MHP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezinde tedavi gören bir grup gaziyle TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Bu merkezin 2000 yılından beri gazilerin hizmetinde olduğunu ifade eden Özdağ, merkezde, gazilerin Türk ordusunun bir parçası olma düşüncesini devam ettirdiklerini söyledi.
Özdağ, içinden geçilen süreçte, büyük bir yanlış adımla rehabilitasyon merkezinin Sağlık Bakanlığına, Atatürk Hastanesine bağlandığını anımsattı. Önümüzdeki günlerde rehabilitasyon ve bakım merkezinde askeri personele el çektirileceğini, kısa bir süre sonra da askerin silah arkadaşı konumundaki askeri doktor ve hemşirelerin kalmayacağını savunan Özdağ, onların yerine siyasi atamalarla, gazilerin ne yaşadığını bilmeyen, ortak duyguyu paylaşmayan bir personel yapılanmasının gerçekleşeceğini bildirdi.
Büyük bir bilgi ve duygu birikiminin kaybolacağını ifade eden Özdağ, gazilerin, bu konudaki dört başlık altında endişelerini anlattığı mektubu, Meclis Başkanı İsmail Kahraman‘a ilettiğini aktardı.
Özdağ’ın açıklamaları çu şekilde:
“GAZİLERİMİZ, KENDİLERİNİ TEDAVİ EDENLERİN KENDİLERİ İLE BİRLİKTE DAĞLARDA SAVAŞTIĞINI BİLİYOR”
Değerli basın mensupları,
Bugün burada GATA’ya bağlı olan TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nde tedavi görmekte olangazi arkadaşlarım ile birlikte bulunuyorum. TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nin yapımı Ankara Gazeteciler Cemiyeti ve TRT’nin “Türkiye Mehmetçikle Elele” kampanyasında toplanan Türk Milleti’nin mali katkıları ile yapılmıştır.
Rehabilitasyon Merkezi 2000 yılından bu yana gazilerimizin hizmetindedir. Rehabilitasyon Merkezi’nde ağır yaralı, uzvunu kaybetmiş ampute, felç durumda olan gazilerimiz hayat boyu süren bir tedavi süreci içindedir. Bu tedavi sürecinde verilen psikolojik desteğin yanında gazilere protez, ortez yolu ile yapay uzuvlar takılmakta ve bu yapay uzuvları kullanmayı öğrenmeleri sağlanmaktadır. Ayrıca meşguliyet tedavisi ve meslek edindirme kursları ile spor faaliyetleri düzenlenmektedir.
Rehabilitasyon Merkezi’nde askeri tabipler, askeri hemşireler, askeri teknik personel ile gaziler arasında büyük bir dayanışma ve kaynaşma olduğunu yıllar içinde değişik vesileler ile yapmış olduğum ziyaretlerde gördüm. Burada tedavi sadece bacaklar ve kollarla ilgili değil, aslında ruhlarla ilgili bir tedavi. Gazilerimiz, kendilerini tedavi edenlerin kendileri ile birlikte dağlarda savaştığını biliyor. Doktor ve hemşireler de dağda birlikte savaştıkları kardeşlerine yardım ediyor. Özetle, gaziler Rehabilitasyon Merkezi’nde Türk Ordusu’nun bir parçası olma düşüncesine sahip oluyorlar.
“ASKERİN SİLAH ARKADAŞI KONUMUNDA OLAN ASKERİ DOKTOR VE HEMŞİRELER KALMAYACAK, BÜYÜK BİR BİLGİ VE DUYGU BİRİKİMİ KAYBOLACAKTIR”
Değerli basın mensupları,
İçinden geçtiğimiz süreçte büyük bir yanlış adım ile Rehabilitasyon Merkezi de Sağlık Bakanlığı’na ve Atatürk Hastanesi’ne bağlanmıştır. Önümüzdeki günlerde Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nden askeri personele el çektirilecektir. Her ne kadar mevcut personelin sivilleşerek kalabileceğine dair iyi niyet açıklamalar yapılsa da kısa bir süre sonra bu arada askerin silah arkadaşı konumunda olan askeri doktor ve hemşireler kalmayacak, büyük bir bilgi ve duygu birikimi kaybolacaktır. Onların yerini siyasi atamalar ile gazilere saygı duymayan, bir ortak duyguyu paylaşmayan personel dolduracaktır.
“REHABİLİTASYON MERKEZİ’NİN PKK YANDAŞLARINA DA AÇILMASI GAZİLERİNİZİ ENDİŞELENDİRMEKTEDİR”
Değerli basın mensupları,
Sevgili gazilerimizin dört hususta büyük endişeleri vardır. Birinci endişe, 200 yataklı klinik, 50 yataklı bakımevi ile otel sivil vatandaşların kullanımına açıldığında tedavi süreçleri ve yatak sıkıntıları oluşacaktır. Gaziler ve İç Güvenlik yaralıları büyük sıkıntılar yaşayacak, mağduriyetler doğacaktır.Halen %40 gibi sivil vatandaş kontenjanı olduğu halde bu sıkıntıları fazlasıyla yaşamaktadır.
