IŞİD’in önceki gün Medine dahil üç ayrı Suudi Arabistan kentinde gerçekleştirdiği ve çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği saldırılar, bir kez daha bölgede hızla değişen dinamiklere gözleri çevirdi. IŞİD’in yıllardır kendisini besleyen ve kollayan Suudi Arabistan’ı neden hedef aldığına dair çeşitli senaryolar ortalıkta dolaşıyor. IŞİD’i var eden Selefi/Vahabi ideolojisinin de merkezi olan Suudi Arabistan’ın vurulması başta AKP’liler olmak üzere dünyanın birçok bölgesindeki İslamcıları telaşa düşürdü. “Kutsal topraklar”a yönelik saldırı en sert sözlerle kınanırken, IŞİD’i var eden anlayışla mücadele etme çağrıları yapıldı!
IŞİD’in Suudi Arabistan saldırılarını Ortadoğu uzmanları Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Soli Özel ve gazeteci Hasan Sivri BirGün’e değerlendirdi.
Suudlarla ideolojik kaynakları aynı
»Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Soli Özel
Suudi Arabistan’ın üç ayrı kentinde gerçekleştirilen saldırıların IŞİD’in bölgede gitgide sıkışması, dolayısıyla kendini bir ‘devlet projesi’ olarak sunma iddiasının tehlikeye girmesiyle ilintili olduğunu aktaran Soli Özel, “IŞİD, geçtiğimiz sene Irak’ta kontrol altında tuttuğu topraklarının yüzde 50’sini, Suriye’deki topraklarının yüzde 14-20’sini kaybetti. Bu durumda eylemlerini bütün dünyaya yayıyor, içeride sıkıştıkça, kendisine karşı cephede gördüğü herkese saldırıyor” şeklinde konuştu.
Rekatbet halindeler
Özel’e göre IŞİD’in şu an Suudi Arabistan’ı hedef almasındaki diğer bir etmen de aynı ideolojik taban üzerinde rekabete girmiş olmaları. Özel bu durumu şöyle açıklıyor: “Suudi Arabistan ile IŞİD’in ideolojik kaynakları bir noktada aynı. IŞİD hilafet ilan etti; kendi meşruiyetini iki kutsal şehrin koruyucusu olmaktan alan Suudlar açısından bu çok önemli bir ideolojik rekabet unsuru oluyor aslında. Suudi Arabistan’da aileler birbirine girdi. Kuzenler kuzenleri öldürüyor örneğin. IŞİD’li kuzen, polis kuzenini çöle götürüp vurabiliyor.”
IŞİD’in Türkiye’de ve Suudi Arabistan’da bu tip saldırılar yapmasına olarak veren yapılanmalarının hem Türkiye’de, hem Suudi Arabistan’da hayli güçlü olduğunu düşündüğünü aktaran Özel, “Bakıyoruz ki Türkiye’deki Havalimanı saldırılarını Kafkaslılar yaptı. Çeçenlerin Türkiye’de doğal habitatları var. Bu açıdan istihbaratın işi çok zor olacak diye düşünüyorum. Suudi istihbaratı yabana atılacak bir istihbarat değildir; 2005’te El Kaide nihayet Suudi Arabistan’a döndüğünde bir yıl kurutuldu. IŞİD ile ise öyle kolay başa çıkamıyorlar gibi görünüyor şimdilik” ifadelerini kullandı.
Özel, Suudi Arabistan’ın hiçbir zaman IŞİD’i “tam anlamıyla” destekleyen bir aktör olmadığının da altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nasıl Türkiye’nin içinde IŞİD’e mütemayil bir kesim varsa, Suudi Arabistan’ın içinde de hayli hayli var. Suudi Arabistan’ın içinde bir takım kesimler, vakıflar IŞİD’i destekliyor olabilir ama unutmayalım ki Suudi Arabistan, sonradan caysa da IŞİD bombardımanlarına en başta katılacağını ilan etmişti.”
IŞİD’in şu an Suudi Arabistan’ı hedef almasındaki diğer bir etmen de aynı ideolojik taban üzerinde rekabete girmiş olmaları. Suudi Arabistan ile IŞİD’in ideolojik kaynakları bir noktada aynı. IŞİD hilafet ilan etti; kendi meşruiyetini iki kutsal şehrin koruyucusu olmaktan alan Suudlar açısından bu çok önemli bir ideolojik rekabet unsuru oluyor aslında. Suudi Arabistan’da aileler birbirine girdi. Kuzenler kuzenleri öldürüyor örneğin. IŞİD’li kuzen, polis kuzenini çöle götürüp vurabiliyor.
