M. Ayhan Kara / Odatv
Referandum için geçen hafta kaleme aldığım ve Odatv’de yayınlanan çerçeve makaleden sonra ne var ne yok, bir bakalım…
Ama önce şarkılarda bir gezinti yapalım…
BARIŞ MANÇO’NUN “HAYIR”I SİZE İYİ GELİR
Geçen günlerde Barış Manço’nun küçük oğlu Batıkan’ın Moda’daki küçük, şirin ve sıcak kafesinde aklıma geldi kendisiyle sohbet ederken, herkese öneriyorum; Barış Manço’dan bu sıralar “Hayır”ı dinliyorum. Evet, yanlış duymadınız, youtube’dan indirip paylaşın, iyi gelecek, göreceksiniz…
Ve, Bulutsuzluk Özlemi’inin o sevilen şarkısından bir itiraz cümlesi; “Hayır, Olamaz Hayır”…
Yine gençlik yıllarımızın bir hızlı tüketim pop şarkısı; “Evet mi, Hayır mı?/Söyle bana nedir senin cevabın?” Tabii ki “hayır”, başka ne olabilir ki?
SEN DE ARTIK HERKES GİBİSİN ARDA
A Milli Futbol Takım kaptanı Arda futbol federasyonu başkanlığı için kulislere çoktan başlayan ve işi garantiye almak için referandumu iyi bir fırsat olarak gören “Şeytan” Rıdvan’ın orta sahadan yuvarladığı pasını kontrol ettikten sonra asistini yaptı ve Burak’a da dokunmak kaldı. Neymiş?… ‘Güçlü Türkiye için evet’miş! Hadi canım sen de… İkide bir ‘kandırılan’ birine adrese teslim tek adam yönetimi ile ‘güçlü Türkiye’nin ne alakası var? Daha dün prim dalgasına kendi milli takımına kumpas kuran ve bu yüzden kadro dışı bile kalan bir zevatın güçlü Türkiye ile ne işi olur? Bu zevata en güzel cevapları yine futbol dünyasından “Kocaman” bir adam, Lemi Çelik ve birçokları verdi. Rıdvan Dilmen’in lakabındaki pozitif yüklem bir anda tuz buz oldu, negatif yüklem aldı yerini. Bu işler böyledir; basamakları tek tek çıkarsınız, zirveye ulaşırsınız… Ancak mesele orada kalabilmektir, orada kalmak daha zordur. Bir hareketle yuvarlanır gidersiniz, Rıdvan gibi… Oğlum sen bittin bak, yazık ettin kendine. Artık TFF Başkanı olsan da “adam” kalmanın daha evla olduğunu yaşayacak, göreceksin, herkes görecek.
BAŞKANLIK SİSTEMİ KİMİN ÖNERİSİ?
Sadede gelelim… Başbakan Binali Yıldırım arada bir fısıldıyor; “Başkanlık sistemi benim projem” diyor. Bu da bir siyaset… Hatırlayalım; Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’nin ciddi erozyona uğrayıp tek başına hükümet kuramayacak sayıya indiği 7 Haziran 2017 genel seçimleri öncesinde “başkanlık sistemi” diye mum tutturmuş, boylu boyunca sahaya inmişti. Sonra ne oldu? Tekrarlanan seçimlerde AKP başkanlık maşkanlık topuna girmedi, Erdoğan da geri planda kaldı olabildiğince. Bir yerde, AKP seçmenine takiye yaptı. Başkanlık maşkanlık dese, aynı oyu alabilir miydi 1 Kasım’da da? Hiç sanmıyorum. “Hayır” fikrindekilerin bunun üzerinde kuvvetle durması, AKP seçmenine izah etmesi önemli.
“Evet”le güçlü Türkiye olmaz. Tam tersine Türkiye’nin imkanları, potansiyelleri hapsedilir, gömülür. Tam tersine, “hayır” daha güçlü bir Türkiye’nin kapısını aralayabilir. Sinerji oluşturabilir.
AKP’NİN VE ERDOĞAN’IN BİR DERS ALMASI GEREKİYOR
Daha önce birkaç kez değindim; “Milli Görüş” birkaç kez koalisyon ortağı olmuştu, ülke yönetimine katılmıştı. Hem sol partilerle hem sağ partilerle koalisyon ortağı olmuştu. AKP’nin tek başına iktidara gelmesi bırakılan bir boşluğun sonucuydu. Siyaset boşluk tanımaz. Bir bakıma belki de iyi oldu AKP’nin tek başına iktidarı. Türkiye, bir politika erbabının tek başına iktidarında neler yapacağını yaşadı. Ancak, karşısındaki ana muhalefetin fasit bir dairede patinaj yapmasıyla AKP’nin 14 yıllık iktidar süresi Türkiye’yi gerdi, bu süre çok uzun geldi. Keşke, Türkiye 7 Haziran 2015 genel seçimleri sonrasındaki tabloyla AKP’ye rağmen başka bir hükümet kurabilseydi. Olmadı. Olsaydı, Türkiye AKP’yi bir de muhalefette deneyecek, parlamenter demokrasinin taşları daha bir yerine oturacaktı. Türkiye böylelikle tarihsel bir fırsatı kaçırdı. Türkiye’nin önünde şimdi bir altın fırsat daha var köprüden önceki son çıkışta; bir “hayır” güç zehirlenmesine uğrayan AKP’ye ve Erdoğan’a da iyi gelecek.