İkinci husus, ömür boyu bakıma muhtaç olan gazilerin, “banyo, giyim, tuvalet” başta olmak üzere bütün temel ihtiyaçlarını karşılayan ve vücutlarında yatak yaraları oluşmaması için, her 2 saatte bir yatakta pozisyon vermek için 24 saat görevlendirilen Mehmetçiklerin çalışmayacak olmasıdır. Bu yoğun bakıma muhtaç olan gazilerimiz için yıkımlara sebep olacaktır.
Üçüncü husus, harp psikolojisi ile donanımlı, gazilerin özlük hakları ile yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla görevlendirilen askeri personel psiko-destek biriminin yok olmasından duyulan endişedir.
Gazilerimize endişe veren dördüncü husus, ampute futbol, okçuluk, havalı tabanca, tekerlekli sandalye branşlarında büyük başarılar kazanan tekerlekli sandalye kullanan gazilerin giyim, banyo gibi temel ihtiyaçlarını askerlerimiz temin etmektedir. Sağlık Bakanlığı’na bağlanma ile birlikte bu çalışmalar sona erecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri bu sportif branşlardan el çekecektir. Gazilerimiz spor ile kazandıkları özgüveni kaybedecek kazanma azimleri yok olacaktır.
Nihayet gazilerimizi endişelendiren son husus Rehabilitasyon Merkezi’nin PKK yandaşlarına da açılmasıdır. Teorik olarak bu mümkündür. Bu düşünce gazilerimizin derin şekilde kızdırmaktadır.
“REHABİLİTASYON MERKEZİ’NİN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA BAĞLANMASI İLE BİRLİKTE İLK SORUN ZİHNİYET SORUNUDUR”
Değerli basın mensupları,
Rehabilitasyon Merkezi’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması ile birlikte ilk sorun ortaya çıkmıştır. Bu sorun zihniyet sorunudur. Rehabilitasyon merkezinde yatan gazilerimiz Sağlık Bakanı’na gelecek ile ilgili endişelerini bildirmek üzere Bakanın özel kalemini aramış kendilerini bakan ile görüşmek isteyen gaziler olarak tanıtmışlardır. Kendilerine sorulan soru, “Demokrasi gazisi misiniz?” olmuştur. Demokrasi gazisi olmadıklarını ifade edince bakan ile görüştürülmemiştir.
“669 SAYILI KARARNAME İLE TSK FİİLEN SAVAŞAMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR”
Değerli basın mensupları,
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında AKP Hükümeti 669 sayılı kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yeniden yapılandırma sürecini başlatmıştır. 669 sayılı kararname TSK’yı dört parçaya bölünmüş, komuta birliğini ortadan kaldırmış ve fiilen savaşamaz hale getirmiştir. 3 Ağustos 2016 tarihinde yapmış olduğum basın toplantısında 669 sayılı KHK’nın 34 maddesinin Türk Ordusu’nu nasıl bir felakete sürüklendiğinin altını çizmiştim. Bu madde de “Genelkurmay Başkanı Silahlı Kuvvetlerinin savaşa hazırlanmasında; personel, istihbarat, harekât, teşkilat, eğitim, öğretim ve lojistik hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile programları tespit ve koordine eder” denmektedir. Personel, lojistik ve eğitim hizmetlerinin Milli Savunma Bakanlığı tarafından yürütüleceği ifade edilmiştir. Ancakistihbarat ve harekâtın kimin tarafından yürütüleceği belli değildir. Düşünün bir ordu var. İstihbaratı ve harekâtı kimin yöneteceği belli değil” demiştim. Bu uyarımın doğru olduğu ortaya çıkmış ve AKP Hükümeti 671 sayılı KHK’nin 7 maddesi ile harekât ve istihbarat ile birlikte teşkilat ve eğitim hizmetlerinin yürütülmesini Genelkurmay Başkanlığı’na bağlamıştır.
“ASKERİ TABİP OLMADAN DAĞDA YARALANAN ASKERLERE İLK MÜDAHALEYİ KİM YAPACAKTIR?”
