Türker Ertürk
Geçen hafta yapılan başkanlık seçimini kazanarak, ABD’nin 45. Başkanı olan Donald Trump, 20 Ocak 2017’de yapılacak törenle görevi Obama’dan devralacak. Trump’ın, daha göreve başlamadan, bizim de bulunduğumuz Ortadoğu Bölgesinde neler yapacağının ipuçları belirginleşmeye başladı.
Trump ve danışmanlarının açıklamalarından; IŞİD’le çok sert mücadele edecekleri, bu maksatla Rusya, İran, Beşar’lı Suriye ve Sisi’li Mısır’la işbirliği yapacakları ve Müslüman Kardeşler örgütünü terörist ilan edecekleri anlaşılıyor. Bunun diğer bir anlamı ise; ABD’nin bölgede artık köktendinciliği yükselten Siyasal İslamcı akımlara destek vermeyeceği ve laik bakış açısını güçlendirecekleri şeklinde gözüküyor. Bekleyip göreceğiz!
Rusya’nın Önünden Çekilmemiz Lazım
Trump, The New York Times’a verdiği demeçte; “Beşar iyidir demiyorum ama esas sorun o değil, IŞİD’dir” diyor ve ekliyor: “Düşmanımın düşmanı, dostumdur (The enemy of my enemy is my friend). Madem ki Suriye ve Rusya IŞİD’le mücadele ediyor, onların önünden çekilmemiz lazım”.
Trump ayrıca, Suriye’de ılımlı muhalefet denen ve Beşar Esad liderliğindeki Suriye Merkezi Hükümeti’ne karşı mücadele eden Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) verilen ABD desteğine de karşı. Trump, Suriye’deki eli silahlı yönetime karşı mücadele eden ılımlı muhalifler için; “Onların kim olduğu hakkında fikrimiz yok” diyor.
Rota ve Strateji Değişikliği Olacak
Şimdilik görünen o ki; Trump’la birlikte ABD’nin Ortadoğu siyasetinde Grand Stratejik Hedefleri değişmemekle birlikte, çok ciddi rota ve strateji değişiklikleri olacak.
Bu da; yeni Amerikan siyasetinin dost ve işbirliği yapılabilir gördükleri ve düşman olarak belirledikleri ile ülkemizi gayri anayasal ve gayri hukuki biçimde fiili olarak yöneten irade arasında, çok ciddi çatışma alanlarını ortaya çıkaracak.
Gayri Anayasal Fiili İrade
Eğer bu siyaset gerçekten Amerika tarafından uygulanırsa ve biz de bugüne kadar yaptığımız yanlışları aynen yapmaya devam edersek; kısmen ilişkilerimizi düzelttiğimiz Rusya ve İran dahil, yanımızda kimse kalmayacak ve yalnızlaşacağız. Ülke olarak bu durumdan salimen çıkabilmek için; gayri hukuki ve gayri anayasal fiili iradeden kurtulmamız gerekmektedir.
Ülkemiz bir an önce Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin öngördüğü fabrika ayarlarına dönmeli, istisnasız tüm komşularıyla işbirliğini geliştirmeli ve Anayasamızın öngördüğü Parlamenter sistem, tüm kurum ve kuralları ile eksiksiz uygulanmalıdır. Yoksa, ülkemizin başına çok ciddi felaketler gelecektir.
Bu durumda ülkemizin aydınından gazetecisine, bilim insanından askerine, siyasetçisine ve hatta AKP Milletvekillerine kadar üzerine düşen görev; bugüne kadar yaptıkları gibi kişisel çıkarlarını ve ikballerini esas alan davranışlardan kaçınarak, toplumun onlardan beklediği sorumlulukları üstlenmeleridir.
Şüpheniz Olmasın, Tekrar Açılacaklar
Bu Cuma (18 Kasım 2016); 1773’de kurulan Deniz Harp Okulu’nun 243. Kuruluş Yıldönümünü kutlayacağız. Üzüntülüyüz. Çünkü; Deniz Harp Okulu’nun en önemli ve vazgeçilemez öğrenci kaynağı olan, benim de mezun olduğum Deniz Lisesi kapatıldı. Ayrıca; Deniz Harp Okulu, Milli Savunma Üniversitesi denen ucube bir yapıya bağlandı ve öğrencileri suçlu-suçsuz denmeden, okuldan atıldı.
Bunların geçici olduğunu biliyoruz. Aynı şeyler; çağdaş anlamda Türkiye’nin en eski eğitim ve öğretim kurumu olan Deniz Harp Okulu’nun ve Deniz Lisesi’nin başına mütareke ve İstanbul’un işgal yıllarında da geldi. İşgal bitip, kurtuluş günü geldiğinde tekrar açıldılar.retim kurumları olan Deniz Harp Okulu’nun ve Deniz Lisesi’nin başına mütareke ve İstanbul’un işgal yıllarında da geldi. Bunun da üstesinden er veya geç geleceğiz.
Denizleriniz sakin, rüzgarlarınız kolayına, pruvanız neta ve bahtınız açık olsun.
İLK KURŞUN