Türkiye ile ilgili raporlarıyla bilinen Bipartisan Policy Center’ın (BPC), Donald Trump için hazırladığı raporda ‘ABD ve Türkiye ilişkilerinin ABD’ye stratejik bir fayda sağlaması artık pek mümkün değil’ saptaması yapıldı. Raporu hazırlayan ekipte ABD’nin eski Türkiye büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın yanı sıra eski CIA’cı Henri Barkey de bulunuyor
Raporda, Türkiye’nin dış politikasının büyük ölçüde hükümetin yurt içindeki iktidarını korumaya yönelik olduğu savunuluyor. Türkiye’nin PKK ile savaşının, bu savaşın Suriye’ye yayılmasının ve Fetullah Gülen örgütüne karşı yapılan kampanyanın da bu planın parçası olduğu iddia ediliyor.
Rapor, “Erdoğan’ın gücü elinde toplama ihtiyacı, etrafındaki siyasi düşmanları ile ilgili algısı ve inatla Amerikan karşıtı olması (ABD ile) işlevsel bir ilişki kurmak için zemin hazırlamaya engel oluyor” diyor. Rapora göre Washington Türkiye’nin acil taleplerini (Gülen’in teslim edilmesi ve YPG ile işbirliğine son verilmesi) karşılasa da bu Erdoğan’ın sadece ileride daha da talepkâr olmasını sağlayacak.
‘TÜRKİYE İLE ORTAKLIK İŞİMİZE YARAMAZ’
Raporda Türkiye ile ortaklığın ABD’nin çıkarlarını daha ileri götürmeyeceği belirtiliyor ve tüm bunlardan Türkiye hükümetini sorumlu tutuyor.
Rapor, Washington’un Erdoğan’ı yatıştırmak ve davranışlarına izin vermek yerine buna neden olan yapısal iç faktörlere odaklanmasını öneriyor.
Raporda “Washington ile Ankara’nın artık aynı değerleri veya stratejik öncelikleri paylaşmadığını görmenin vakti geldi. Bu nedenle ABD’nin Erdoğan’ı daha mantıklı ve işbirlikçi bir ortak yapmak için ona verebileceği fazla bir şey kalmadı” deniyor.
Rapor bundan sonraki yönetime “Zorlukları aşmak için Erdoğan’ın iktidarı altındaki Türkiye’yi Ortadoğu’nun sorunları konusunda bir model, çözüm ya da ortak olarak görmekten vazgeçin. Washington artık bu konularda müttefik olarak Türkiye’ye başvuramaz” tavsiyesinde bulunuyor.
Raporda ABD’nin Türkiye politikası için yeni çerçevenin, “Türkiye’nin ABD çıkarlarına karşı çalışmasını önlemek” olması gerektiği söyleniyor.
ABD – TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE MİTLER
ABD-Türkiye ilişkilerinde son iki yönetim boyunca süren mitler bir kenara bırakılmadan ABD’nin Türkiye politikasını yeniden düşünmenin mümkün olmadığını ileri süren raporda bu mitler şöyle sıralanıyor:
Mit: Türkiye ABD ile aynı değer ve çıkarları paylaşıyor.
Raporda Soğuk Savaş’ın başlangıcından beri ortak değer ve çıkarlar üzerine kurulan ABD-Türkiye ittifakının artık tarafların değer ve çıkarlarının farklılaşması nedeniyle tehlikeye girdiği anlatılıyor. Ankara’nın hem iç hem de dış politikada tek amacının rejimini sağlamlaştırmak olduğu belirtilirken Erdoğan hükümetinin bu nedenle “güçlerin ayrılığı ilkesini tamamen yıkacak olan Türk tipi başkanlık sistemi konusunda Batı’nın tüm eleştirilerini görmezden geldiği” iddia ediliyor.
Erdoğan’ın darbe girişiminden bu yana Amerika ve Batı karşıtı söylemlerini iyice arttırdığı belirtilen raporda “Avrupa ve ABD’nin Türkiye’ye yönelik en önemli jeopolitik tehditleri oluşturduğu konusundaki yaygın komplo teorisini daha da büyütüyor” dendi.
Mit: Erdoğan, ABD birlikte çalışabileceği veya yatıştırabileceği güçlü bir adam İtiraf: El Sisi ve 1980 darbesinin mimarları ile yakın ilişkiler.