******
Saldırılar bir iç hesaplaşma
Gazeteci Hasan Sivri, IŞİD’in Suudi Arabistan’da gerçekleştirdiği saldırıların bir iç hesaplaşma olarak okunabileceğini kaydetti, diğer yandan mevcut düzlemde her iki tarafın da birbirine muhtaç olduğuna dikkat çekti. Sivri, “Suudi Arabistan, IŞİD ve El Nusra gibi örgütleri Irak ve Suriye’de kendine yer açmak için kullanıyor. Bu tür Selefi örgütlerin terör örgütü listesine alınmasına en çok karşı çıkan ülke S.Arabistan’dı. Aynı şekilde, IŞİD ve diğer Selefi örgütler de körfezden akan paraya ihtiyaç duyuyor” dedi.
IŞİD yapılanması kontrol edilemeyecek boyutlarda
Gazeteci Sivri ilk olarak, Lübnanlı bir araştırma kuruluşunun yayınladığı rapora göre, IŞİD dahil olmak üzere bütün Selefi örgütler içerisinde en çok intiharcının Suudi kökene sahip olduğuna dikkat çekti, 300’den fazla Suudi’nin bu saldırıları gerçekleştirdiğini aktardı. Sivri, “Biz biliyoruz ki Suudi Arabistan aslında diplomatik alanda, resmi alanda aslında bu Selefiliğin sürdürücüsü. Suudi Arabistan’ın ve dünyanın geri kalanının kontrol altına alamayacağı güçte bir Selefi yapılanması var Suudi Arabistan’ın içinde. Resmi kurumların içinde, bakanlık düzeyinde, bütün alanlarda eli kolu olan bir örgütlenme söz konusu. Dolayısıyla saldırıları en fazla bir iç hesaplaşmaya bağlayabilir, ya da Suudilere, Türkiye’ye verildiği gibi bir mesaj verilmesi olarak algılayabiliriz. IŞİD’in merkezden aldığı bir karar olduğunu düşünmüyorum. Suudi Arabistan en nihayetinde bu tür örgütleri finanse eden bir ülke. IŞİD nasıl doğrudan Türkiye’yi karşısına almamak için saldırıları üstlenmediyse, Suudi Arabistan’da da aynı şeyi yapacaktır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Gerilim sebebi: Suud’ların 2030 hedefleri
Sivri, karşılıklı çıkarlara dayanan ilişkilere rağmen gerilime sebep olan unsurları ise şu şekilde özetledi: “Birincisi, IŞİD halifelik ilan ettikten sonra hedeflerinden birinin Mekke ve Medine’nin kontrolünü ele geçirmek olduğunu öne sürmüştü. Buna ek olarak, Suudi Arabistan, IŞİD’in kafir gördüğü batılı ülkelerle ilişkisi olan bir. Dolayısıyla böyle bir çelişki, böyle bir meşruiyet savaşı var.”
Çekişme ve tartışma sanılandan da büyük
Suudi Arabistan İkinci Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman’in ‘modernleşmeci’ 2030 vizyon planının da Selefi düşünüş içinde gerilim unsuru olduğuna dikkat çeken Sivri, “Türkiye’de Erdoğan’ın 2023 vizyonu olduğu gibi, Suudi Savunma Bakanı’nın bir 2030 vizyonu var. Bu, görece modernleşme hedefleyen bir vizyon. Çünkü Vahhabiliğin getirdiği, Şeriatın da ötesine geçen muhafazakâr, gerici kurallar ABD ve Avrupa ülkelerinden de müthiş bir tepki çekmeye başladı. Buna karşı da Selefi, dini alemlerden müthiş bir tepki var, 2013 vizyonu Vahhabiliği esnetmek çabası olarak algılanıyor. Geneli itibariyle Suudi Arabistan’da müthiş bir kaynayan kazan var. Kralın zihinsel sorunları olduğu için veliahtlar arasında da müthiş bir çekişme var. Dolayısıyla mevcut durumu, Selefilik ve Selefilik karşıtı bir hesaplaşma değil, Selefiğin kendi içinde bir hesaplaşması olarak değerlendirmeliyiz” şeklinde konuştu.
siyasihaber3