Amiral Soner Polat / Ulusalkanal
En büyük eserim dediği Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etti.
Nefes kesen art arda devrimlerle Türkiye’yi çağının yıldızı yaptı.
Bursa’dan bizi uyardı: “Bu ülkenin polisi, jandarması, ordusu…var” demeyeceksin!
Ülkenin her köşesini saran kara bulutları dağıtacak rüzgârları o estirdi.
Yalnızca Türk’ün onurundan, milletinin sevgisinden, bilim ve hakikatten güç aldı.
Ümitsiz, karamsar, dağınık kitleleri bir yumruk gibi topladı, birleştirdi, örgütledi.
Karanlığın üstüne şimşek hızıyla yürürken, mavi ışığıyla ülkeyi aydınlattı.
Tarihin daha önce tanıklık etmediği şekilde, 300 yılda yapılabilecek işleri 15 yıla sığdırdı!
Ülkeyi bir baştan bir başa demir ağlarla donatırken, demir yumruğu ile kötülüğü yere serdi.
Rastlantılar ile duygular ile değil, hesap, kitap, plân, program, akıl, bilim, vizyon ile yol aldı.
Kol kola, omuz omuza yola çıktığı yüce Türk milletine hep inandı; hep güvendi.
Anti-emperyalist duruşu ve devrimciliği Kemalizm’in temel yapıtaşları olarak belirledi.
Türk’ü, padişahın kulu, şeyhin müridi, ağanın marabası olmaktan kurtardı, onurlu bir yurttaş yaptı.
Atatürk, yarı tanrı-yarı insan bir masal varlığı değil, yaşadığı çağı sıçratan bir gerçekliktir.
Türkiye’yi ayakta tutan O’nun ruhudur. Atatürk yoksa Türkiye de yoktur!
Ülkenin iç ve dış düşmanlarının doğrudan veya dolaylı olarak ona saldırmasının nedeni de budur!
Rahat uyu Atam! Seni hiçbir güç bizim ruhumuzdan, aklımızdan, benliğimizden söküp atamaz!
Kalbimizdeki en müstesna yerde seni yaşatıyoruz. Seni üzenleri biz de üzeceğiz!
NEYİ VAR NEYİ YOK VEREN BAŞKASI VAR MI?
Atatürk her şeyini Türk milletine bıraktı! Yasaya göre kız kardeşi Makbule Atadan’a çok şey düşüyordu. Ama özel bir yasa çıkarıldı. Makbule Hanım’ın oturduğu ev bile ölümünden sonra hazineye devredilecekti. Atatürk’ün 1933 yılından itibaren kanunen dikili ağacı bile yoktu. 12 Haziran 1937’ye kadar tüm devir işlemleri tamamlandı. Orhan Çekiç, “1938 Son Yıl” adlı eserinde bu durumu şöyle betimliyor: “Özel yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan bir devlet adamına ne Atatürk’ten önce ne de sonra bir daha rastlanmadı! (sayfa158)”
Atatürk ülkenin çeşitli bölgelerinde yer alan beş adet çiftliğinin mülkiyetini 1937 yılında Türk milletine devretti. Bunların en büyüğü Atatürk Orman Çiftliğidir. Çiftlik arazisi 1998 yılında “Birinci Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı” olarak ilan edildi. Muhtelif koruma tedbirlerine rağmen millete Atatürk’ten miras kalan bu çiftliğe yönelik saldırılar hiç bitmedi! Atatürk devrettiğinde çiftlik 55.539 dekardı. 2012 yılı sonu itibarıyla arazi 33 bin dekara kadar geriledi. Yeni yapılan sarayla arazi adeta kuşa döndü!
DÜNYA ONU ANLIYOR…
Dünya ise ölümsüz Önderimizi hiç unutmadı. Che Guevara 1967 yılında Bolivya’da öldürüldüğünde sırt çantasından Atatürk’ün Büyük Nutku çıktı. 1935’teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao’nun ilk sözü, “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm!” oldu. Yunan Başkomutanı Trikopis her Cumhuriyet bayramında Atina’daki Türk Büyükelçiliği’ne gitti. Atatürk’ün resminin önünden geçerek saygı duruşunda bulundu.
Atatürk’ün öne çıkan en önemli üç özelliği, antiemperyalist duruşu, devrimciliği ve yer kürenin her yerinde insanlıktan yana tavır almasıdır. Dünyanın ona hayran olmasının nedeni de budur. Atatürk’ün avukatı insanlığın ortak vicdanıdır.Ölümünün 78’inci yıldönümünde Atamızı özlem ve minnetle anıyoruz.
TSK büyük Türk milletini 10 Kasım’da Anıtkabir’e davet ediyor. Tarihin en büyük milleti, tarihin en şanlı Ordusu ile Ata’nın huzurunda kucaklaşıyor. Ordu-millet buluşması düşman çatlatıyor. Haydi Türkiye! İşte o gün geldi çattı! Derlenip dürülsün bayraklar! Anıtkabir’i kırmızı beyazla süsleyelim. Küresel çetelere, “Başka kapıya, üzerimizden toz bile alamazsınız!” diye haykıralım. Ordusu ile bütünleşen millet bendine sığmayan coşkun bir nehirdir. Önüne çıkanı sürükleyip götürür!