Orhan Bursalı
Doğan Kuban Hoca’nın “İstanbul Türkiye’nin gelişimini engelliyor” konusunu işlediği ve burada özetle verdiğim geçen pazar günkü yazım, rekor derecede okunurluğa ulaştı ve sadece Cumhuriyet sitesinde 7 bine yakın beğeni aldı. Herkesin Kuban Hoca’nın saptamalarının farkında olduğunu söyleyebiliriz.
Eline beynine sağlık Kuban Hoca. HBT’nin önümüzeki sayılarında iki müthiş yazısı daha gündeme gelecek.
Şimdi İstanbul ve yüksek teknoloji konusunda okurlardan ilginç paylaşımlar yapacağım. Bayramı onlara ayırdım, hak ediyorlar bu köşeyi!
***
Arslan Ermerak, Sydney: Geçen eylülde İstanbul’da idik ve bizim hanım şöyle dedi:“İstanbul taşmış tamamen, bu kadar nüfus bu şehirde sağlıklı ve mutlulukla yaşayamaz.” Kuban çok haklı…
Tolga Tanrıkorur: Kuban’ın tespitleri çok doğru.. Ne kadar devasa sorunlarımız var ve neleri konuşuyoruz ülkecek. Bir küçük katkı: İdarenin görevi, doğru planlama yapmak ve doğru nüfus rakamlarını öngörebilmektir, yoksa insanlar herhangi bir alana yığıldıktan sonra altyapı planlaması yapmak değil… Tersine, proaktif olarak doğru altyapı planlamasıyla insanları istenilen mekânlara yöneltmektir. Öngörülen rakama göre metro, okul, hastane vs planlanır.
Halbuki İstanbul öngörülebilir olmaktan çıktı ve Türkiye’nin başına dert oldu.Doğal olarak plan ve programın olmadığı yer yönetilemez! Ancak başı kesik tavuklar gibi yöneticiler sağa sola koşuşturur. Durun bir dakika! Bu durum bizim biraz da dış politikamıza, işlemeyen demokrasimize, yurtiçi güvenlik problemlerimize ve eğitim-sağlık politikalarımıza benzemiyor mu:) Tesadüfün de bu kadarı!
ÇOCUKLARA ÜRETİM İÇİN TEKNOLOJİ EĞİTİMİ Saadet Şahinkaya: ‘ÇYDD gönüllüsüyüm. Sizin gibi düşünerek, ben ne yapabilirim dedim kendime. İnovasyon seferberliği için çocuklardan başlamanın gerektiğine karar verdim, çünkü en yaratıcı beyinler onlarda, bu yaratıcılıkları eğitim sistemi ile körelmeden, kod yazmayı (programlamanın alfabesi) öğretmemiz gerekiyor. Son bir yıldır maddi imkânı yetersiz ilkokul çocuklarına “kod yazmayı öğretme” projesinin pilot uygulamaları, İstanbul ve İzmir illerindeki eğitim evlerimizde yapıldı ve başarılı oldu; çocuklarımız eğitim sonunda kendi oyunlarını yazdı, posterlerini yaptı ve velilerine sundu. Bu projeyi yaygınlaştırmak için dizüstü bilgisayar hibesi bulmakta zorlanıyoruz.
Derneğimizin çağdaş eğitim projesini, kendi üyelerimiz, burslu/gönüllü üniversite öğrencilerimiz ile gerçeklestiriyoruz… Size niye mi yazdım? Yalnız değilsiniz. Bizim gibi düşünenlerin çoğaldığı, herkesin birbirine destek olarak, daha çok çocuğun dijital alfabeyi öğrendiği, icat yapan, yüksek teknolojiyi tüketmek yerine, yüksek teknolojiler üreten gençlerin çoğaldığı bir Türkiye hayalimden vazgeçmediğim için.
ÇYDD Kodlamaca Proje Koordinatörü
***
Dr. Burak Özer: Uzun süredir düşündüğüm bu konu aslında yüksek teknoloji konusunda yazdıklarınızla ilintili. Yeni yetişen gençlerin kültür, eğitim ve spor alanlarında nerede oldukları. Çocukların bu alanlarda dünya görüşleri, yapmak istedikleri, ortamın onlara ne verdiği, kaç kez konsere/tiyatroya gittikleri, okudukları kitaplar… Maalesef Türkiye bir ya da iki jenerasyon kaybedecek gibi.
Boğazlaşan İslam dünyası
Ergun Tezcan: Yıllardır isabetli yorumlarınıza çoğu zaman katılırım. Türkiye’nin yaşayan tek bilge kişisi Kuban’ın İstanbul üzerine enfes yorumunu okuduktan sonra size bu yazıyı yazmak zorunlu oldu.
1- Dünyada sadece Müslüman olan toplumlar yaşamış olsa idi bugünkü teknolojik gelişmelerin hangileri uygulanabilirdi? Cevap: Hiçbiri.
2- Peki, dünyada sadece Müslüman olmayan diğer tek Tanrılı din mensupları (ateistler, Budistler ve diğerleri de dahil) yaşasa idi bugünkü teknolojik gelişmelerin hangileri uygulanabilir halde olurdu. Cevap: Hepsi.
Gel gör ki çağımızda icat edilmiş bu ürünler üzerinde bir katkısı olmayan İslam âlemi, bu ürünleri kullanmaya pek meraklı, üstelik çoğuna şeytan icadı demelerine rağmen. Bütün İslam âlemi otomobilin en lüksüne, telefonun en son modeline, giyimden kozmetik ürünlerine sahip olmak için nerede ise birbirini eziyor.
Ortadoğu petrol zenginlerinin bu açlık hissini mazur görebiliyorum, peki yarısı asgari ücretle çalışan bizim garibanların çoğunun elindeki adeta altıncı uzuvları haline gelmiş bin dolarlık telefonlara ne demeli! İslam âlemi neyin peşinde olmaları gerektiğini öğrenene kadar, birilerinin dolduruşuna gelip boğazlaşıp duracak.