Çiğdem Toker / Cumhuriyet
Ne iflah olmaz iyimserlerin dile getirdiği tarih bilgisi eksikliği ne de ironisever bir köşe yazarının ifade ettiği “Saray’da bir ya da daha fazla Fethullahçı tuzağı”yla bağı olması muhtemel.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” deyimini birebir hatırlatan çağrışımla “1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler” sözünün, “farklı” bir toplumsal bellek inşası sürecinin bir halkası olduğu kanısındayım.
Kurtuluş Savaşı zaferinin ardından, Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak tanındığının resmi belgesi Lozan Antlaşması’nı horlayıp küçümseyen ifadeler, siyasal İslamcıların, Cumhuriyet nefretine hitap ediyordu. O sebeple üzerlerinde yarattığı kötücül coşku sürpriz değil.
Ama dert etmemiz gereken bir mesele var ki, o da medyayı zapt ve hizalama operasyonları, eğitimdeki gerici zihniyet ve uygulamalar sonucu, zaten ağır yaralar almış toplumsal belleği “sıfırlayıp”, fiili başkanlığa evrilme yolundaki rejim altında “yeni” (!) bir bellek yaratma stratejisine karşı “Ne yapmalı” sorusu olmalıdır.
***
“Bayram değil seyran değil” tadındaki tepkiler hepten naif.
Yeni bellek stratejisini yansıtan bu küçümseyiş, zaman-mekân bağlamından ayrı değil.
Bugün olağanüstü hal (OHAL) ilanının 73. günü. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açılıyor.
Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak kabulünün belgesi Lozan Barış Antlaşması’nda resmen “taraf” olan “TBMM Hükümeti’”nden bu yana köprülerin altından çok sular aksa “de facto” yasama işlevini yerine getirmekten uzaklaşsa da Meclis halihazırda, kâğıt üzerindeki “parlamenter rejim”in bir numaralı erki konumunda.
“Külliye” diye zorlama isimli Saray’dan doğru küçümsenen Lozan Barış Antlaşması’nda asıl sorgulanan, hakiki anlamda bağımsızlık mücadelesi veren Meclis’in ta kendisidir.
Lozan’ın küçümsenip sorgulandığı aynı konuşma içinde OHAL düzeni için bir senenin bile yetmeyeceği söylendi. Ki o sözün bir numaralı muhatabı gerçekte Meclis’ti.
O konuşmanın yapıldığı gün, bu ülkede OHAL kararnameleriyle 12 televizyon, 11 radyo iki cümlelik kararlarla kapatıldı.
Yüzlerce meslektaşımız daha işsiz kaldı.
OHAL’in hukuksuz kararnamelerine itiraz etme kabiliyeti azaltılmış, itiraz etse de, yankılanacak farklı sesleri azaltılmış, kısılmış, karartılmış bir medya düzeni altında açılıyor Meclis.
Lozan’ı sorgulayan sözler otoriter rejimi tahkim sürecinde yeni bir bellek yaratmaya dönüktür. Medya üzerindeki ölümcül baskı, bu belleği var etme hedefiyle doğrudan ilgilidir.
TBMM yeni yasama yılına başlarken, bir zamanların “dördüncü” kuvvetinden, birinci“kuvvet”e not olsun bu satırlar.