Washington’un Erdoğan ile Mısır’da Abdülfettah El Sisi ile ya da 1980 sonrası askeri cuntası ile olduğu gibi karşılıklı fayda sağlayan işlevsel bir ilişki kurabileceği düşüncesinin yanlış olduğunu belirten belgede “Erdoğan’ın örneğin ABD’nin kendisine bir darbe hazırlamış olduğu konusundaki samimi inancı onun Amerika karşıtı fikirlerinin ne kadar derin olduğunu gösteriyor” deniyor.
Mit: Washington Ankara’ya, Ankara’nın Washington’a duyduğundan fazla ihtiyaç duyuyor.
Şu anda ABD – Türkiye ilişkilerini destekleyen tek amacın IŞİD olduğunu öne süren raporda “Fakat işin ilginç tarafı Washington, IŞİD karşıtı planları konusunda Türkiye’nin desteğini Türkiye’nin insan hakları ihlallerine susarak bile alamazken Türkiye’nin Suriye Kürtleri konusundaki kırmızı çizgilerini aşsa da şu ana kadar önemli bir dirençle karşılaşmadı” deniyor.
‘KIRILGAN DEVLET’
Mit: Otoriter bir Türkiye en azından istikrarlı olur.
Raporda “Türkiye’nin şu anda kırılgan bir devlet haline gelme riski var. Ülkenin zayıflığının devam etmesi ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarına engel olabilir” deniyor. Darbe girişimi sonrasında istikrarsızlaşma yaşandığını belirten raporda “Darbe girişimi sonrası orduda, bürokraside veya eğitim sektöründe yaşanan tasfiyeler dikkatle yapılsa bile kızgınlık yaratabilir, toplumsal ayrımları körükleyebilir ve ciddi ekonomik rahatsızlıklar yaratabilir” deniyor.
Türkiye’de darbe sonrası oluşan birlik ruhunun çatırdamaya başladığını iddia eden raporda PKK ile savaşın yoğunlaşmasının, IŞİD’in Türkiye’ye yaptığı saldırıların sürmesinin ve kademe kademe artan ekonomik çöküşün bu çatırdamayı hızlandırdığı söyleniyor.
Raporda “Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu gittikçe derinleşen tehditler göz önüne alındığında Washington’un eninde sonunda Türkiye’nin istikrarını sağlamada bir rol oynaması gerekebilir. Bu da Washington’un büyüyen siyasi, ekonomik tehditler ve güvenlik tehditleri karşısında Türkiye’yi istikrarlı hale getirmek için planlı bir çaba göstermesini gerektirecektir. Bunu ülkeyi istikrarsız hale getirmekte herkesten çok payı olan Erdoğan’ın iktidarını güçlendirmeden yapmak da ciddi bir zorluk” deniyor.
Rapor, en kötü durumda ise demokrasinin bir gün Türkiye’ye dönebilmesi için Erdoğan’ın en kötü dürtülerini kontrol altında tutarken Türkiye’nin kaosa sürüklenmesini önlemek için zaman zaman onunla birlikte de çalışılması gerektiğini söylüyor.
Washington’un bunu yapabilmek için Türkiye demokratik olmadığı sürece ekonomik ve kültürel işbirliğini masaya getirmeyeceğini bildirmesi gerektiği de raporda ifade ediliyor.
Rapora göre yeni ABD yönetimi hem ABD’nin çıkarlarını korumak hem de Türkiye’nin istikrarını ve bir gün demokratikleştirilmesi ihtimalini sürdürmek için Türkiye’nin NATO üyesi olarak kalmasını sağlamalı.
TRUMP YÖNETİMİNE ÖNERİLER
Raporda ABD – Türkiye ilişkilerinin bu yeni döneminde Trump yönetimine beş kritik tavsiyede bulunuluyor:
1) Gülen’in iadesi davasına siyasi olarak karışmayın
Rapor, “Ankara Washington’a Gülen’in iadesi karşılığında ne gibi sözler verirse versin Gülen’in iadesi mevcut durumda ABD’nin Türkiye ile ilişkilerine zarar veren dinamikleri daha da kötüleştirecek” diyor. “ABD’nin örnek olması ve hukuk devletinin nasıl işlediğini Türkiye’ye göstermesi gerekiyor” ifadelerinde bulunuyor. Raporda ayrıca “Gülen verilirse Ankara Rıza Zerrab’ın yargılanmasının sonlandırılmasını ya da iadesini de talep edebilir” deniyor.
