Türkiye ve Almanya arasındaki gerginlik limitleri zorladıkça bu işten kim kazanıyor, kim kaybediyor diye muhasebe yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Türkiye ve Almanya arasındaki gerginlik limitleri zorladıkça bu işten kim kazanıyor, kim kaybediyor diye muhasebe yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Bu hesaba geçmeden önce iki ülkenin bu duruma nasıl geldiğini ana hatlarıyla hatırlayalım:
Geçen yıl mart ayında Alman komedyen Jan Böhmermann ZDF televizyonuna çıkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret içeren bir şiiri okumuş, Türkiye de bu olaydan sonra Almanya’ya diplomatik nota vermişti. Haziran ayına geldiğimizde ise 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren karar tasarısı Almanya Federal Meclisi’nde kabul edilmişti.
SÜREÇ BÖYLE GELİŞTİ
Türkiye Alman Meclisi’nin aldığı bu karara karşı sert tepki gösterdikten sonra bir süre Alman yetkililerin İncirlik üssünde görevli askerlerini ziyaret etmesine izin vermedi. 15 Temmuz darbe sürecinden sonra ekim ayında 35 kişilik Türk askeri ataşe ve dışişleri mensuplarının Almanya’ya iltica talebinde bulunması da ilişkilere tuz biber ekti.
Aralık ayına geldiğimizde ise Almanya’da pasaportunu çaldıran TBMM Başkanvekili Bahçekapılı’nın Köln havalimanında alıkonulması, gerginliğin derecesini artırmaya başladı. Şubat ayında ise Merkel’in Ankara ziyareti gündemdeydi. Merkel yaptığı konuşmada ‘İslamist terör’ ifadesini kullanınca Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki göstererek bunun kabul edilemez olduğunu belirtti.
Avrupa ile ilişkilerde kırılma noktaları ise Almanya’da “Evet propagandası” yapmaya giden bakanlardan Adalet Bakanı Bozdağ’ın Gaggenau kentinde katılacağı toplantı için verilen izinin iptali, Ekonomi Bakanı Zeybekçi’nin Frechen kentinde yapacağı toplantı için ise salon verilmemesi oldu. Gerginlikleri krize çeviren ve diplomatik üslubun bozulmaya başladığı olay ise Hollanda’da cereyan etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Kaya’nın Rotterdam konsolosluğuna alınmaması ve yaşananlar Türkiye ve Avrupa arasındaki ilişkileri yeni bir düzeye taşıdı.
TÜRKİYE BİR MALİYETLE KARŞI KARŞIYA
Gelinen düzeyde Avrupalı devletlere sürekli “Nazi” benzetmesinin yapılması sadece bu ülkelerin yönetimlerini değil, bu yönetimleri seçen milletleri de oldukça rencide ediyor. Haliyle Türk devletinin benimsediği diplomatik tarzın bir maliyeti de yavaş yavaş oluşmaya başladı.
Türkiye’nin karşısına çıkan maliyet birçok konuda kendini gösterecek ancak halkların tercihlerinin yansıdığı en belirgin alan ise turizm. Alman kamuoyu araştırma şirketi GFK’nin yaptığı araştırmaya göre Ocak ayı itibarıyla Almanların Türkiye rezervasyonları bir önceki yıla göre yüzde 58 oranında geriledi. Konunun uzmanlarından Turizm Gazetesi Editörü Fehmi Köfteoğlu ile yaptığımız konuşmada da benzer bilgilere ulaştık. Köfteoğlu Avrupa’daki turizm fuarlarında şekillenen potansiyelin bu fuarlar bitmiş olmasına rağmen hâlâ belirginleşmediğini söyleyerek, geçen yıla göre Avrupa’dan gelecek turist sayısının yüzde 40-45 azalma gösterebileceğini belirtti.
Köfteoğlu’nun bu tespitine ek olarak turizmciler de rezervasyonların umut vermediğini hatta yapılmış olanların bile iptal edildiğinin bilgisini veriyorlar.
Peki “Nazi” sözü ile vücut bulan bu tarzın sadece turizm kanalıyla Türkiye’ye maliyeti ne olacak? Hesap çok basit. 2016 yılında Avrupa ülkelerinden ülkemize gelen turist sayısı TÜİK verilerine göre 10.3 milyon kişi. Bu rakamın yüzde 45 azalması demek ülkemize geçen yıla göre Avrupalı 4.5 milyon turistin gelmeyeceğini gösterir. Alman pazar araştırma kuruluşu Gelecek Araştırmaları Vakfı tarafından hazırlanan turizm yıllığına göre 2016 yılında Almanların tatilde yaptığı kişi başına düşen harcama 1.666 Euro. Biz bunu Avrupa için daha da azaltıp bin dolar olarak kabul edelim. O zaman kayıp kabaca 4.5 milyar dolar olur. Peki Rusya ile yakınlaşmanın bir artısı yok mu? Evet var. Rus turistte yüzde 170 artış var. Yine TÜİK rakamlarına göre 2016 yılında gelen Rus turist sayısı 900 bin kişiydi, bu rakamın yüzde 170 artması demek kabaca 1.5 milyon ek Rus turist demek. Peki Rus turist ne kadar harcıyor? Bu rakam yaklaşık 700 dolar. O zaman Rus turistlerden gelecek ek gelir kabaca 1 milyar dolar olacak.
RUSYA KAZANCI YETMEYECEK
Avrupa’dan kayıp -4.5 milyar dolar, Rusya’dan kazanç +1 milyar dolar ise (-4.5+1= -3.5) sonuç 3.5 milyar dolar kayıp olacaktır. Türkiye’nin üslubundaki sertlik arttıkça Almanya başta olmak üzere Avrupa başkentlerinde şu soru daha kuvvetle sorulmaya başlanıyor: “Neden bizde Rusların uçak krizinde Türkiye’ye uyguladığı turizm ambargosu gibi bir ambargoyu uygulamıyoruz?”
Bu sorunun son günlerde sıklıkla sorulması ve rezervasyon iptallerinden çıkardığımız sonuçlar yukarıda yaptığımız matematiği haklı çıkaracak gibi duruyor. Maliyetin parasal boyutu haricinde de etkileri var. Bu etkinin en büyüğü zaten ülkemizde tavan yapmış işsizliğe bir de turizmde kapasite düşüşü nedeni ile eklenecek işsizlerdir. İşte tam bu noktada Türk halkının kendisine şu soruyu sorması gerekmez mi? “Maliyeti biz öderken, faydayı kim sağlıyor?”
aydınlık
