Arslan Bulut / Yeniçağ
Parlamenter rejim ortadan kaldırılıp yerine Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında bütün yetkileri tek adamda toplayan bir rejim getiriliyor ama AKP sözcüleri hâlâ “rejimi değiştirmiyoruz” diyebiliyorlar.
Bir de sık sık “Bizim devletin kuruluş felsefesiyle bir sorunumuz yok” diyorlar. Bunu daha ziyade Binali Yıldırım söylüyor. Değişikliği danışmanlarına hazırlatan Tayyip Erdoğan ise bu konuda herhangi bir söz vermiyor, taahhüt altına girmiyor!
Son olarak Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, “AK Parti’nin Türkiye’nin temel kuruluş felsefesiyle, milletiyle hiç bir sıkıntısı yoktur, bunu söyleyenlerin milletine karşı, milletinin değerlerine karşı güven eksikliği vardır.” dedi.
Akif Çağatay Kılıç, “Anayasa değişikliği metnini biz yazdık” diyen Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Mehmet Uçum‘un, Balçiçek İlter‘e yaptığı açıklamaları hiç duymadı mı?
Duymuştur elbette. Fakat Anayasa değişikliklerinin rejim değişikliğinin ilk adımı olduğunu halkın bilmemesi gerekiyor ki “evet” oyları artsın!
***
Bir defa daha hatırlatıyorum, Anayasa değişikliği metnini yazdığını söyleyen Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Mehmet Uçum aynen şöyle dedi:
“Kürt politikası, Türkiye’nin yeni siyasal sistem ihtiyacı içerisinde bir yere sahiptir ve ‘yeni anayasal sistemin bir boyutudur. ‘Türkiye’ye özgü ‘başkanlık modeli’, üniter yapı içerisinde ‘adem-i merkeziyetçiliğin geliştirileceği’ bir esasa dayandığından ‘Kürtlerin yaşadığı bölgeler’ de dahil olmak üzere tüm Türkiye bakımından güçlü ‘yerel-bütünleştirici merkez yapısı’nı kurmak hedeftir.
Sonuç olarak Türkiye toplumunun, Kürt sorunu da içinde, tüm sorunlarının çözümüne ilişkin yeni siyasal perspektif; yerelden temellenerek merkeze yükselen başkanlık ve ‘yerelden merkeze kadar örülen meclisler sistemi’ ile halk-devlet ilişkisini yeniden yapılandıran ve halkın devlet üzerindeki etkisini artıran, böylelikle üniter yapıyı da güçlendiren bir içeriğe sahiptir. ‘Bu siyasal perspektif yeni Anayasa ile başlayacak bir hukuk reformu sürecini zorunlu kılıyor.’ Ancak bu reform süreci, ‘Türkiye milletinin inşa süreci’ni tamamlayıp güvence altına alabilir.
Yani ‘dışlayıcı ve baskıcı Türk milleti’nden ‘kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye milleti’ne geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur.”
Neymiş? “Kürt sorunu”nu çözmek için “yerel meclisler” kuracaklarmış, “Türk Milleti” derseniz dışlayıcı oluyormuşsunuz, artık “Türkiye Milleti”ne geçilecekmiş.
Bütün bunlar ne demektir?
“AKP’nin asıl sorunu Türklükle” demektir!
“Kürtlerin yaşadığı bölgelerde özerk yapı kurulacak” demektir.
“Devleti, Türk devleti olmaktan çıkarmak istiyorlar” demektir!
***
Üstelik bu yolu yani rejim değişikliği yolunu açan Bahçeli olsa da yarın MHP yönetimi değişirse, o zaman iş birliği yapacakları aktörleri değiştireceklermiş.
Mehmet Uçum, bunu da şu sözlerle itiraf etti:
“Anayasa değişikliğiyle Türkiye’nin yeni anayasal sistem ihtiyacı tam olarak karşılanmıyor. Bu reform süreci devam etmek zorunda… Yeni Anayasa ihtiyacımız bu değişiklikten sonra çok daha güçlü hale gelecek. Sayın Bahçeli, ‘merdiven teorisi’ açıklaması yaptı, ‘Türkiye’nin hukuk ihtiyacını adım adım karşılayalım’ dedi. Bu bir iş birliği çağrısıdır. Bu iş birlikleri devam ettirilirse MHP ile birlikte yürünebilir. Gelecekte çok farklı siyasi aktörler de yeni anayasal sistem değişikliğinde rol alabilir.”
Kısacası diyor ki; “Bahçeli bize kalenin kapısını içerden açtı. Gerisini başka bir parti ile tamamlayabiliriz.”
***
Anayasa değişikliği metnini yazan adam, hedeflerinin ne olduğunu açıkça söylüyor ama AKP sözcüleri, bunları inkâr ediyor. Daha da ilginç olan şu ki, “hayır kampanyası” sürdürenler, bu bilgileri hiç kullanmıyor!