bulurken, bunun ülke ve insanına katkısı ne olabilir ve biz bunun ne kadar farkındayız ayrıca Türkiye Batının hedefindeyken ülkemiz hayallerinden vazgeçmeli midir?
kanal42haber