ERK ACARER
45 gün içinde kaldırılması mümkün olduğu söylenen OHAL ikinci kez uzatıldı. Yaşam hakkı ve adil yargılama hakkı ihlalleri, masumiyet karinesine aykırı tutumlar, emniyette kötü muamele artarak sürerken, OHAL’in ‘başından beri’ Anayasa, Birleşmiş Milletler (BM) Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu belirtildi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Avrupa Bakanlar Komitesi Sekreterliği ve Avrupa Parlamentosu uyardı: OHAL hukuka aykırı.
‘Tehlike yok OHAL süremez!’
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Sekreterliği ve Avrupa Parlamentosu Sözcüsü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15. Maddesi’ne dikkat çekti. “Tahmin, olasılık ya da varsayıma göre OHAL uygulanmaz, uygulanabilmesi için tehlikenin mevcut ya da çok yakında gerçekleşmiş olması” gerekir dedi. Oysa tehlike henüz ilk OHAL bile ilan edilmeden bertaraf edilmişti.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de ‘Sirakuza İlkeleri’ni hatırlattı ve OHAL uygulanabilmesi için 3 şartın gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi.
Olağanüstü hal için;
• Nüfusun tamamının ve coğrafyanın büyük bir bölümünün,
• Anayasal kurumların tehdit altında olması ve nüfusun fiziksel yaşamının doğrudan hedef alınması,
• Tehdidin olağan güçlerle giderilemeyecek boyutta olması gerekiyor.
Oysa bu koşulların hiçbiri ortada yok. Ancak keyfi olarak OHAL sürdürülüyor.
Savaşta bile askıya alınamaz
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de ‘Sert Çekirdek Temel Haklar’ olarak tanımlanan hakların değil OHAL’de savaş ve sıkıyönetim dönemlerinde bile askıya alınamayacağına vurgu yaptı. Bu 10 hak şöyle sıralanıyor: Yaşam hakkı / İşkence, kötü muamele ve onur kırıcı muamelenin yapılmaması / Kulluk-kölelik yasağı / Ayrımcılık / Suç ve cezanın geriye doğru yürütülemezliği ilkesi / Masumiyet karinesi / Kanaat, ifade, vicdan özgürlüğü / Borçtan dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza verilemeyeceği ilkesi / Adil yargılama ve gözaltı süreleri / Kişinin varlığını, bedensel ve beyinsel bütünlüğünün korunması.
AİHM’nin “Savaş ve sıkıyönetim koşullarında bile ihlal edilemez” dediği, ‘Sert Çekirdek Temel Haklar’ın tümü, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından engelleniyor. Hukukçular, bu uyarılar dikkate alınmazsa ‘Türkiye, büyük yaptırımlarla yüz yüze kalır” diyor. Hollanda Hükümet sözcüsü ve Dışişleri Bakanı Bert Koenders’in “Türkiye’nin AB ile müzakereleri kesilsin” çağrısı yapması, yine pek çok Kuzey Avrupa ülkesinin benzer çağrılarda bulunması bu kapsamda ele alınabilir. OHAL’deki hak ihlalleri nedeniyle AİHM’ye yapılacak bireysel başvurular sonucu Türkiye’nin yüksek tazminatlar ödemesi de olasılıklar arasında.
Olağanüstü OHAL
İnsan Hakları Derneği üyesi Ercan Kanar, OHAL ve gün geçtikçe artan hukuksuzluklar hakkında değerlendirmelerde bulunarak, şunları anlattı:
“Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Birleşmiş Milletler örnekler göstererek, OHAL konusundaki hukuksuzluklara ve bu konudaki çekincelerine dikkat çekti. Aslında 16-17 Temmuz günlerinde yani darbe girişiminden 48 saat sonra tehlike geçmişti. Ancak tahmin ve varsayımla OHAL ilan edilip uzatıldı. Durum BM’ye de Avrupa sözleşmelerine de Anayasa’ya da aykırı. Açıkçası olağanüstü bir OHAL ile karşı karşıyayız.”
FETÖ ile içki yasağının ne ilgisi var?
İstanbul Barosu Avukatı Kanar, OHAL kapsamına bile uymayan hukuksuzluklara da değinerek kararnamelere dikkat çekti:
“KHK’ler, OHAL’in ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Kararnameler, OHAL sonrasını da düzenleyecek şekilde yapılmaz. Örneğin kayyum atanmaz, kararnameler ile üniversite kurulmaz. KHK’lerle bir daha alınmamak üzere kamu personelleri açığa alınamaz. Ancak bunların tümünün rahatça yapıldığını görüyoruz. Ayrıca OHAL’in hiç konusu olmayan hukuk dışı uygulamalarla da karşı karşıyayız. Eğitim-Sen’li öğretmenlerinin açığa alınmasının, Yozgat’taki içki yasağının, Kürtçe çocuk televizyonunun kapatılmasının, her türlü toplantı ve etkinliklerin yasaklanmasının OHAL ile hiçbir biçimde ilgisi yok!”
‘KHK’ler yok hükmünde’
Avukat Kanar bir başka önemli konuyu daha ele aldı: “KHK’ler Anayasal meşruiyetten de yoksun. Anayasa’nın 121. Maddesi’ne göre KHK’ların resmi gazetede yayınlandıkları gün Meclis’e getirilmeleri ve en geç bir ay içinde onaylanmaları gerekiyordu. Ancak 8 kararnamenin bir teki bile Meclis’ten geçmedi. Bu açıdan yok hükmündeler. Türkiye’de artık ‘kuvvetler ayrılığı ilkesinin’ kırıntısı bile kalmadı. Yargı ve yasama yürütmeye bağlanıyor. Fiili bir tek adamlık sistemi adım adım örülüyor.”
*****
Polis keyfi yetki kullanıyor!
667 ve 688 sayılı KHK’ler, güvenlik güçlerine adeta dokunulmazlık getiriyor. Bu kapsamla güvenlik güçlerine idari, mali, cezai soruşturma açılmasının önüne geçiliyor. Emniyette, güvenlik güçlerince söylenen ‘OHAL var istediğimizi yaparız’ sözleri bu türden bir güvenin soncunda ortaya çıkıyor. Kanar, “Farkında mısınız polise dokunulmazlık geldi, emniyet güçleri keyfi yetkilerini bilerek davranıyor” diyor.
birgün