Deniz Kaçağan / Asi Kurtlar
Yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğundan, meclis dışında kanun çıkarılamaz. Anayasa madde: 121/3 ‘’Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir.”
TBMM İçtüzük madde: 128 Anayasanın 121 ve 122’nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır.
Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.
Hükümler amir (emredici) olup bundan ibaret.
İç tüzüğün 128’inci maddesine göre, Olağanüstü hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnamelerin en geç 30 gün içinde Meclis’in onayına sunulması gerekiyor. Meclis’in de bunu ivedilikle görüşüp en geç 30 gün içinde karara bağlaması lâzım. Şu ana kadar KHK’ler konusunda Meclis’te bir görüşme yapılmadı. Bu son derece önemlidir. Mecliste onaylanmaması durumunda Kanun Hükmündeki Kararnameler hükümden düşer, geçerliliğini kaybeder!
Mecliste görüşülüp karara bağlanmayan KHK’lerin, ortadan kalkacağı ilgili yasalarda yazılmamış olabilir. Bu, KHK’lerin yasaymış gibi süreklilik arz edecek şekilde yürürlükte kalabilecekleri anlamına gelmez. Yasalarla sadece icrayla yetkilendirilen sorumlular, anayasaya aykırı şekilde, sadece meclise verilen yasama yetkisini gasp ederlerse yetki aşımı suçu işlerler. Hukukta “her şey” yazılı değildir; yazılı olmayan “herhangi bir şey”le karşılaşıldığında yazılı olan kanunlara göre hareket edilir ve anayasaya en uygun sonuç çıkarılmasına özen gösterilir. Ayrıca, hukukta usul, esastan öncelikli ve belirleyicidir; usulde yapılabilecek bir tek yanlış, esasın bozulmasını ve her türlü işlemin iptalini gerektirir…
Yani OHAL döneminde yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin özelliği, meclis kararı beklenmeksizin çok kısa ve geçici bir süre acil kullanılmasıdır.[1], [2], [3], [4] İlgili bu yasalara göre, mecliste görüşülüp onaylanmayan bir Kanun Hükmünde Kararnamenin ömrü; en fazla bir aydır. Peki, askeri okulların kapatılması, genelkurmayın yapısının değiştirilmesi mecliste görüşülüp karara bağlandı mı? Hayır. Bu ve benzeri Kanun Hükmünde Kararnamelerin, üzerinden 1 ay geçtiğinden artık geçersiz ve yok hükmündedirler; dolayısıyla bu Kanun Hükmünde Kararnamelerin öncesindeki yasal durum tekrar yürürlüktedir. Yasa yapma yetkisi olmayan yürütmenin fermanlarıyla anayasaya aykırı şekilde, meclisten yasa çıkarmadan kalıcı ve devamlı değişikliklere yeltenilmesi suçtur. Ümit KOCASAKAL, Emine Ülker TARHAN, Sabih KANADOĞLU, Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU, Vural SAVAŞ, Yekta Güngör ÖZDEN, Metin FEYZİOĞLU, Süheyl BATUM ve hak etmedikleri görevlere atanıp sığındıkları kaçak sarayda minnettarlık duygularıyla cübbelerinin önünü iliklemek için olmayan düğmeleri arayanları uyarıyoruz! Anayasasızlaştırma suçunu bizzat işleyenlerle beraber, hukukçu olup görevi ihmalle sessiz ve tepkisiz kalan hukukçular da anayasasızlaştırma suçuna ortak olurlar…
Ayrıca, rastgele, keyfi şekilde Kanun Hükmünde Kararname yayınlanamaz; yayınlanacak Kanun Hükmünde Kararname OHAL kapsamında olmak zorundadır. Örneğin yangın konusunda OHAL ilan edildiyse, yayınlanacak Kanun Hükmünde Kararnameyle itfaiye ve benzeri yangın söndürme eylemlerini düzenleyebilirsiniz; tarım, ziraat, çiftçilik, ekicilik gibi ilgisiz konuları düzenleyemezsiniz. Bu nedenle, yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 ay içinde, meclis onayını veya reddini beklemeden OHAL kapsamında değildir denilerek iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulabilir.[5]
20 Temmuz 2016 akşamı OHAL kararı, ilgili kanunun 3. maddesinin b bendine göre alındı. Diğer bir deyişle, Resmi Gazete’de yayınlanan ilana göre, OHAL, demokrasi düzeninin veya temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik yaygın şiddet hareketleri veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi bir şekilde bozulması nedeniyle ilan edildi. Dolayısıyla; yayınlanan ve mecliste yasalaşmadıysa sadece 1 ay yürürlükte kalabilecek Kanun Hükmünde Kararnamelerin, demokrasi düzeninin veya temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik yaygın şiddet hareketleri veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi bir şekilde bozulmasını önlemeyle ilişkili olmaları zorunludur. Peki; ne oluyor da, OHAL kapsamında olmayan Kanun Hükmünde Kararnamelerle, yasalara aykırı şekilde askeri okullar kapatılıyor; jandarma ve sahil güvenlik genelkurmaydan koparılıyor; kuvvet komutanlıklarının, genelkurmayın yapısı değiştiriliyor, bakanlar YAŞ üyesi yapılıyor? OHAL dönemi içinde, demokrasi düzeninin veya temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik yaygın şiddet hareketleri veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi bir şekilde bozulmasını önlemek için çıkarılması gereken Kanun Hükmünde Kararnameler, nasıl oluyor da yasalara aykırı şekilde, ilgisiz ve OHAL’de ilan edilen amacı dışında çıkarılıyor? Böyle hukuka aykırı, saçma sapan Kanun Hükmünde Kararnameler mi olur? OHAL kapsamında olmayan, üstelik meclis kararı yoksa sadece bir ay geçici olarak yürürlükte kalacak Kanun Hükmünde Kararnamelerle, yasalara aykırı şekilde organların yapısını devamlı olacak şekilde değiştirmek, askeri okulları kapatmak ve bakanları YAŞ üyesi yapmak neyin nesi oluyor?
