Mustafa Ülkü Caner / Yurtgazetesi
Her şeyin başı eğitim.
Unutmayalım, FETÖ’nün oluşması ve gelişmesinde anahtar rolü milli eğitimin dinci eğitim kisvesi altında başka şeylere dönüşmesi rol oynamıştır.
Din istismarcılığının nerelere kadar uzanabileceğini ve siyasallaşan dini yapılanmaların neler yapabileceğini bizzat yaşadık.
FETÖ, eğitimde sadece on binlerce gencin değil, aynı zamanda binlerce öğretmen eğitimcinin dizayn edilmesi projesiydi.
İhtiyaç fazlası dini eğitim ülkemizi ancak Ortadoğu bataklığına götürür. Cehalete mahkûm oluruz!
Vefa Lisesi, Galatasaray Lisesi, ( BAL )Bornova Anadolu Lisesi ve benzeri birçok güzide eğitim yuvalarımız maalesef dağıtılmaya çalışılıyor.
Korkarım, sanki Fetö’cü eğitim çetesi halen etkisini kaybetmemiş gibi.
Yeni işe alınan öğretmen ve diğer personelle yapılan mesleki yetenek dışı partizanca veya gayri ciddi sözde mülakatlara derhal son verilmelidir.
Gençlerin onurlarıyla kimsenin oynamaya hakkı yoktur. Saçma sapan mülakat yapanlar bizzat acilen defedilmelidir. Aksi halde geleceğin yeni FETÖ’cülerin veya benzerlerini devlet içinde büyütmüş oluruz.
Fetö’cülerin en egemen oldukları bakanlık Milli Eğitim olduğu anlaşılıyor. Son en azından 10 yıldır yapılmış 4+4+4 vb. tüm yapısal değişiklikler gözden geçirilmelidir.
Okul değişikliği yapılırken kayıtları yapılmayan adeta kaybolan on binlerce kız çocuğu evlere hapsedildi, muhtemelen çocuk gelin olarak hayatları karartılacak.
Kız çocuklarını okula göndermeyen veliler hakkında derhal işlem yapılmalı, gerekirse velayet hakları ellerinden alınmalıdır.
En azından reşit olana kadar eğitim tüm gençler için zorunlu olmalıdır. Çocuk evlilikleri cinayettir.
Sanki hipnoz edilmiş, beyinleri yıkanmış yüzbinlerce insan toplanmış.
Ve devasa bir ekonomik çark.
Dinci eğitim ağırlığına ısrar edersek, bu daha ağır sonuçlara yol açar.
Dini tarikat ve çevrelerin eğitim ve siyasette etkinliği kırılmadıkça, daha kötü 15 Temmuzlar yaşarız.
Zira siyasallaşan dini tarikatların teröre yakınlığını yeterince yaşadık.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi ve imkânları birçok bakanlığın toplam bütçesine denk.
Neredeyse bütün sözde Müslüman yöneticilerin yönettiği ülkeler özellikle başta Amerikan, İngiliz ve İsrail istihbarat örgütlerinin olmak üzere birçok yabancı devletin “operasyon sahası, yani çiftliği” haline gelmişler.
“Arap Baharı” ülkelerinin ağlanılacak ve acınacak haline bir bakın!
Emperyalist devletler cehalet ve maddi çıkar odağı haline gelen cemaat ve tarikatları bu kirli oyunlarında kullanmaktadırlar.
Haritaya bir bakın. Dünyada İslami nüfusun çoğunlukta olduğu (şimdilik İran hariç) bir ülkede iç barış var mı?
İslam ülkelerinin neredeyse tümünde iç savaş, kargaşa, kan ve ihanet hüküm sürüyor.
Cehalet ve ihanet buluşunca sonuç kardeşkanı oluyor.
Bu sonuca razı olacak mıyız güzel ülkemizde?