“Evet” toplantı ve mitinglerine izin verilmemesi üzerine Almanya ile başlayan gerginlik Hollanda’da bir kriz haline dönüştü. Peki bu kriz ile Türkiye’ye hangi maliyetler çıkabilir ?
1-Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye ihracatında yaklaşık %40/45 ile en büyük paya sahiptir. 2016 yılında yaptığımız ihracatta Almanya 14 milyar dolarla birinci, Hollanda ise 3,5 milyar dolarla 10. sırada yer almıştır. İlişkilerin bozulmasının zaten durgunluktan kurtulmak için çabalayan Türk ekonomisine yardımcı olmayacağı ise kesin gibidir.
Yabancı Sermaye Derneği’nin verilerine göre, 2016 yılının ilk yarısında, 223 milyon dolar yatırım yapan İngiltere ve 280 milyon dolar yatırım yapan Avusturya’nın önünde 407 milyon dolarla Türkiye’ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülke Hollanda olmuştur. Yani kriz ile Avrupa’dan fabrika kurmak için Türkiye’ye gelen yabancılarda da azalma görülebilir. Bu da Türkiye için ek işsizlik demek olacaktır.
2-Türk turizmi için Almanya, İngiltere ve Hollanda en büyük kaynaklardır. Hollanda 2016 yılında yaklaşık 1 milyon, Almanya ise 3,8 milyon turisti Türkiye’ye yollamıştır. Bu ülke kamuoylarında Türkiye’nin kriz ile anılması Türk Turizm sektörünü olumsuz etkileyecektir.
Turizm sektörü Türkiye’ye döviz ve istihdam sağladığı için son derece önemli bir konuma sahiptir.
3-Avrupa’da yerleşik Türklerin bulundukları ülkelerde sosyal, siyasal ve ekonomik baskılara maruz kalmasında artış gözlenecektir. Avrupa’da yükselen aşırı sağ bu krizle yurtdışında yaşayan Türkleri daha çok sıkıştırmak için eşsiz bir bahane bulmuş olacaktır. Bunun haricinde en fazla Türk nüfusun yaşadığı Almanya’nın çifte vatandaşlığı tartışmaya açarak iptal etme riski Türkler üzerinde çok büyük olumsuz etkiler yaratabilecektir.
MÜZİK NOTASINDAN NOTAYA…
Hollanda’ya verilen notalar ise geçmişte çok tartışılmış Türkiye üzerinde adeta travma yaratmış 4 Temmuz olayını akıllara getirdi.
4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askeri başlarına çuval geçirilip ABD ve Peşmerge tarafından gözaltına alınmıştı. Olay üzerine o zamanki muhalefet, dönemin başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “ABD’ye neden nota verilmiyor” diye sormuş, Erdoğan ise şu açıklamayı yapmıştı:
”Bir olay olduğunda ‘pat’ diye onun üzerine atlanmaz. Atalarımız tecrübenin neticesinde bunu dile getirmişler. Bize, öfkeyle kalkarak değil, olgunlukla kalkarak ve olgunlukla kararlarımızı almak yakışır. Bu göçebe devlet olmamamızın bize verdiği olgunluktur. Biz asırları aşmış, kökü binlerce yılı aşmış bir tarihten geliyoruz. Bunun bir deneyimi var.”
Daha sonra Tayyip Erdoğan verdiği mesaja şöyle devam etmişti:
“Öyle kalkıp nota verecek misiniz? Ne notası veriyorsun? Onu söyledim… Müzik notası mı? Olayı teşhis edeceksin, derinliğine teşhis edeceksin, anlayacak, bileceksiniz, ha verilmesi neyse ondan sonra verirsin. İki tane ortak arasında dargınlık olduğu zaman, bu dargınlığı nasıl gideririz, ona çalışılır. Ortak, ‘yanlış yapıldı’ diye ortaklığı bozmaz.”
Nihayetinde Erdoğan, Kuzey Irak’ta cereyan eden ”talihsiz” olayın kamuoyundaki tepkilerini bildiklerini ifade ederek, olayın ”diplomatik bir nezaket ile aşıldığını” belirtmişti.
2003 yılında bir süper güç ile çatışma riski diplomasi kullanılarak bertaraf edilmiştir. Türkiye, insanımızın çıkarları için bu krizi de diplomasi ile derhal bitirilmelidir. Hiçbir siyasi hedef Türk şirketlerinin çalışmaya devam etmesi, insanlarının iş bulması ve yurtdışında yaşayan Türklerin güvenliğinden daha önemli olamaz.
aydınlık