Değerli basın mensupları,
669 sayılı KHK’nin bir diğer felaket boyutunu askeri hastanelerin ve asker tabipliğin kaldırılması oluşturmaktadır. Oysa Türk Ordusu halen savaşan bir ordudur. Savaş durumunda MSB ve Sağlık Bakanlığı arasında protokol ile işlerin düzenleneceği söyleniyor. Türkiye zaten savaştan geçmektedir. Kentlerimiz bombalanmaktadır. Kitlesel katliamlar gerçekleşmektedir. Her gün şehit ve gaziler verilmektedir. 15 Temmuz sonrasında terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 100’e yaklaşmaktadır. Özetle, Türk askerinin askeri tabiplere ihtiyacı vardır. 3 Ağustos’ta düzenlediğim basın toplantısında vurguladığım gibi Türk askeri tabipleri, bazen ellerinde silah en ön cepheden gazi tahliye etmekte, şehitleri taşımaktadır. Şimdi askeri tabibin olmadığı yerde bunu kim yapacaktır? Dağda yaralanan askerlere ilk müdahaleyi kim yapacaktır?
Askeri hastanelerimiz geçtiğimiz yıllar içinde bu konuda ortopedi, göz, plastik cerrahi, genel cerrahi alanlarında dünya çapında uzmanlıklar gelişmiştir. Bu hastaneler yaralanmalarda referans merkezidir. Devlet hastanesindeki doktorun mayın patlaması sonucunda yaralanan bir bacağın veya gözün tedavisi konusunda nasıl bir deneyimi vardır? Sivil hastanelerde kesilen kol ve bacaklar, askeri hastanelerde kurtarılmaktadır.
“AKP HÜKÜMETİ NASIL FACEBOOK’A PKK’LI GİYSİLERİ İLE FOTOĞRAF ÇEKTİREN DOKTORLARA VE HEMŞİRELERE MEHMETCİĞİN CANINI EMANET EDECEK?”
Değerli basın mensupları,
Güneydoğu Anadolu’da devlet hastanelerine zorunlu olarak yatırılan gaziler PKK’lı doktor ve hemşireler tarafından taciz edilmektedir. Hatta doğru dürüst tedavi edilmedikleri, bilerek ölüme sürüklendikleri iddia edilmektedir. Halen Güneydoğu’da devlet hastanelerine rotasyon ile GATA’dan alanlarında tecrübeli hekimler geçici süreler ile yollanmaktadır. Böyle bir ortamda askeri hastaneleri tasfiye etmek nasıl izah edilebilir? Bundan sonra yaralı askerler ve yaralı PKK’lılar devlet hastanelerine sevk edilecektir. AKP Hükümeti nasıl Facebook’a PKK’lı giysileri ile fotoğraf çektiren doktorlara ve hemşirelere Mehmetciğin canını emanet edecek? Yarın yaralılarını devlet hastanesine getiren askerler ile hastanede yaralı yatan PKK’lıların yakınları arasında çatışma çıkar ise AKP hükümeti ne yapmayı düşünmektedir?
“DAĞDA KAN KAYBINDAN ŞEHİT OLAN HER ASKERİN ÖLÜMÜNDEN ÖNCE PKK TERÖR ÖRGÜTÜ SONRA ASKERİ TABİPLİĞİ KALDIRANLAR OLACAKTIR”
Değerli basın mensupları,
Tıp literatüründe Harp Cerrahisi ve Harp psikiyatrisi gibi dallar varken askeri tabipliği tasfiye etmek, askeri hastaneleri kapatmak kabul edilebilir ve uygulanabilir değildir. GATA’yı kapatırsanız, kıta tabipliği ne olacak? 6 ay gemi ile sefere giden gemi tabipliği ne olacak?
Beni en çok üzen husus, önümüzdeki günlerde PKK’lı, IŞİD’li veya FETÖ’cü teröristlerin ateşi altında yaralanmış kurtarılmayı bekleyen Mehmetçiklerin çektikleri acı, belki de kurtarılabilecek iken şehit olmaları olacak. Özetle, altını çizerek söylüyorum: yarın askeri doktor olmadığı için dağda kan kaybından şehit olan her askerin ölümünden önce PKK terör örgütü sonra askeri tabipliği kaldıranlar olacaktır.
“FETÖ’DEN ALDINIZ MENZİLE BAĞLADINIZ”
Değerli basın mensupları,
GATA ve askeri tabiplik sistemine FETÖ’nün sızdığı ortadadır. Onları tespit etmek kolaydır ve bu tespit yapılmış ve şimdi tasfiye edilmektedirler. Ancak Askeri hastanelerin bağlandığı Sağlık Bakanlığı’nın tamamen Menzil tarikatının kontrolünde olduğu bilinmektedir. Hatta Menzil tarikatının bu tarikattan olmayan AKP’li bir bakanı bu bakanlıkta çalıştırmadığı için bakanın değiştirilmek zorunda kalındığı Ankara’nın bilinen sırlarından birisidir. Çok iyi. FETÖ’den aldınız Menzile bağladınız.
Değerli basın mensupları,
Şimdi sözü gazilerimize bırakıyorum. Sizlerin onlara sormak isteyeceğiniz, onların da size söylemek istediği hususlar olacaktır.
haberiniz.com.tr