Yukarıda okuduğumuz gibi, meclis kararı yoksa sadece bir ay geçici olarak yürürlükte kalabilecek Kanun Hükmünde Kararname, yine aynı süre içerisinde OHAL kapsamında değildir gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürülmesi durumunda iptal edilebileceği gibi; yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname, 1 ay içinde mecliste görüşülüp yasalaşırsa; bu kez Anayasaya aykırılıktan iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulabilir…
Meclisten çıkarılacak olası böyle yasaların Anayasaya aykırılıktan iptali için Anayasa Mahkemesine 110 milletvekili başvurabileceği gibi; ana muhalefet partisi meclis grubu da götürebilir. Tabii daha önce, bölücü AKP’nin meclisten çıkardığı çözüm sürecinin iptalini Anayasa Mahkemesine götürmeyen muhalefetin, askeri okulları kapatan, Genelkurmayın yapısının değiştirilmesiyle, ordunun siyasileşmesine ve ülkeyi savunamaz hale gelmesine neden olabilecek bu tür olası şekillendirmeleri, Anayasa Mahkemesine götürüp götürmeyeceği şüphelidir. Bu yıkım gerçekleşirken, muhalefetin ne dediğinin bir önemi yok; samimiyse, samimiyetini icraatla kanıtlayacak. Buyursunlar, 110 vekille veya ana muhalefet partisi meclis grubuyla Anayasa Mahkemesine yargısal denetim başvurusunda bulunsunlar. Konuşmak, yazmak; düşünürlerin işidir. Herkes işini yapmalı. İmkanları olmayanların sözleriyle yetinebiliriz ancak, muhalefetin yapabilecekleri varken, bunları yapmıyorlarsa ve sadece konuşmakla yetiniyorlarsa, bu hepsini, Birlikçi (üniter) devlet yapısındaki Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkan koalisyonun bir parçası haline getirir…
Darbeciler, meclisi bombalayarak parlamenter sistemi hedef aldıklarını gösterdiklerinden; darbecilere karşı siyasi muhalefet parlamenter sisteme sahip çıkıp ilgili yetkilileri meclise davet etmeliydi. Siyasi muhalefet, bunu yapmak yerine, daha önce adına başkanlık dedikleri ve içinde Türk Milleti adının olmadığı anayasa taslağını hazırlatan ekibin kaçak sarayına sığınarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Birlikçi (üniter) yapısını yıkma koalisyonunda yer aldıklarını ve özerk eyaletli federasyon anayasasında görev almaya hazır olduklarını gösterdiler. Başkanlık darbesi sonrası muhalefetin, Yenikapı mitingine katılması da bu kanıtlardan sadece bir tanesidir. Yoksa muhalefet, bundan sonraki seçimlerde, seçmenlerin sandığa tıpış tıpış giderek yine kendilerine oy vereceğini ve barajı geçerek vekil olmanın ayrıcalıklarından devamlı yararlanacaklarını mı sanıyorlar? Hayır, asla öyle değil ve olmayacak! Çözümü siyasette arayan CHP ve MHP tabanındaki önemli bir büyüklükte kitle, başkanlık darbesi sonrası partilerin tıpış tıpış kaçak saraya ve Yenikapı’ya gitmesine karşı tepkililer ve olası kurulacak yeni bir partiye oy verebileceklerini söylüyorlar. Bu durumda, kurulacak yeni bir partinin rahatlıkla ikinci parti olacağını söyleyebiliriz. Tabii bununla birlikte CHP veya MHP’nin veya aynı anda her ikisinin baraj altı kalabileceğini de söyleyebiliriz. Bizden uyarması! Partilerin, Birlikçi (üniter) Türkiye Cumhuriyeti devlet yapısını umursamadıklarını biliyoruz; ancak bireysel çıkarlarını önemsiyorlarsa bundan sonra partilerinin barajı geçip vekil olanaklarından yararlanabilmeleri için akıllarını başlarına almaları ve yukarıda yazdığımız yapılması gerekenleri yapmaları yararlarına olur. Yoksa, tarihin siyaset çöplüğüne atılmaları an meselesidir…