Ahmet Takan / Yeniçağ
Kalplerimizin, vatan sevgimizin, şehitlerimize, gazilerimize sevgi saygı ve minnettarlık hislerimizin üstüne otoyollar, köprüler örtülmeye gayret edildiği günlerden biri olan 18 Mart’ta… Çanakkale zaferimizin 102’nci yıldönümünde… Riyakarlıkları, sahte milliyetçileri, oy avcılarını görüp mide bulantısı geçirmemek için büromuzda televizyona kilit vurduğum o günde…
Ünlü sanatçımız Haluk Levent’i hem seyrettim hem de dinledim. Gözyaşlarına boğularak. Hıçkırıklarıma engel olamayarak…
“Haluk Levent’ten tüyler ürperten İzmir Marşı performansı!” başlığını atmıştı, haklı olarak YENİÇAĞ’ın internet sitesi. Peş peşe kaç defa izledim? Bilmiyorum… Doyamadım!.. Yüreği parçalanırcasına seslendirmiş Haluk Levent muhteşem İzmir Marşını.. Ya o arkasındaki o muhteşem çok sesli orkestra… Farklı müzik enstrümanlarının o çok sesli ahengi… Coşkulu olduğu kadar büyüleyiciydi. Bilgisayar ekranından kafamı sokup, içlerine dalıp “ben de buradayım” diye haykırmak istedim, Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşlarına toprağa düşene kadar selam durmak geldi içimden.
Ya o klip?.. “Sevgili dedeme” yazısıyla başlayan.. Çanakkale Savaşı’ndan görüntüler… Cepheye koşan nenelerimiz.. Asil Türk kadınları.. İzmir Marşı’nın sonunda Çanakkale Savaşı’nda şehit düşenlere selam gönderilirken koltuklarda tek tek isimlerinin yazılı olması… ATATÜRK‘ün gidip gelen o muhteşem görüntüleri..
Duygu fırtınasından çıkıp, ellerimdeki titremeler geçince, hemen sosyal medya hesaplarımdan Haluk Levent’in muhteşem performansını paylaştım. Altına da şu cümleleri yazdım:
“Başbuğum ant içtik; çizginden dönmeyeceğiz. Selam olsun Mustafa Kemallere”…
Bu köşeden bir satır daha ekleyeyim:
“Emanetiniz şerefimizdir.”
Büyük ses sanatçısı Haluk Levent, muhteşem İzmir Marşı performansı ile o anlamlı günde sadece yüreklerimizi ferahlatmadı… Siyasilerin peşinde koşan, rant sağlamak için birbirini ezen, iktidar yalakalığında sınır tanımayan, bir gün ihanet projelerine akil adamlık eden diğer gün esen rüzgara göre milliyetçilik postu giyen, yağlı kapı için tetikçi olan, sözde topçu, popçu tüm müsveddelere de esaslı bir ders verdi.
Bu satırları kaleme alırken, mütevazı Ankara Haber merkezinde hafta sonu nöbet arkadaşım Haber Müdürümüz Bilun Çelik’in de odasından Haluk Levent’in muhteşem İzmir Marşı performansı yankılanıyordu. “Ne diyorsun bu işe Bilun” diye seslendiğimde farklı bir duygu patlamasına şahit oldum. Sıkı, tavizsiz, ATATÜRK‘çü Bilun Çelik, “Ülkenin bu durumunda iyi cesaret etmiş. Helal olsun diyorum“ diye seslendi.
Bir kez daha ezber ettim Başbuğ ATATÜRK‘ün şu sözlerini:
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
“Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.”
Muhteşem klibin sonundaki şu karede çok etkileyiciydi. Çünkü, önemli ve muhteşem bir duruşu tüm içtenliği ile gösteriyordu.
Haluk Levent!.. Yüreğine, ağzına sağlık… Tekrar tekrar teşekkür ediyoruz sana ve o çalışmada emeği geçen tüm arkadaşlarına… Ve buradan sana seslenmek isterim ki;
Emin ol!.. O karede gösterdiğin asil duruşun yanında milyonlarca Türk vatandaşı var. Yalnız değilsin!.. Hep birlikte sonsuza kadar haykırmaya devam edeceğiz:
“YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA…”