Arslan Bulut / Yeniçağ
Halk Tv’den, Hakan Aygün‘ün programından, CHP milletvekili Dursun Çiçek ile birlikte çıkmıştık. Taksiye bindik. Çiçek, şoföre, referandumda nasıl oy kullanacağını sordu. Şoför, “Bakacağım, çoğunluk nereye verirse ben de oraya vereceğim” dedi! Sonra aralarında şöyle bir diyalog gelişti:
-Peki siz kaç kardeşsiniz?
-Beş kardeşiz.
-Babadan kalan arazinin, gayrımenkülün tapusunu, dört kardeş olarak ağabeyinize verir misiniz?
-Ben vermem!
-O halde vatanın tapusunu da bir kişiye devretmeyin! Çünkü bu Anayasa değişikliği, vatanın tapusunu bir kişiye devrediyor.
Çiçek, yerden göğe kadar haklıydı. Gerçekten de gerek olağanüstü hâl yetkilerinin kötüye kullanılması gerekse “varlık fonu” ile vatanın tapusu tek bir kişinin yetkisine bırakılmış durumdadır. Anayasa değişikliği de geçerse, vatan topraklarının, İngiliz güdümlü Arap sermayesine ve Katar’daki rüşvet hesaplarının sahiplerine satılacağından emin olabilirsiniz.
***
Yurt genelinden aldığımız mesajlar, genellikle “Nasıl bir yol yöntem izlemeliyiz ve kullanacağımız söylem nasıl olmalı?” şeklinde.
Bugüne kadar bu yönde yeterli mesaj verdiğimi zannediyorum. Beğendiğim başka mesajlar da var.
Hürriyet gezetesi adına Çınar Oskay‘ın konuştuğu Oxford Üniversitesi profesörü, The Guardian yazarı Timothy Garton Ash şöyle diyor:
* “Otoriterlerin repertuvarı çok kısıtlıdır. Ulusal güvenliğe tehdit, vatana ihanet, terörizm suçlamaları gibi…”
* “Bir referandum sonucu Avrupa Birliği’nden çıktık. Muhafazakâr Parti, ‘Halk konuştu’ dedi. Yüksek Mahkeme, konunun parlamentoya taşınması gerektiğini belirttiğinde Daily Mail gazetesi ‘Halk düşmanları’ diye manşet attı. Bu, Stalin’in ve ondan önce Goebbels‘in başvurduğu klasik popülist söylemdir.”
* “Mesele şu: Güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi demokrasinin taşıyıcı sütunları ayakta kalacak mı, kalmayacak mı? Yeni dönemde devletin şiddet kullanımında artış kesinlikle olacak. Çoğu zaman da kendi vatandaşlarına…”
* “Özgürlük temiz hava hissi gibidir, unutulmaz.”
***
CHP’nin hayır kampanyası çerçevesinde Zeytinburnu’nda halka hitap eden Antalya milletvekili Deniz Baykal‘ın mesajları da çok değerli:
* “Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK’lılarmış, yok FETÖ’cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye’yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes ‘hayır’ diyor”
* “Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın…”
* “Türkiye’de, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu getirilen, anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır.”
* “Meclisteki milletvekilleri, çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, partizanca düşünceyle bu değişikliğe oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizanı, kapı kulu değilsiniz, halksınız.”
***
Yine Sözcü’de gazeteciliğin ordinaryüs profesörü Rahmi Turan, Devlet Bahçeli‘nin tutumunu sorguluyor:
“Şimdi kendini mazur göstermek çabasıyla ‘Türklüğün bekası için’ diyor.
Ne bekası bu?
Türklüğün bekasını ‘Milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ diyenler mi sağlayacak?”
Ve Ankara’da “gerçek MHP”yi temsilen toplananlar adına Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu tarihin içinden sesleniyor:
“Biz Türk milliyetçileri olarak ‘hayr’a niyetlendik, ‘hayır’ diyoruz. Bu şuurla Türk milletine gidiyoruz. Sabır, inanç yol arkadaşımız olacaktır, bütün vatandaşlarımızı kucaklıyoruz. Niyet hayır, akıbet hayır diyoruz. Destanları biz yazdık, Çin sarayını biz bastık, kalsak da 40 çeri teslim olmadık, olmayacağız. Yılmayacağız, yıkılmayacağız, başaracağız, başaracağız.”
görsel: haber.sol.org.tr