Yüzünden düşen bin parça.
Ağzını bir açsa, dur durak bilmiyor.
Bu yüzden de hiç konuşmamayı tercih ediyor.
Moralimiz bozuk.
Gazeteleri okuyup, haberleri dinledikçe, içimiz kararıyor.
Düşündükçe içinden çıkamıyorsunuz.
Görmezden geldiğinizde vicdan azabı yaşıyorsunuz.
Vur patlasın çal oynasın diyenleri gördükçe kahroluyorsunuz.
Ne oldu bize böyle?
Nasıl bu hale geldik?
Ve bu kâbus, ne zaman sona erecek?..
Keyiflerde değil de acılarda buluşmayı seven bir milletiz.
Düğünlerde, doğumlarda göremediğimiz insanları, cenazelerde görürüz.
Bayramları, galibiyetleri, zaferleri, ödülleri, kazançları değil hezimetleri konuşuruz.
Kızgınlıklarımızı, öfkemizi, serzenişlerimizi, intikam duygularımızı daha ne kadar depreştireceğiz!
Yaşadığımız acılar hâlâ yetmedi mi?..
Ortak değerlerimizi tükettikçe tükettik.
Oysa en büyük zenginliğimiz onlardı.
Şimdi onları yeniden kazanma zamanı.
Ve bunu, birileri değil, hepimiz el birliğiyle gerçekleştirmek zorundayız.
Lafı evirip çevirip hep eğitime getiriyorsun diyenler çıkabilir.
Ama eğitimde birliği, bütünlüğü, sevgiyi, hoşgörüyü, sağduyuyu, dostluğu, kardeşliği, hakkı, hukuku, adaleti öğretemediğimiz sürece, vatan ve millet sevdasını içselleştiremeyiz, hayata geçiremeyiz.
İşte bu yüzden, eğitimin, öncelikli hedefi, sınavlar değil, millet ve memleket sevdası olmalıdır.
Peki, bunu nasıl yapacağız?
Sen, ben, o, güçlü güçsüz, iktidar muhalefet, kentli taşralı, zengin fakir demeden hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Eğitim reformu şart ama bu, MEB’in anladığı anlamda değil.
Eğitimin yeniden yapılanması, inanın yeni anayasadan daha önemli.
Yoksa bin defa da anayasa değişikliği yapsanız, onları yaşam tarzı haline getirmediğimiz sürece bir anlam ifade etmez.
Nasıl bir yeni nesil, nasıl bir vatandaş, nasıl bir ülke, nasıl bir millet istiyoruz sorularının tek cevabı var; o da eğitim, eğitim, eğitim…
Eğitimi hafife alarak bugünlere geldik.
Daha ötesi yok.
Ne olur artık eğitimin gücünü görelim ve gereğini yerine getirelim.
Daha önce de yazdım.
Eğitimin gücüyle kısa sürede dünya markası haline gelen Güney Kore, parayı, pulu, refahı görüp mutluluğu kaybettiğinde panzehir olarak yine eğitimi seçmiş.
Ülkede eğitimin artık tek hedefi var o da mutluluk!..
Peki ya bizim eğitimdeki hedefimiz ne?..
Özetin özeti: Ödül ve ceza eğitimin en önemli iki argümanı. Dünyanın tercihi ödülden yana, biz ise hâlâ cezada ısrarcıyız! Oysa açlık gibi cezayla da terbiye olmuyor!..