ERDOĞAN-BAHÇELİ UZUN VADELİ BİR YOLA GİRMİŞ GÖZÜKÜYOR
MHP’ye demeyelim de Dr. Bahçeli’ye bu noktada bir paragraf açmadan olmayacak. Şu kanaate vardım ki, Dr. Bahçeli, MHP’yi kendisiyle özdeş görüyor. Ve anlaşılan o ki, AKP ile uzun vadeli ve çok aşamalı bir planda anlaşmış. ‘Devletin bekası’ ambalajı altında bir örtülü geniş koalisyonda anlaşmışlar. Meclis’teki anayasa değişikliği görüşmeleri bu çok aşamalı planın ilk halkası. İkinci halka da referandum. Ondan sonra güya yeni sistemdeki işbirliği, örtülü koalisyon. Bu plan işler mi, işlemez mi? Referandumda anlaşılacak. MHP seçmeni, muhafazakar çizgiler taşısa da Cumhuriyetle, Atatürk Türkiye’si ile alıp vermediği olmayan MHP, örgütüyle tabanıyla, seçmeniyle AKP’nin, hele hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’a biçilmiş bir don olan güya cumhurbaşkanlığı sisteminin değirmenine su taşıyıp meclis egemenliğine darbe vurmak istemez. Dr. Bahçeli avucunu yalar, beklediğini bulamaz. Tabii, AKP de, Erdoğan da Dr. Bahçeli’nin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini yaşayarak görmüş olur.
CHP’nin ev ödevini bir önceki yukarıda sözünü ettiğim makalede not etmiştim.
BOŞA ZAMAN HARCAMAMAK VE YÜKSEK KATILIM ÇOK ÖNEMLİ
Referandumda “hayır” galebe çalacaksa, -ki, başka türlü düşünmek bile istemem- CHP’nin ev ödevini çok iyi yapması gerekiyor. CHP genel merkezinin il, ilçe ve belde örgütlerini, kadın ve gençlik kollarını AKP ve MHP seçmeninden de “hayır” için referandumda ciddi bir oy transformasyonu alınması gerektiği hususunda çok iyi eğitmesi ve motive etmesi gerekiyor. Bu bir seçim olmadığı için öncelikle CHP “kendi mahallesi”nde hiç vakit geçirmemelidir. MHP ve AKP tabanını irite edecek davranışlardan kaçınmalıdır. CHP’nin stratjik yaklaşımlarından birisi de kesinlikle seçmeni sandığa azami götürecek bir çalışma olmalıdır. Çünkü referanduma katılım oranı ne kadar yükselirse “hayır”, ne kadar düşük olursa “evet”şansı artacaktır. 2014’te halk oyuyla yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri katılımın yüzde 76’da kalması nedeniyle ikinci tura kalmadan sonuçlanmıştı, unutmayalım. Referandumda “hayır” sonucunu garantili almak için yüzde 90’lar oranında bir katılım zorunlu gözüküyor.
Sonuç olarak, umuyorum ki referandumda seçmen Erdoğan’a, Bahçeli’ye esaslı bir ders verecek. Bu arada HDP seçmeninin ve hatta AKP’ye oy veren Güneydoğu’daki geniş seçmen yığınlarının da “hayır” demek için çok nedeni var. “Hayır” için sahada olacakların bu noktayı da gözden kaçırmaması gerekiyor.
“HAYIR”LA DA İŞ BİTMİYOR
Bitirirken CHP kurmaylarına bir hatırlatma daha yapmak isterim. “Hayır” sonucunu aldıktan sonra da Türkiye’nin nereye gideceğine ilişkin CHP’nin bir yol haritası olmalı. CHP’nin ciddi bir silkinişle yeniden yapılanması gündeme alınmalıdır. Yoksa, “hayır” çıkar, AKP ve Erdoğan sevdasından vazgeçmez, Türkiye kaotik atmosferi bir türlü aşamadan kilitlenir ve kan kaybeder. CHP’nin büyüme ve iktidar fikriyle yeniden yapılanması, reflekslerini yenilemesi Türkiye’nin yolunun açılması için şart. Türkiye’nin AKP dışında başka bir iktidar seçeneğine ihtiyacı bu kadar yakıcı bir şekilde hiç olmamıştı.