Cafer Kardaş / Asi Kurtlar
Milletler vardır varlıkları ile yoklukları belli olmayan, hürriyetin tadını alamamış milletler…
Milletler vardır hareketleriyle tarihin akışını değiştiren, hürriyetin kıymetini, esir insanları da hürriyete kavuşturacak kadar iyi bilen milletler…
İşte milletler içinde bir millet.. ”Türk milleti”..!
Büyük bir millet, İslam ile şereflendirilmiş bir millet..
Bu millet ki tarihte; (Allah’ın yer yüzündeki ordusu) diye anılmış..!
Hangi kaynaktan beslenirse beslensin milletlerin, devletlerin ileriye dönük idealleri vardır.
Bu ideallerin birincisi; devletin hakimiyeti altındaki vatandaşın sosyo kültürel yapısını iyileştirerek onu refaha erdirmek, diğeri ise devlet ile milletin ortak duyuş ve hissediş noktalarından gelen tazyiklerle varılmak istenen idealler için çabalamaktır..!
Bu milli ideallerin elde edilmesi yolunda atılacak her adım için topyekûn hareket söz konusudur.
Bugün Türkiye’deki üniter devlet yapısının bir takım kirli emeller tarafından parçalanmasına karşı çıkılıyorsa eğer, bu; Türk milletinin devletle aynı hissiyat ve hassasiyete sahip olmasındandır.
Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya ve Avrupa içlerine kadar göç eden Türkleri yok olmaktan esirgeyen ve bir arada yeni bölgelere hakim olmaya iten işte bu ideallerdi.
Günümüz Türkiye’sine baktığımızda zamanın sabit olmadığı ve değişimin realite kabul edildiği hükümlerinden yola çıkarsak sosyal çevremizden hayat tarzımıza pek çok şeyde önemli farklılıkların vuku bulduğunu görürüz.
Fakat bu değişim ve kaybolan değerler silsilesi içinde göze batan asıl önemli nokta; Türk’ün asli unsurlarını meydana getiren tarihte onun galip gelmesini sağlayan idealizm dinamizm gelenek ve göreneklere bağlılık gibi değerler de ortaya çıkan erozyondur..!
Bir asır önce yedi düvele karşı kahramanca savaşıp destanlar yazan, Türk milletinin bugünkü evlatları; yılgınlığın, egoizmin, dedikodunun ve liyakatsizliğin kıskacında dejenerasyon halindedir.
Büyük devlet ve millet olma isteğinde vazgeçen, töreye ait kaideleri geçmişe yönelik ucuz nostaljik yolculukların yapıldığı programlarda hatırlayan, atalarının şanlı mücadelesindeki madde ve mana alemlerinden bihaber onların kültür ve medeniyet sınırlarına yaklaşmak bir yana ”Batının karanlık Ortaçağ dönemleriyle onları özdeşleştiren zavallı bedbaht ve bedbin Türk insanı..!
Her biri birer Alparslan, Fatih, Yavuz ve Mustafa Kemal olmaya namzet büyük Türk milletinin asil evlatlarına, benlikleri unutturulmuş tarihini bilmeyen, kendi tanımını yapamayan, atıl kalmış nesiller yetiştirmiştir.
Kulaklarımızda uğuldayan seslerin atalarımızın savaş meydanlarında zafer nidaları yerine, diskoteklerin kuduruk ve yüksek volümlü gürültülerini andırmasını Anadolu’nun yiğit Mehmetçiği polisi dağlarda şehirde çarpışırken, askerlikten torpille Azad olmuş birilerinin, entel barlarında ‘Halklara özgürlük” türünden astarı olmayan teraneler yumurtlamasını ya da baş olmak, bozguncu dünya düzenine adaleti ve hak adına hakkı hâkim kılmak dururken, kuyruk olup yerlerde sürünmenin rezaletini başka nasıl izah ederiz.
Aziz ve büyük Türk milletine mensup olmayı nüfus cüzdanı keyfiyetiyle sınırlamak, dünyayı görebildiğimiz nispette kabul etmekle eş anlamlıdır.
Türk milletine mensup olmak için diri olmak, devamlı aktif olmak, düşünmek, üretmek ve tarihin milletler mücadelesi olduğu gerçeğinden hareketle en azından şu mübarek topraklara sahip çıkmak gibi bir takım asgari şartların olması gerektiği kanaatindeyiz..!
Oysa bugün ülkemiz ekonomik bunalımdan intihar eden, okula bile gidemeden ayakkabı boyamayı öğrenen, PKK’nın kalleş kurşunları ile şehit düşen güzel insanımızın mukaddesleriyle oynamayı iş sayan; mandacılık peşinde seyr-ü sefer eden, arkasına gizlediği sahte libaslarla bölücülük arenasında poz veren Türklükten zerre kadar dahi nasipsiz, kıyamet alameti ahir zaman cücelerinin zehir yüklü propagandalarını dinliyor.
Artık içinde bulunulan haleti ruhiye bir an önce terk edilerek, Türk milliyetçiliğine sımsıkı sarılmamız elzemdir.
Büyük millet olmak fıtrattandır.
Ve Türk bu fıtrata sahip olduğunu göstermiş olarak, Batılı güçlerin kuşatmışlığıyla tıkanmış gibi görünen büyük devlet olma ve ”Cihan Hâkimiyeti” mefkûresini… TOPLUMSAL HAYATIN MİHENK TAŞI YAPMALIDIR.
Zaman ve mekân uygun olduğunda içimizde uyuttuğumuz bu idealist devi ayağa kaldıracağımız Ve Türk’ün adını kutlu kılmak için gönül kapılarımızı yeni zaferlere açık tutmamız gerekliliğini unutmamalıyız.
Bu vesileyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı en içten dileklerimle kut’luyorum!.
Selam olsun “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e!..
Selam olsun bu vatan için şehadet şerbeti içenlere..!
Selam olsun Türkün şanlı tarihini yeniden yazmaya namzet idealist Türk gençliğine..!
Gönüllerini zaferlere kapamayıp,
Türkün zaferleri bitmez, hep yeniden diyebilenlere..!
Selam olsun!..