Mümtaz İdil / Odatv
Satranç tahtasına birer dikey (veya yatay) sütun eklenirse ne olur?
Cevap basit: Satranç dışında bir oyun olur.
Peki, daha karmaşık olan şu soru için ne düşünürsünüz? Satranç tahtasında Şah, kendinin en büyük koruyucusu ve yardımcısı olan Vezir’in tüm yetkilerini eline alırsa ne olur?
Cevap yine aynı: Satranç dışında bir şey olur. Kaos meydana gelir. Şah-Mat sonucu olanaksızdır, zira karşınızda bildiğiniz Şah yoktur artık..
Bir adım daha ileri götürelim işi…
Şah, satranç tahtasındaki tüm taşlarını (siyah ya da beyaz fark etmez, kendi taşlarını) “fesheder” de, tüm taşların hareketlerini üzerine alırsa ne olurdu?
İşte bu sorunun cevabı farklı…
KİMSE MESAYA OTURMAZ
Kaos sözcüğü bu durumu anlatmakta yetersizdir. Olmayan bir uygulamadır ve tüm taşların yetenekleriyle donanmış tek bir Şah ile oynamak üzere kimse masaya oturmaz.
Önce satranç tahtası üzerindeki taşları kısaca anımsayalım: Şah, yalnızca kendi etrafındaki karelerde hareket edebilir, korumasız taşları yiyebilir, kaçacak yeri kalmayınca ve “Şah ikazı” ile karşı karşıyaysa oyun biter.
Vezir tahtanın en haraketli ve güçlü taşıdır. Yani tüm icraatın başıdır. Hem Kale’nin hem de Fil’in hareketlerini yapabilir, hem çapraz hem düz gidebilir. Bir tek önünde taş olduğu zaman üzerinden aşamaz. Bir tek At’ın özelliklerini taşımaz Vezir. Atlar, bilindiği üzere “L” şeklinde, bir düz bir çapraz veya bir çapraz bir düz hareket eder ve başka hiçbir taşta olmayan özelliği de önündeki taşın üzerinden atlayabilmesidir.
Gelelim bizim tahtadaki tüm elemanları fesheden Şahımıza… Böyle bir durumda Şah tahtada tek başına olmak zorundadır. Tüm marifetlerine karşın, kendini koruyacak hiçbir taş olmadığı için daha beşinci hamleye gelmeden “mat” olmak durumundadır. Kaldı ki, kendini koruyan taş olmadığı için, karşı tarafı “mat” etmesi imkansızdır.
Ama bakanlar kurulunu, yani Atları, Filleri ve Kaleleri de “fesheder” de piyonlarla kalırsa, o zaman sonuç değişmez, kaçınılmaz son bir iki hamle gecikir. Yalnızca piyonları fesheder de diğer taşlarını (Vezir hariç elbette) tutarsa, daha geç mat olabilir, ama yine sonuç yenilgi, daha da kötüsü hüsrandır.
Ve belki de en korkuncu, tahtanın (dünyanın) neresine giderse gitsin yakalanmaktan kaçamaz. Tek kurtuluşu vardır, yenilgiyi kabul edip tahtından feragat etmek.
Tahtanın “bakanlar kurulu” eğer Filler, Kaleler ve Atlar ise, Vezir onların başbakanıdır. Piyonlar teknik olarak “taş” kabul edilmezler, ama sekizinci kareye ulaştıklarında elbette kendi dışında ve Şah dışında bir taş olmak zorundadırlar ve bu halleriyle de “bakan olma” umutları her zaman vardır.
Yani piyonlar, bir bakıma “parlamento üyesidir”ler. Bakan olma şansları vardır, ama bu çoğu kez mümkün olmaz. Bakan olurlar olmasına, ama genellikle piyonların sekizinci kareye ulaşıp da “bakan” olmalarını Şah sağlar ve bu oyun sonunda, tahtada taşlar (parlamento üyeleri ve bakanlar) azaldığında ve sekizinci yatay sütuna ulaşacak piyonun önü açıksa mümkündür.
YENİLGİ KAÇINILMAZDIR
Çemberi biraz daraltalım. Şah yalnızca başbakanı konumunda olan Vezir’inin tüm yetkilerini almış olsun. Böyle bir durumda Şah’ın bireysel gücü çok artar, ancak korunması da aynı oranda güçleşir. Rakibin Veziri, Kaleleri, Filleri ve Atları Vezir yetkisini üstlenen Şah’ı çok zor durumda bırakır ve yenilgi kaçınılmazdır. Vezir yetkileriyde donanmış Şah’a diğer taşları ve piyonları yardımcı olmaya çalışsa da, en basit aritmetik kuralı uygulanır da rakip taş değişme işlemine girişirse, Vezir yetkisini de üstlenmiş Şah için yapacak fazla bir şey yoktur.
Bu, yalnızca Vezir’in tüm yetkilerini üstlenmesi halinde Şah’ın başına gelecek olandır. Diğer taşları, yani Bakanlar Kurulu’nu feshetmesi halinde durum komediye, parlamentoyu, yani piyonları da feshetmesi ve tüm yetkileri üstlenmesi durumunda da kaosa dönüşür.
Şurası unutulmamalıdır ki, Vezirinin tüm yetkilerini alan bir Şah için artık Vezir koruması yoktur. Rakip, en azından bir “Şah” öndedir (kendisi Vezir görevini gördüğü için, bir taş eksik duruma düşmüştür).
Kuşkusuz böyle bir oyun pratikte mümkün değildir. Herşeyden önce karşı tarafın taşlarıyla eşitsizlik söz konusudur. Oyun kuralları allak bullak olacağı için de “fesih” tarafı mutlak yenilgi ile karşı karşıyadır.
Ama asıl ilginç olan yenilgi de değildir, çünkü yenilgi kaçınılmazdır. İlginç olan, bu yenilgiyi geciktirmek için Vezir yetkisindeki Şah elindeki hemen tüm taşları feda etmek zorunda kalacaktır. Ta ki, tahtada tek başına kalıncaya dek…
Kaçınılmaz son budur.
DÜNYA TARİHİNDE DE GÖRÜLMEDİ
Bu durumda rakip klasik satranç açılışlarına başvurmayacak, kendisi yeni bir yöntem geliştirecektir elbette ve bu yöntem öylesine acımasız ve can alıcı olacaktır ki, Vezir-Şah, belirttiğim gibi tüm taşlarını feda etse de kurtulamayacaktır (eğer her şeyi feshetmemişse).
Yine de şu noktayı göz ardı etmemek gerek: Böyle absürd bir satranç oyuncu asla gerçekleşemez. Zaten adı da satranç olmaz, kelimenin tam anlamıyla kaos oyunu olur.
Guatemalalı yazar Miguel Asturias, Yeşil Papa adlı romanında kahramanı Chippo için şu sözleri söyler (aklımda kaldığı kadarıyla): “Her insan çevresiyle birlikte ses verir, her insan çevresiyle güçlü olur… (M.Asturias, Yeşil Papa, Cem Yayınevi, Çev: Cemal Süreya).
Sonuçta, satranca gönül vermiş biri olarak “tanrı beni böyle bir tahtanın başına oturtmasın” diyebilirim. Vezirin (veya iki tarafın da Vezirinin) olmadığı bir satranç elbette mümkündür ve bazı büyük ustaların amatör rakipleriyle oynarken Vezirlerini çıkarıp da oynadıkları görülmüştür. Ama Vezirin yetkilerini üzerine almış bir Şah’a karşı oynamak herhalde satranç tarihinde de, dünya tarihinde de görülmedi.