14 Şubat 2017 Salı günü GKRY’nin Larnaka limanında yapılan bir tören ile Umman Sultanlığı donanmasına ait genel destek gemisi sözde Güney Kıbrıs Deniz Kuvvetlerine devredildi. Gemiyi Umman’ın Muskat Limanından Larnaka’ya Rum-Arap ortak personel getirdi. Alasia ismini alan 61 metre uzunluğunda ve saatte 15 deniz mili hız yapabilen 1000 tonluk bu gemi, GKRY’nin ilk açık deniz karakol gemisi olma özelliklerine sahip. Umman, bu tekneyi savaş gemisi özelliklerine kavuşturmak için top montajları dahil 4 milyon dolar harcadı. Bu gemi ve envanterde bulunan diğer gemiler, GKRY’nin (Mısır ve İsrail hariç) tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesinde karakol maksatlı kullanılacak. Kime karşı? Türk gemilerine karşı. Gemi büyük tonajı nedeni ile Evangalikos Floricas üssüne sığmadığından Larnaka’da konuşlandırıldı.
Törene GKRY Savunma Bakanı Hristoforos Fokaides katıldı ve yaptığı konuşmada Umman ile GKRY’yi birbirine benzeterek, her iki ülkenin stratejik coğrafi mevkilerde bulunduğunu ve köklü denizcilik geleneklerine sahip olduğunu belirtti. Bakan, GKRY’nin Doğu Akdeniz’de deniz ve enerji güvenliğine katkı ile arama/kurtarma, krizlere müdahale ve insani yardım operasyonları icra etmenin ülke sorumlulukları arasında olduğuna vurgu yaparak, ‘’Kıbrıs sorunu çözülsün veya çözülmesin, bu endişelerle uğraşmamız ve denizcilik yeteneklerimizi geliştirmemiz devam edecektir’’ dedi. Ayrıca iddialı bir şekilde ‘’Kıbrıs’ın ne coğrafyası, ne de düşmanları değişmeyecektir’’ vurgusunu yaptı. Buradan şimdi soralım. Düşman kim? Biz söyleyelim. Türkler. Fokaides konuşmasında ayrıca sözde GKRY donanmasının 2020 yılı sonuna kadar üç yeni açık deniz savaş gemisi ve iki sahil güvenlik gemisi ile güçlendirileceğini açıkladı. Bu kapsamda Evangelos Florakis Deniz Üssü de genişletilecek.
Hayır kuramaz. Zira 1960 Londra ve Zürih Antlaşmaları ile kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının 129’uncu maddesi sadece 2000 kişilik bir kara gücü kurmaya izin veriyor. Anayasa, Adada bu kuvvet dışında deniz ve hava gücünün kurulmasına amir değil. Ulusal Muhafızlar adıyla kurulan bu gücün başlangıçta %70 Rum, %30 Türklerden oluşması planlanmıştı. İlk devlet başkanı Makarios, 13 ayrı değişiklikle bu oranları değiştirdi. 1963 sonrası Ulusal Muhafızların % 82’si Rum’du. Garanti antlaşması Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye Kıbrıs anayasasının ve toprak bütünlüğünün korunması sorumluluğunu verdiğinden, ekonomik gücü başlangıçta yok denecek kadar az olan bu ada devletinde yüksek maliyetli İki kuvvetin kurulması düşünülmemişti. Ulusal Muhafız Kuvveti önce denizde asayiş uygulamalarına yönelik sahil güvenlik benzeri bir yapılanmaya gitti. Ancak 1964 olaylarından sonra asayiş görevlerinin dışında donama görevlerine yönelik karakol botları filosunun oluştuğunu ve daha sonraları torpido atabilen botlarla küçük bir filotilla oluşumuna gidildiğini görmekteyiz. Bu gemilerden bazıları 1974 Kıbrıs Barış Harekatında kullanıldı. Hatta bazıları donanmamız tarafından batırıldı. Ancak daha sonra yeni alımlarla sözde filotilla güçlendirildi. Fransa’dan Patral, Yunanistan’dan Dilos, İtalya’dan Vittora sınıfı karakol botları temin edildi. Daha da öte 1994 yılında Fransa’dan alınan Exocet gemiye karşı, karadan atılan güdümlü mermi bataryaları donanma oluşumunda yeni bir sayfa açtı. Güney Kıbrıs, ulusal muhafızlara bağlı sözde Deniz Kuvvetinin dışında ayrıca Polise bağlı bir deniz filotillasına da sahip. Yani sahil güvenlik benzeri bir kuruluş da söz konusu. Diğer yandan KKTC’nin sadece sahil güvenlik gücü kurduğunu bir donanma kurmaya girişmediğini görüyoruz. Kısacası, GKRY gecekondu donanma kurarak yaptığı hukuksuzluklara, biz de batı dünyasının gözünde işgalci, barbar Türkler olarak kalmaya devam ediyoruz. Şimdi de Hükümetimizin din kardeşimiz diye büyük yakınlık duyduğu Umman Sultanlığı bu gecekondu donanmaya savaş gemisi hibe edebiliyor. Kuşkunuz olmasın açık denizlerde ağır hava koşullarında kullanılmaya müsait bu gemi, karşısında Türk Donanmasını bulacaktır.
Umman’ın bu davranışı Dışişlerimizin dikkatini çekti mi? Muskat Büyükelçimiz en azından duyulan üzüntüyü Umman Savunma Bakanlığına ulaştırdı mı bilmiyorum. Ancak Doğu Akdeniz’de barışa ve istikrara hizmet etmeyecek bu girişimin en azından bizim gibi düşünen pek çok kişiyi rahatsız ettiği bilinmelidir. Fokaides için değişmeyen coğrafya, Türkler için de değişmez. Ancak bizim sonsuza dek ne düşmanımız ne de dostumuz olduğunu hatırlatalım. Bizim Akdeniz’de vaz geçilmez ve devredilemez çıkarlarımız vardır. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça bu tunç yasa değişmez. Çıkarlarımıza da göz diktirmeyiz.