Yeni yılın yaklaşmasıyla birlikte bazı Milli Eğitim Müdürlükleri ve kaymakamlıklar, okullara kutlamalarla ilgili uyarı yazısı gönderdi. Yazılarda, hediyeleşme, şans oyunları, süsleme gibi etkinliklerin kültürel, milli ve manevi değerlere uygun olmadığı belirtilerek, etkinlik yapılmaması konusunda uyarı yapıldı.
“MİLLİ PİYANGO ÇEKİLİŞİ DOĞAL HEDİYELEŞME MANEVİ DEĞERLERE SAYGISIZLIK”
Konuyu sozcu.com.tr’ye değerlendiren CHP Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Millekvekili Ceyhun İrgil, “ MEB yılbaşını bıraksın çocuk istismarı ve yolsuzluklarına baksın” dedi. Milli Piyango çekilişini doğal bulan iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocukların okullarda sosyal etkinlik olan masum yılbaşı çekilişlerini, hediyeleşmesini milli ve manevi değerlere saygısızlık olarak nitelediğini belirterek, “Üstelik bunun öğrencilerin derslerini engelleyeceğini düşünüyor. Noel ile yılbaşı arasındaki farkı, ikisinin ayrı günlerde olduğunu dahi bilmeyen MEB’in, iktidarın alışık olduğumuz popülist yaklaşımını okullarda çocukların üzerinden uygulamasından başka bir şey değildir bu. MEB, çocukların masum kutlamalarına enerji harcayacağına okullardaki çocuk istismarını, bünyesindeki yolsuzlukları çözmeye uğraşmalı” diye konuştu.
“YILBAŞI KUTLAMAKLA DİN ELDEN GİTMEZ”
Ayrıca yılbaşı kutlamasının bu toplumun geleneklerinden biri olduğuna işaret eden İrgil, şöyle devam etti: “Bunun dini yönden sakıncalı olduğuna işaret etmek de doğru değildir. Yılbaşı kutlaması, insanların yeni yıla sevdikleriyle mutlu bir şekilde girme isteğidir. Yılbaşını kutlamakla, tombala oynamakla din elden gitmez. Asıl adaletsizliği, yolsuzluğu, iftirayı görmezden gelmek, bunlara ses çıkarmamak, bunları sorgulamamak sorun. Bir de şu var tabii; hayatta keyif veren ne varsa yasaklamak derdindeler. Hiçbir güzelliği paylaşmaya izin vermiyorlar. Hep ölümü, acıyı yüceltip bu çerçevede insanların birlik olmasına çaba gösteriyorlar. Kültür bütün insanlığın birikimidir ve binlerce yılda birikir. Örneğin eski Türklerde, gökyüzü tanrısal bir güç olarak kabul edilirdi. Geceyle gündüz kavga halindeydi. 21 Aralık tarihinin ardından günlerin uzamaya başlaması, kutsal kabul edilen güneşin kavgayı kazandığı gün olarak kabul edilir ve bunun için şenlikler düzenlenirdi. Bu kutlamalarda ‘akçam’ denilen çam dalı kullanılır, o çam dalının altına, tanrı iyi insanlara iyi şeyler sunduğu için, hediyeler konulurdu. Tanrı gelecek yıl iyi şeyler versin diye de, o çam dalına iyi dilekleri simgeleyen bezler, süsler bağlanırdı. O gün aileler bir araya gelir, yemekler yapılır, yenir, şarkılar söylenip, dans edilirdi. İşte yılbaşı kutlaması da bu kültürün uzamıdır.”
“İNSAN AKLINA VE DENEYİMLERİNE GÜVENMEK GEREK”
Sözcü Gazetesi Yazarı Ayşe Sucu da yaptığı değerlendirmede, “İnançlarımızı, örf ve adetlerimizi değerlendirirken, iki şeyden bigane kalamayız: Biri akıl diğeri ahlaki değerler. Yani bilgi eksikliği ve çıkarcı yaklaşımlar meseleleri yerli yerine koymamızı zorlaştırıyor. Yaşadığımız döneme ait olgularla ilgili tartışmalarda, her konuyu ya bin yıl önce ortaya konulmuş içtihatlarla ilişkilendirmeye çalışıyoruz ya da hiçbir temele dayandırmadan duygusal nedenlerle karşı çıkıyoruz. Oysa yapmamız gereken, insan aklına ve onun deneyimlerine güvenmek… Aklı yüceltmekten, akla güvenmekten korkmayalım” diye konuştu.
Getirilen yasaklarda veya karşı çıkışlarda ilk sorulması gereken sorunun ‘neden’ olması gerektiğine vurgu yapan Sucu şöyle devam etti: “Bir yerde neden sorusuna cevap yoksa orada akıl yok demektir. Aklın olmadığı yerde iman da yoktur ahlak da… Aklın olmadığı yerlerde ise toplumlar felakete sürüklenirler. Biz bu dönemin insanıyız. Bu dönemin rasyonu bizi yönlendirecek. Allah tarafından bize verilmiş en büyük nimetin akıl olduğunu unutmayalım. Aklın da bir vahiy… İtikat alanında Sünni ulema nakle/vahye değil akla öncelik tanırken, muamelat konularında yani günlük hayata tekabül eden hususlarda bunu yapmaktan çekinmişlerdir, bu da pek çok zorluğu beraberinde getirmiştir. Hala bu çekingenlik devam ediyor. Yılbaşı kutlamalarıyla ilgili açıklamalar da böyle… Yılbaşının imanla ilgisi var mıdır? Elbette hayır. Sadece yeni yıla girmenin heyecanıyla yapılan kutlamalardır. Dileyen kutlayabilir. Kaldı ki laik, demokratik hukuk devletiyiz. Bunun tartışılması bile yanlıştır. Şu açıdan bakarsak, elbette Türkiye’nin içinde bulunduğu konjonktür buna müsaade etmiyor, gelen şehit haberleri içimizi yakıyor diyebiliriz. Bu ayrı bir bahis… Son söz olarak şunu söyleyeyim, zamanın ruhunu okuyarak her konuyu yeniden anlamaya ve anlamdırmaya çalışmak ve buradan çıkacak sonuçları hayata taşımak olmalı günümüz Müslümanının görevi… Aksi takdirde din rasyonel temellerinden yoksun olduğunda kimseyi ikna edemeyecektir.”
sözcü