Antalya Barosu tarafından “Anayasa Değişikliklerini Konuşuyoruz” başlığıyla Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda düzenlenen panelde, anayasa hukukunun üç önemli ismi Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu, Prof. Dr. Sibel İnceoğlu ve Rıza Türmen yurttaşlarla bir araya geldi.
Moderatörlüğünü Av. Hasan Subaşı’nın yaptığı panelde konuşan, üniversiteden ihracı büyük tartışmalara neden olan İbrahim Kaboğlu “En olmayacak bir ortamda bir anayasa değişikliği ve rejim değişikliği kotarılıyor. Bu anayasa dışı, kanun dışı bir şeydir. Bu kararnameler tamamen anayasa dışıdır” ifadelerini kullandı.
“Venedik komisyonu ‘yapılamaz’ diyor”
Antalya Barosu başkanı Polat Balkan’ın açış konuşması ve Hasan Subaşı’nın kısa konuşmasının ardından söz alan Rıza Türmen, referanduma sunulacak anayasa taslağı ile ilgili Venedik Komisyonu raporuna dikkat çekerek, Avrupa Konseyi’ne bağlı bir organ olan Venedik Komisyonu’nun OHAL koşullarında anayasa oylamasının yapılamayacağı yönünde görüş belirttiğini söyledi. Venedik Komisyonu Raporu’nda, “Olağanüstü hal koşullarında parlamentonun normal çalışması sürdüremediğinin; muhalefet partilerinin rolünün ortadan kaldırıldığının; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırıldığının” altının çizildiğini belirten Rıza Türmen, “‘Önerilen başkanlık rejimi denge hedefleri ve denetim mekanizmalarından yoksundur; otoriterliğe yol açabilir’ diyen Venedik Komisyonu, ‘Anayasa oylaması ya bu dönemde yapılmasın ya da OHAL kaldırılsın’ diyor” şeklinde konuştu.
“Bağımsız olmadan tarafsız olunmaz”
Panelin ikinci konuşmacısı Prof. DR. Sibel İnceoğlu, konuşmasında yargı konusuna ağırlık verdi. En olağan şey olması gereken anayasa tartışmalarının cesaret gerektiren bir şey haline geldiğini belirten Sibel İnceoğlu, “Demokratik ülkelerde OHAL koşullarında anayasa değişikliği yapılmaz” ifadelerine yer verdi. Anayasa taslağında tarafsızlığın yazılı olduğunu, bağımsızlığın yazılı olmadığını vurgulayan Sibel İnceoğlu, “Bir şeye ‘bağımsız’ dediğiniz zaman bağımsız ya da ‘tarafsız’ dediğiniz zaman tarafsız olmuyor. ‘Tarafsızlık’ yazılıyor ama HSYK’nın adı değiştiriliyor. Yeni adıyla HSK, hakimlerin savcıların bütün özlük işleriyle ilgili, atanmaları, yükselmeleri, disiplin soruşturmalarıyla ilgili çok önemli kararlar verir. O nedenle bu kurumun bağımsızlığı yargı bağımsızlığının temeline yer alır. Bu kurum bağımsız değilse, yargının bağımsız olma durumu da yok demektir” dedi.
