İhsan Sefa / Aydınlık
Ortadoğu’da Amerikan piyonları ile savaştığımız bu dönemde Türkiye stratejik ortaklık yönünü Asya’ya çeviriyor, Asya’dan da beklenenin üstünde bir ilgi ve saygınlık görüyordu.
Gözlemci sıfatıyla bulunduğumuz Şangay Birliği’nde ülkemize verilen önemin bir göstergesi olarak “Enerji Konseyi“ başkanlığına Türkiye getiriliyor, Putin Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz akımını sağlayacak “Türk Akımı” projesi imzalanıyordu. S400 füze ortak yapımı projesi vb .pek çok güzel gelişmeler sağlanıyordu.
Suriye konusunda Rusya ve İran ile ortak görüş birliğine varılışmış, ABD siz Astana görüşmeleri başlatılmıştı. Esasen bu, ABD ye karşı çok ciddi bir tavır ve güçlü bir mesajdı. Bu mesaj “Ortadoğu’yu karıştırdığın yeter biz senin yaptığın yıkımı sensiz çözmeye kararlıyız” anlamındaydı.
Türkiye İran ilişkileri ciddi anlamda gelişmeye başlamıştı.
25 Şubatta 120 kişilik bir iş adamı heyeti İran’a gidecek ve oradaki Türk Ticaret Merkezi’nin açılışına katılacaktı.
Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin bir anlamda Batı’ya rest çekmesi ve Asya’da kendine sunulan dostluk ve ticari işbirliği ile şahlanmasının yolunu açacak nitelikteydi.
Erdoğan Putin görüşmesinde Erdoğan’ın “Türkiye ileride NATO dan çıkabilir” açıklaması Türkiye-Rusya ve İran’ın askeri bir ittifak oluşturabileceği düşüncesini akıllara getiriyordu.
Öte yandan Fırat Kalkanı harekatı ve IŞİD ile mücadelede Türk ve Rus Hava Kuvvetleri birlikte operasyonlar düzenlemeye başlamışlardı.
Bütün bu gelişmeler olur iken CIA Başkanı Mike Pompeo 9 Şubat’ta Türkiye’ye geldi. Medyaya “Rakka operasyonu hazırlıklarını görüşmek üzere Türkiye’ye geldi.” denildi.
Askeri harekatı CİA mı yapar, yoksa askerler mi? Tabi ki askerler. O halde CİA başkanı niye geldi? Şimdilik bilemiyoruz. Zaten ardından da ABD Genelkurmay Başkanı Türkiye’ye geldi. İncirlik’te Türk Genelkurmayı ile görüştü. Ne görüşüldü belli değil. Eğer siyasiler ABD ile birlikte Rakka operasyonuna karar vermişler ise iki ülke askerleri birlikte harekat planlamak üzere görüşmüş olmalı. Yani Rakka operasyonu CİA başkanının görev sahası olmadığı ortada.
Türkiye, ABD ile Rakka operasyonuna katılabileceğini ancak PYD/PKK nin bu harekata katılmasına kesinlikle karşı olduğunu açıklamıştır. Bu konuda ABD tarafının kararsızlığı sürüyor. Ne var ki; ABD nin Rakka operasyonu teklifi ile Türkiye yine ABD ile yan yana gelme durumundadır.
CIA Başkanı’nın Türkiye’ye gelmesinden 4 gün sonra (13 Şubat) Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahren’de yaptığı açıklama ile İran’ın Pers Milliyetçiliği yaptığını bu kapsamda Irak’ı bölmeye çalıştığını söyledi. Cumhurbaşkanı’nın açıklamasını Bahren’de yapması Arap ülkelerine karşı bir jest olarak da algılansa da üslubun sertliği karşı tarafın tepkisine neden olmuştur. Şahsen ben bunu duyduğumda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.
Cumhurbaşkanı’nın Bahren’ de yaptığı konuşmadan 3-4 gün sonra da bu kez Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu, Münih Güvenlik konferansında “İran’ın mezhep politikaları, bölgedeki birçok ülkede istikrarı baltalıyor, İran, Irak ve Suriye’yi Şii yapmak istiyor. Bu çok tehlikeli. İstikrar ve güvenlik için İran’ın bu politikalarına son vermesi yönünde teşvik etmemiz gerekiyor” diyerek yine İran’a yüklenmişti. Tabi ikinci bir şok daha yaşadık.
Doğal olarak İran da bunlara cevap verip daha diplomatik bir üslupla Türkiye’yi suçladı.
Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek se Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu’nun söyledikleri doğru ve haklı olabilir. Ancak İran ile dostluk ilişkilerinin gelişmeye başladığı bu günlerde tarafların bir birlerine karşı daha hassas bir üslupla hitap etmeleri, daha toleransı davranmaları gerekirken bu yapılmıyor ve ilişkileri gerici açıklamalar sürdürülüyor. Sanki gizli bir el gelip bölgede oluşacak dostluk ve iş birliğini, ABD ve emperyalizme karşı birlikteliği daha filizlenirken önlüyor.
Bütün bu olumsuz gelişmeler CİA Başkanı’nın Türkiye’ye gelmesinden sonra başlaması dikkat çekicidir. Öte yandan
Bu gerginliğin ilk göstergesi olarak da iş adamlarımızın İran ziyareti iptal edilmiştir.
Hiç arzu etmeyiz ama pek yakında Türk Rus ilişkilerini bozacak söylem ve davranışlar duyarsak sürpriz olmaz.
Türkiye-Rusya-İran-Irak ve hatta Suriye’nin bölgesel bir ittifak oluşturduğunda bölgede terör savaşları bitecektir. Amerikan piyonları eriyip yok olacaktır. ABD ve onun yanında yer alan artıkçı emperyalist güçler de bölgeden silinip gidecek, sömürü hortumları kesilecektir . Bölgeye barış ve huzur gelmesiyle bölge petrolü bölge insanının emrinde olacak refah artacaktır.
Ortadoğu’dan, petrolden kovulma tehlikesinin farkında olan George W. Bush dönemi Ulusal Güvenlik Danışmanı Jeffrey, Trump’a sunulmak üzere hazırlanan Washington Enstitüsü raporda “ ABD, Türkiye’ye daha çok sopa yerine daha fazla havuç önerecek olursa, kazandığına göre çok daha az kaybedecektir. ABD ve Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı vardır.” İfadeleri yer almaktadır. Bu havuçlar, neyin karşılığında verilecek zamanla göreceğiz. Ancak hiç birinin Türkiye’nin lehine olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Kısacası; emperyalistler hiç boş durmuyorlar, durmayacaklar ve batı rotasından sapmaya başlayan Türkiye’ye yön vermeye çalışacaklardır. Medeniyet olarak batı örnek alınması batının sömürü düzenini kabullenmek olmamalıdır. Türkiye’nin geleceği, ekonomimizin parlayacağı, şahlanacağı yer Asya’dır, bölge ülkeleri ile güçlü dostluk ve iş birliğidir.
Türk-Rus-İran yakınlaşması ve işbirliği engellenmemelidir.