2) İncirlik hava üssüne alternatif arayarak baskıyı arttırın
Rapor, yeni yönetimin Türkiye’nin otoriter rejimle istikrarsızlaştırılmasını önlemek için Ankara üzerindeki baskısını arttırması gerektiğini savunuyor. Raporda “ABD 50 yıldır ‘istikrarlı ve dost’ bir ülkede bulunduğu için Türkiye’deki İncirlik hava üssüne oldukça bağımlıydı. Bu durum artık değiştiği için askeri planlama da buna uyum sağlamalı” deniyor. Rapor ABD’nin İncirlik’in alternatiflerini araştırması gerektiğini söylüyor.
3) Ankara’nın Türkiye ve Suriye’deki Kürt çatışmasını kontrol altına alın
Raporda “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tüm tehditler arasında Türk hükümeti ile PKK arasındaki çatışma ülkeyi doğrudan istikrarsızlaştırma ve IŞİD’i güçlendirme potansiyelini en fazla taşıyandır” deniyor.
YPG-PKK İLİŞKİSİ İTİRAFI
Ankara’nın PKK ile çelişkisinin Suriye’de hissedilebildiğini söyleyen raporda “PKK ile bağlantılı olan YPG, IŞİD’i geri püskürtebilecek ve IŞİD’in başkenti Rakka’yı alabilecek en etkili savaşçı grup olmaya devam ediyor. Fakat Ankara kızdıkça ve Suriye Kürtleri üzerinde anlaşılan kırmızı çizgileri aştıkça geri tepme ihtimali artıyor”deniyor.
Rapor, “Washington tam desteğini birine vermek için ne Türkleri ne de Suriyeli Kürtleri feda edebilir. Bu konuda herhangi bir söz vermek iki grubun arasında doğrudan çatışma çıkma ihtimalini arttıracak ve bu nedenle Washington’u yeni müşterisi ile eski ortağına karşı savaşa girmeye zorlayabilecek imkansız bir durum yaratacaktır” deniyor.
Washington’un sadece Rakka konusundaki planlarını devam ettirmenin çekiciliğine kapılabileceğini ifade eden rapor, “Fakat bu Suriye’deki Kürt sorununu Türkiye ile ilişkileri korumak için halının altına süpürürse bu sadece Güneydoğu Anadolu’da bir etnik savaşı patlatmaya yardımcı olur” diyor.
4) NATO’nun Türkiye’nin toprak bütünlüğüne bağlılığını koruyun
Raporda 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini düzelttiği belirtilirken, “Suriye’de Beşar Esad rejimi ile sorunlarına da siyasi bir çözüm arayan Türkiye’nin bu diplomatik hamleleri Kürtlerin kazanımlarını sınırlamak üzere yapılıyor” deniyor.
Raporda “Rusya NATO ittifakını bozmaya ve ABD-Türkiye gerilimini arttırmaya çalışıyor” deniyor.
Rapor, “Suriye’de Türkiye ile ABD’nin çıkarları, örneğin YPG ile çatışmanın derinleşmesi ile geri dönülmez olarak farklılaşır, Rusya da Ankara’nın çıkarına olan gerçek tavizler verirse Türkiye Batılı ortaklarını kısa vadeli kazanımlar için dışlayabilecek adımlar atmayı isteyebilir, bu da onu ileride Rusya’nın baskı yapması halinde yalnız bırakabilir. Bu bağlamda Amerika’nın bunu pazarlık konusu olarak kullanmak yerine Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak konusundaki NATO kararından geri adım atmaması bölgesel istikrar açısından hayati bir dayanak olacaktır” deniyor.
5) Ermeni soykırımını prensipli ama provokatif olmayan bir biçimde tanıyın
Raporda Ermeni soykırımı konusunun kararlı ama cezalandırıcı olmayan bir biçimde ele alınması gerektiği belirtilirken “Uzun zamandır her iki partinin de başkan adaylarının göreve geldiklerinde Ermeni soykırımını tanıma vaadinde bulunması standart uygulama haline gelmiştir. Adaylar başkan olduklarında bunun Türkiye ile ilişkilere vereceği zararı öğrenerek geri adım atmaktadır” deniyor.
SOYKIRIMI OBAMA TANISIN
Raporda, “En önemlisi, soykırımı şu anda görevi devretmekte olan başkan tanırsa, bu yeni gelen yönetime bu konuda daha fazla özgürlük ve manevra kabiliyeti tanıyacaktır” deniyor.
aydınlık