“Yargıçları Meclis koridorlarında Külliye’de görebilirsiniz”
“Yeni değişikliğe göre kurulun yarıya yakınını, 6 üyesini cumhurbaşkanı belirliyor. Geri kalan üyelerin belirlenmesi de ilginç; TBMM belirliyor ama bunda bir uzlaşma zorunluluğu yok. Mecliste, seçilen üyeyle ilgili nitelikli çoğunluk sağlanamadığı takdirde konu kuraya gidebiliyor. Dolayısıyla nasıl bir HSK yapısı ortaya çıkacak meçhul” diyen Prof. Dr. İnceoğlu, “Cumhurbaşkanı ile partisinin belirlediği adayları bir araya toplarsak yarıyı geçen, hakimiyet sağlanan bir yapı ortaya çıkar. Bu noktada siyasi kişiliklerin bu tür kişileri seçmesi doğru mu sorusunun sorulması gerekir. Bu yanlış değil, ama yargıç ve savcıların kendi kurullarının çoğunluğunu kendilerinin seçmesi gerekir. Anayasa değişikliği ile bu durum ortadan kalkıyor” diye konuştu. “Siyaset burada bir rol alacaksa bu Meclis olmalıdır, ancak Meclis’te nitelikli çoğunlukla seçilmelidir” diyen Sibel İnceoğlu, “Meclisin seçeceği bu azınlık üyeleri de yargıç ya da savcılık mesleğinden olmamalıdır. Eğer siyasi kurumlar yargıç ve savcı seçmeye kalkarsa, o yargıç ya da savcıları Meclis koridorlarında, ‘Külliye’de görürsünüz, seçilebilmek için oralarda gezmeye başlarlar” dedi.
Türkiye’de ilk kez böyle yapılıyor
Panelin son konuşmacısı İbrahim Kaboğlu, anayasanın araçsallaştırılması ve iktidarın hizmetine sokulmasının Türkiye’de bir ilk olduğuna vurgu yaparak, “Bugünkü toplantı ve benzeri toplantılar çok önemlidir. 16 Nisan’a kadar belki de sadece bu tür toplantılarla bilgilendirme yapılabilir, bu tür toplantılarla bilgilendirme alanı yaratılabilir. Çünkü, şu anda Türkiye’de bir anayasal bilgilenme hakkı mevcut değildir. Sorunlarına rağmen, Türkiye gibi gelişmiş bir ülkede ilk kez bu denli radikal bir anayasa değişikliği tartışma yapılmadan kotarılıyor. Yine belki de dünya ölçeğinde ilk kez anayasacılar olmadan, anayasacılara tartışma ortamı tanınmadan bir anayasa ve rejim değişikliği kotarılmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu.
“Tarihimiz karalanıyor”
Daha çok var olan metnin çarpıtılarak, amacından saptırılarak, kamuoyuna sürekli lanse edilmesinin söz konusu olduğunu belirten İbrahim Kaboğlu, “Bununla yetinilmemesi, yakın ve uzun tarihimizin karalama yoluyla, çirkin biçimde ve belden aşağı vurarak, gündeme getirilmesi söz konusudur. ‘Koalisyon’ dersem suç mu işlemiş olurum, ‘laiklik’ dersem moda dışı bir şey mi söylemiş olurum korkusu yaratılması, insanların bu şekilde terörize edilmesi söz konusudur. Oysa 1982 anayasasını metamorfoza uğratan değişiklikler koalisyon dönemlerinde yapıldı. Bunlardan ikisi 1995 ve 2001 değişiklikleridir. Üzerinde durmamız gereken koalisyon dönemlerinin olumsuzluğu değil, Türkiye için tek seçenek olduğudur” sözlerine yer verdi.
“Değişiklik anayasa dışıdır!”
“En olmayacak bir ortamda bir anayasa değişikliği ve rejim değişikliği kotarılıyor. Bu anayasa dışı, kanun dışı bir şeydir. Bu kararnameler tamamen anayasa dışıdır. Darbecilerle de ilgili olsa kanun hükmünde kararnamelerin anayasa hükümleri çerçevesinde yürürlüğe konması kaydıyla, ancak hukuk rejimi çerçevesinde yer alabilirler” diyen Kaboğlu, “Yönetim tümüyle anayasa dışı keyfi yönetime dönüştü. Bu türden keyfi bir yönetim ortamında, anayasanın tümüyle dışlandığı, hukukun tamamen süpürüldüğü, hukukun üstünlüğünün yok edilmesi için sabah akşam bütün iletişim araçlarının kullanıldığı bir ortamda, tartıştığımız konular anayasalaşırsa o kadarına bile uyulur mu? Anayasal denge ve denetim düzeneğinin olmadığı bir ülkede onlara bile uyulmayacağı pekala söylenebilir” dedi.
Haber: Mustafa Koç
siyasihaber3.org