TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Sivas’ın Kangal ilçesindeki bir duruşmaya katılmak üzere dün akşam hava yoluyla kente geldi. Sabah saatlerinde Sivas Adliyesi’ne gelerek Cumhuriyet Başsavcısı Murat İrcal ve Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Burçin Çetinkaya’yı ziyaret eden Feyzioğlu, daha sonra adliyedeki konferans salonunda avukatlarla buluştu.
“İKTİDARIN MAHKEMELERİ ŞEKİLLENDİRMESİNİ İSTEMİYORUZ”
Burada meslektaşlarının sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz sürecine değinerek, “Türkiye 15 Temmuz’a, hukukun üstünlüğünü ve bu çerçevede yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını, hesap verebilirliğini zayıflattığı için geldi. Soru çalmalarından devletin içine yerleşmeye kadar neresinden bakarsanız bakın liyakat sisteminin paramparça edilip, sadece kendi adamını bir yere getirilmesine izin verilmesine kadar, bütün olumsuzluklar aslında hukuktaki aşınma sebebiyle oldu. O halde 15 Temmuz’un gerçek anlamda bir milat olması için hepimizi sarsması kendimize getirmesi, yanlışı nerede yaptık diye sorgulatıp, doğruyu yapmak adına buluşturması gerekiyordu. Bizde üzerimize düşeni bu noktada hiç çekinmeden söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. Tarafsız, bağımsız, hesap verilebilir, şeffaf yargıya ihtiyacımız var. Ne siyasetin yargıya karışmasını, ne de yargının siyaset yapmasını istiyoruz” dedi.
“ADİL YARGI OLMAZSA SUÇLU-SUÇSUZ AYRILMAZ”
Adil yargılamanın önemine değinen Feyzioğlu, şunları söyledi:
“Her kim ki iş yapıyorum demek için, ‘En çok FETÖ’cüyü ben yakaladım’ demek için veya başka sebeple adil yargılama zorunluklarını ihlal ederse, her kim ki savunma hakkından vazgeçmemizi isterse veya ihlal ederse, bilinki ya gizli örgüt üyesidir ya da bilinçsizce örgüte yardım etmektedir. Çok basit bir sebebi var bunun. Adil yargılama olmaksızın suçlu ve suçsuzu ayıramazsınız. İhtimal dışıdır. Bir kişinin suç örgütü üyesi olup olmadığını söyleyebilmek için adil yargılama gerekir. Adil yargılama, savunmasız olmaz. Savunma da avukatsız olmaz. Mevcut KHK’ların ceza yargısına ilişkin hükümleri şu anda F tipi suç örgütü lehine çalışmaya başlamıştır. Çünkü suçluyla suçsuzu birbirinden ayırma hedefi yerine savunmayı baskılama uygulaması geçerlidir. Savunmanını bastırıldığı yerde adil yargılama olmaz. Adil yargılamanın olmadığı yerde suçlu-suçsuz ayrılamaz. Suçluyla suçsuzun ayrılamadığı yerde F tipi suç örgütü çökertilemez, yöneticilerine ulaşılamaz. Tam aksine olabildiğince çok masum insan hakikaten suçluların arasına karışır. Ve bundan iki sonuç doğar, gerçek suçluların suçu gizlenir, masun insanlar ise devletlerine küserler ve devletine kırgın yüzbinlerce insan yetişir.”
“212 AVUKAT TUTUKLANDI”
Türkiye’de 100 bin avukattan 212’sinin darbe girişimi sonrası tutuklandığını belirten Feyzioğlu şöyle devam etti:
“Herkes için istediğimizi sürekli cephe hattında hukuk mücadelesi yapan avukatlar için fazlasıyla istemek zorundayız. Avukatların adil yargılanmaya kuşkusuz büyük ihtiyaçları var. Çünkü bu suçlamalarla karşı karşıya kalma ihtimalleri fazla. Ve adil yargılama olmadan hiç kimsenin güvencede olmadığını söyleyebilirim. 100 bin avukattan 212 tutuklumuz var. Keşke bir tane bile olmasıydı. Dosyalar açıldığında 212 avukatın ne kadarının halkı sebeplerle tutuklandığını daha net bir şekilde göreceğiz.”
CEZA HUKUKUNDA MİLAT OLMAZ
Feyzioğlu, 17-25 Aralık tarihlerinin bir milat olup olmadığının sorulması üzerine ise, “Ceza hukukunda milatlar olmaz. Hem suçun hukuki tabiatına bir milat uygulanamaz. Suçsa suçtur, değilse değildir. Yalnızca şu olabilir, ceza kanununun geçmişe yürümezliği. Bugün yaptığınız bir ceza kanununun geçmişe yürütemezsiniz. Bizim hukukta bildiğimiz başka bir milat yok. 17-25 Aralık bir milat olur mu? Hayır. Siyaseten milat olabilir ama ceza hukukçusunun böyle bir milattan söz etmesi söz konusu bile olamaz. Ancak bir milat konulduğunda ve uygulamaya başlandığında yargılama sürecinde o da kuvvetleri birliğini akla getirir. Kuvvetlerden birinin koyduğu miladı, hukukta olmadığı halde yargı kuvveti uygulamaya başlarsa bu da maalesef kuvvetler ayrılığını gölgeler” dedi.
“KUVVETLER AYRILIĞI SAĞLANMAZSA SONU DİKTATÖRLÜK OLUR”
Başkan Feyzioğlu’nun söyleşinin ardından meslektaşlarıyla fotoğraf çektirerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Feyzioğlu, başkanlık sisteminin yeniden gündeme gelmesiyle ilgili yöneltilen soru üzerine şu cevabı verdi:
“Başkanlık sistemi veya parlamenter sistem kuvvetler ayrılığıdır. Öncelikle kuvvetler ayrılığıdır. Türkiye’de kuvvetler ayrılığını nasıl sağlayacağımızı somut bir şekilde ortaya koymadan sistem tartışması yapılmasını doğru bulmuyorum. Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını, hesap verebilirliğini, şeffaflığını nasıl sağlayacağımızı kimse konuşmadan başkanlık sistemi mi parlamenter sistem mi tartışması anlamsızdır. Siyaset yapmayan yargı, siyasetin şekillendirmediği yargı. Bunu anayasaya nasıl işleyeceğimizi beraberce görelim, yapalım. Ondan sonra parlamenter sistem, başkanlık sistemi konuşuruz. Eğer kuvvetler ayrılığı sağlanmadan başkanlık sistemine geçilirse dünyadaki bütün örneklerinde görüldüğü üzere sonu diktatörlük olur.”