Kürşad Zorlu
İslam Kerimov… Kardeş Özbekistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı. 2 yıldır hasta olduğu konuşuluyor, yazılıyordu. Semerkant doğumlu Kerimov 78 yaşında geçirdiği beyin kanaması neticesinde hayatını kaybetti. Özbekistan Bakanlar Kurulu, Kerimov’un durumunun kritik olduğunu belirtse de, Türkiye’nin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı “Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov öldü” başlığıyla verdi bu haberi… Doğrusu böyle bir haberin daha hassas bir başlıkla yazılması beklenirdi.
Hiç şüphesiz Kerimov 25 yıldır kesintisiz ülkeyi yöneten kişiydi. Tüm kurumlarıyla devlete hakimdi. Her geçen gün artan otoritesini ülke sorunlarının çözümü için vazgeçilmez sayıyordu. Özellikle Afganistan’dan gelen radikal gruplara karşı sert tedbirler alıyordu. Ülkenin muhalefeti de bundan payını alıyor ve yönetimdeki otoriterleşme siyasete de yansıyordu. Bölgedeki kaotik gelişmelerle değişkenlik gösteren bir dış politika belirliyor ve radikalleşme eğilimine karşı kimi zaman orantısız sayılan yöntemlerle çözüm arıyordu. Bu yaklaşım siyaset, bürokrasi ve sivil inisiyatif olmak üzere ülkenin belirleyici alanlarına da yansıyor ve dışa duyarlı/içe kapalı bir yönetim biçimi gün yüzüne çıkıyordu.
Bununla birlikte Batı uzun zamandır Kerimov eleştirileriyle Özbekistan’ı okuyordu. Özellikle 2005 yılında Andican şehrinde meydana gelen olaylar ve bastırma yöntemleri kolay kolay unutulacak gibi gözükmüyordu. Öyle ki Kerimov’un rahatsızlandığı 27 Ağustos tarihinden bu yana Batı basınında “diktatör” vurgusu haber ve köşe yazılarına yansımaya başladı bile. Kerimov 2005 yılında yaptığı bir konuşmada Batıyı kastederek şunları söylüyordu. “Demokrasinin yegâne enternasyonal bir modeli yoktur ve olmayacaktır. Demokrasiyi ihraç ederek gerçekleştirmeye çalışmak, onu zorla ya da güç kullanarak benimsetmek, demokrasinin kendi düşüncelerine aykırıdır.”
Nerede duruyordu?
Özbekistan’ın nüfusu yaklaşık 30 milyon ve kişi başına millî geliri 3500 Dolar düzeyinde. Kırgızistan’ı saymazsak Türk Cumhuriyetleri arasında bu gösterge bazında en geride bulunuyor. Ayrıca Özbekistan’ın nüfusunu düşündüğümüzde Kazakistan, Türkmenistan gibi ülkelere göre enerji kaynakları yetersiz kalıyor. Son yıllardaki bazı sanayi kuruluşlarına rağmen pamuk başta olmak üzere bir tarım ülkesi olduğu unutulmamalı. Ülkede görülen yoksulluk ve gelir adaletsizliği sosyal bazı problemleri de beraberinde getiriyor. Jeopolitik ve stratejik konumunu bir tarafa bırakırsak, aşırı grupların ülkede daha fazla zemin bulabilmesinin sebeplerinden birisi de bu sosyal problemler. Özbekistan’ın dış ticaretinde Rusya, Kazakistan ve Çin ilk 3 sırada. Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi olan Özbekistan Avrasya’daki iş birliği seçeneklerine mesafeli olsa da tamamen kopmuyordu. Özbekistan özellikle 11 Eylül’den sonra ABD, Rusya ve Çin arasında da belli bir denge siyaseti yürütmeye çalışıyordu. Son olarak ülkesindeki ABD askeri üssünü kapatmıştı.
Kim gelebilir?
Ülkede uzun süredir devam eden bölgecilik yeni dönemin önemli mücadele alanlarından birisi olacaktır. Kerimov’un artan otoritesi ile tepede görünmeyen bu mücadele siyasal ve bürokratik kadrolarda yaşanmaya devam ediyordu. Kerimov Devletin iki önemli kurumu olan İstihbarat (Rustem İnayatov) ve İçişleri Bakanlığı’na iki farklı bölgeden atamalar yaparak bölgeciliği dengede tutuyordu. Şimdi bunlardan birisi Kerimov sonrasında adı geçen muhtemel kişiler arasında yer alıyor. İnayatov dışında diğer güçlü adaylar, sağlık durumuyla ilgili açıklamaları yapan Başbakan Şevket Mirzayev ve Maliye Bakanı Rustam Azimov… Yarışın; Semerkant, Taşkent ve Fergana bölgesi arasında geçeceği kesin.
Türkiye ne yapmalı?
Buna kısa ve orta vadede yapılacaklar desek daha doğru olur. Çünkü Özbekistan-Türkiye ilişkileri durağan vaziyette. Başbakan düzeyinde son ziyaret 2003 yılında gerçekleşti. Özbekistan son 10 yıldır Türkiye için rahatlıkla izlenebilir ve öğrenilebilir bir ülke değildi. Araştırmacıların, medya temsilcilerinin, sivil toplum kuruluşlarının izin almakta zorlandığı ve hatta turist amaçlı seyahatlerin potansiyelin çok gerisinde kaldığı bir ülke konumundaydı. Öyle ki Türk Dışişlerinin resmi sayfasında bile hâlâ birbiriyle örtüşmeyen rakamlar duruyor. Kerimov, doğru ve yanlışları, iyi ve kötü yanlarıyla bizim için hayati bir önem taşıyan Özbekistan’ın bağımsızlık sonrasında devlet başkanı, hafızası ve görünen yüzüydü. Dolayısıyla kısa vadede bu yaklaşıma zarar verecek söz ve eylemlerden kaçınılmalı ve Özbekistan halkına ulaşmaya yönelik bir iletişim stratejisi yürütülmelidir. Cenaze törenine ise mutlaka Cumhurbaşkanı ve/veya Başbakan düzeyinde katılım olmalıdır.
yeniçağ
görsel: ntv.com.tr