Ahmet Takan / Yeniçağ
“Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik.”
R.Erdoğan bunu dedi. Hem de milletin gözünün içine baka baka!.. Hiiç, en ufak bir tereddüt bile etmeden!..
AKP iktidarının ilk günlerinden bu yana 17 ada ve kayacığımızın Yunanistan’a nasıl peşkeş çekildiğini belgeleriyle yıllardır yazıyoruz. Herkes, mışıl mışıl uyurken (!) eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım belgeleriyle ortaya koyuyor gerçekleri, gizli saklı çevrilen dolapları gün yüzüne çıkarıyor Türk milletinin tek gerçek sesi YENİÇAĞ manşetlerinden haykırıyordu. Ne duyan vardı ne de umursayan… Ancaak!.. Ne Ümit Yalım yıldı ne YENİÇAĞ… Korkusuzca dile getirdik vatan topraklarımızın işgalini… Vatan uğruna yaptığımız bu haklı ve kutlu mücadele elbette boşa çıkmayacak. Ama ne hazindir ki; Erdoğan her zamanki gibi sıyrılıverdi işin içinden, yıktı suçu Lozan’ın üstüne.
Haksız işgallere karşı en son Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisine sıkı bir ders veren ve onu sus pus eden Ümit Yalım’dan bir kez daha rica ettik gerçekleri anlatmasını. Belgeleriyle yine!.. Yalım, tarih dersi vererek başladı söze;
“Camiler meyhane oldu”
“Erdoğan’ın eleştirisi gerçeklerle bağdaşmıyor. Doğu Ege Denizi’ndeki adaların işgali Trablusgarp Savaşı ile başladı. 28 Nisan-20 Mayıs 1912 tarihleri arasında, Güney Ege 12 Ada bölgesindeki adalar, İtalyanlar tarafından işgal edildi. Birinci Balkan Savaşı sırasında 20 Ekim 1912-15 Mart 1913 tarihleri arasında da Kuzey Ege Denizi’ndeki Taşoz ile Sisam ve Ahikerya adaları arasında bulunan adalar Yunanistan tarafından işgal edildi. İkinci Abdülhamid döneminde donanma Haliç’e tutulduğu için adaların işgalini önleyecek gemi yoktu. Osmanlı Devleti karşısında Ege’de deniz üstünlüğünü ele geçiren İtalya ve Yunanistan Doğu Ege Denizi’ndeki adaları kolay bir şekilde işgal etti.
Lozan Konferansı sırasında Doğu Ege Denizi’ndeki adalar Yunanlıların ve İtalyanların işgali altında idi. Adaları geri almak için elimizde deniz gücü yoktu. Lozan Antlaşmasında, Türkiye Cumhuriyeti zaten var olan statüyü kabul etti.
Erdoğan, ‘Oralarda bizim hâlâ camilerimiz var’ diyor. Hâlihazırda Yunanistan’ın egemenliği altında olan adalardaki camilerimizin tamamına yakını ibadete kapatılmış olup, kapısına kilit vurulmuş durumda. Camilerimiz AVM veya meyhane olarak kullanılıyor.
Rodos Adası’ndaki Türk Camisi 2004 yılından beri meyhaneye dönüştürülmüş durumda. Adada müftü yok. Erdoğan ve AKP Hükümeti, 2004 yılında, Rodos Adası’ndaki papazın İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne metropolit olarak getirilmesine izin verirken adaya şimdiye kadar müftü göndermedi.“
“Erdoğan Sevr Antlaşmasını uyguluyor”
“Osmanlı Hükümeti, Sevr Antlaşması’nın 132’nci maddesi ile Ege Adaları üzerindeki tüm haklarından vazgeçmesine yol açan genel bir feragat hükmünü de kabul etti. Erdoğan, Atatürk ve İnönü’nün Lozan’da vermediği 17 Ada ve 1 Kayalığı Yunan askerine alenen teslim ederek Sevr Antlaşmasını uygulamaya başladı. Üstelik söz konusu ada ve kayalıkların payına düşen borçlar Lozan’da ödenmişti.
