İhsan Sefa / Aydınlık
Askeri ittifak denilince ilk akla gelen NATO dur.
4 Nisan 1949’da kurulan bu savunma paktına Türkiye 1952 yılında katılmıştır.
Üye ülkeler; ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasî bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıyı hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.
NATO’nun görev sahasını belirleyen 6. maddeye göre NATO sadece sınırları antlaşmada açıkça tarif edilen Kuzey Atlantik bölgesinde meydana gelen saldırılara karşı birlikte bir savunmayı öngörmektedir.
Başlangıçta SSCB’nin Avrupa’da yayılma tehlikesine karşı bir savunma paktı olarak kurulan NATO, Varşova Paktı’nın dağılması ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra 6. maddenin içeriği değiştirilerek alan dışı müdahaleleri de kapsar hale gelmiştir ve kendine yeni hedefler ile görev sahaları aramıştır.
11 Eylül saldırılarını takiben de aradığı görev sahasını bulmuş ve uluslararası terörle mücadeleyi ana hedef olarak belirlemiştir.
Böylece NATO kendine yeni görevler ve işlevler kazandırarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
Uluslararası spor etkinliklerinin güvenliğinin sağlanmasından tutun da “insani müdahale” olarak adlandırılan kimi askeri harekatlar ile Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde sivillerin korunmasını desteklemek maksadıyla “Kararlı Güç ve Müttefik Gücü” harekatları icra edilmiştir.
Afganistan’a ve Irak’a müdahaleleri ile sözde demokrasi ve özgürlük getirme amacıyla “Arap Baharı “ adı altında Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya yapılan müdahaleler, NATO’nun kuruluşunda ve anlaşmanın 6 ncı maddesinde yer alan görevlerinden uzaklaşmakla kalmamış, terörle mücadele eder görüntüsü altında kendi terör örgütlerini kurmuş ve destekler olmuştur.
20 Ocak 2017’de göreve başlayacak ABD nin yeni başkanı Donald Trump, “NATO terörle mücadele etmiyor” derken NATO nun asli görevlerini yürütmekten çok uzakta olduğunu net olarak ifade etmiş oldu.
Kısacası NATO emperyalistlerin özellikle de ABD nin emrinde, kendilerine karşı direnenler için silahlı bir yaptırım gücü, bu maksatla da terörle mücadele etmek yerine terörist grupları destekleyen terörü yaratan terörist bir örgüt olmuştur.
NATO artık bir savunma ittifakı olmaktan fiilen çıkmıştır.
NATO içinde belli bir süre daha kalınabilir ancak Türkiye ve Türk Askeri asla ve asla NATO adı altında emperyalizmin silahlı yaptırım gücünde yer almamalıdır.
Bugün emperyalizme karşı direnen, terör savaşlarına karşı mücadele eden dünya milletlerinin yeni bir askeri ittifak oluşturmaları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu öyle bir ittifak olmalıdır ki ; Üye ülkelerin toprak bütünlüğünü ve ortak savunmasını temel ilke olarak almasının yanı sıra, NATO’da olduğu gibi ilerleyen zaman içinde tek bir ülkenin tekeline kaymaması, her ülkenin eşit askeri güç katılımı ve eşit yönetim hakkı olması, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmayacağı gibi, o ülkede çıkabilecek ayaklanma ve direnişlere karşı da ilgili ülkenin yasal yönetimi talep etmeden müdahalede bulunmama gibi temel kuralları kapsamalıdır.
Böyle bir ittifak içerisinde hatta kurucuları arasında Türkiye de mutlaka yerini almalıdır.