Erdoğan ve AKP’liler, “Hakimiyet Milletindir” diyorlar ama vatan topraklarında Yunan bayrağı dalgalanıyor, vatan topraklarında Yunan askerleri elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Yunan Kara Kuvvetleri Türk topraklarında askeri tatbikat yapıyor, Yunan Deniz Kuvvetleri Türk karasularında tatbikat yapıyor, Yunan Savaş uçak ve helikopterleri Türk hava sahasında uçuyor ve hiçbir engelle karşılaşmıyor. Başbakan Binali Yıldırım, İzmir il sınırları içinde bulunan Koyun Adası’na, Türk bayrağını saklayarak ve teknesine Yunan bayrağı çekerek pasaportla giriş yapıyor. Erdoğan ve AKP Hükümetleri, Sevr Antlaşmasının 132’nci maddesinde olduğu gibi Ege Denizi’ni tamamen Yunanistan’a terk etmiş durumda.
Trikopis’den sonra Türk topraklarında ilk Yunan Başkomutan, Erdoğan döneminde görüldü. Eski Yunan Cumhurbaşkanı / Başkomutanı Karolos Papulyas, 2009 yılında, Yunan işgali altında bulunan Aydın/Eşek Adası’na gelerek adada bulunan Yunan askerlerini ve Yunan Sancağını selamladı.
Erdoğan’ın Yunan askerine teslim ettiği adalarda Fener Rum Patrikhanesi ve Yunanistan’ın iş birliği ile çok sayıda kilise inşa edildi. Kilisenin papazlarını da Fener Rum Patrikhanesi atıyor. Adalarda bir tek cami bile yok, ezan sesi hiç yok. Vatan toprakları çan sesleri ile inim inim inliyor.
Verilen somut örnekler ve belgelerden anlaşılacağı üzere Erdoğan, burnumuzun dibindeki 17 Ada ve 1 Kayalığı Yunan askerine teslim etmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla sahillerinden bakıldığı zaman Türk adalarında dalgalanan Yunan bayrağını ve elini kolunu sallayarak dolaşan Yunan askerlerini dürbüne bile gerek kalmadan çıplak gözle görmek mümkündür. Burnumuzun dibindeki adaları Yunan askerine teslim eden Erdoğan Lozan’ı eleştiremez!..“
Anayasa İhlali
“Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na, adaların Yunanistan’a verilmesi ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan ve diğer sorumlular hakkında TCK 302’den yapılan suç duyurusuna savcılık tarafından SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞI kararı verildi. Savcılık, Türk Ceza Kanununun 302’nci maddesi ve Terörle Mücadele Kanununun 3’üncü maddesinde tanımlanan terör suçunu görev suçu olarak kabul etti.
Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğine yapılan itiraz da reddedildi.
15 Temmuz 2016’da yapılan alçak darbe girişimi sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek (TCK 309) ve Silahlı Terör Örgütüne üye olmak (TCK 314) suçlamasıyla AYM’nin iki üyesi hakkında soruşturma açarak üyeleri 16 Temmuz 2016’da gözaltına aldı.
Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek (TCK 309) ve Silahlı terör örgütüne üye olmak (TCK314) suçlamasıyla AYM’ nin iki üyesini, 20 Temmuz 2016’da tutukladı
Haklarında soruşturma açılan ve tutuklanan AYM üyelerinin işlediği iddia edilen TCK 309 ve TCK 314 suçları TMK 3’e göre terör suçudur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği, Erdoğan ve diğer sorumluların işlediği terör suçunu, görev suçu olarak kabul ederken, AYM üyelerinin işlediği iddia edilen terör suçunu görev suçu olarak kabul etmemiştir. Üstelik Erdoğan ve diğer sorumlular, haklarında yapılan suçlamalara sessiz kalmak suretiyle hukuken ve zımnen bütün suçlamaları kabul etmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği, “kanun önünde eşitlik” ilkesini ve Anayasa’nın 10. Maddesini ihlal etmiştir. TCK 309’da tanımlanan Anayasayı ihlal suçu TMK 3’e göre terör suçudur.”