anadoluverumelimedya.com

16 Nisan gecesi bizi bekleyen tehlikelere hazır olun

Bedri Baykam / Odatv

Reklam alanı

Neredeyse her seçimde “Siyasi tarihimizin en kritik seçimi” deyip dururuz ya? İnanın 2002’den beri tekrarlanan bu sözler, önümüzde duran referandumla kıyaslandığında solda sıfır kalıyor. Bu referandumda demokrat Türkiye’nin arzuladığı sonuç çıkmazsa, nasıl 4. sınıf bir diktatöryal anti-demokratik ve iptidai ülke statüsüne geçeceğimizi kimse size tam anlatamaz. İş hayatımız ve turizmimiz çöker. Hukuk düzenimiz, siyasi yapımız tamamen yok olur, Osmanlı döneminin bile fersah fersah gerisine düşeriz…

DEMOKRATİK SAVAŞIN DORUĞU

Kanının son damlasına kadar savaşmak. Yok, yok merak etmeyin: Gerçek yaralı-bereli, kanlı savaştan söz etmiyorum. Yürüttüğümüz demokratik savaştan, mücadeleden söz ediyorum. Artık son beş güne girdik. Hedefimiz uygar, çağdaş, demokrat Türkiye’yi canlı tutmak için göğsümüzü siper etmek. Her saniyeyi Pazar sabaha kadar değerlendirdikten sonra, o gün sandığa giderek vatandaşlık ön-görevimizi yerine getireceğiz. Nedir o gün ön-görevimiz? Tabii ki oy vermek. Ardından saat 17.00’den itibaren, sandıkların açılmaya başlamasıyla beraber esas görevimize geçeceğiz. Nedir o? Sandıklara, son saniyeye kadar sahip çıkmak. Her noktada, 164.000 sandığın her oyuna sahip çıkmak. Kendimizin geleceğinden çok daha önemlisi, bizlerden sonra bu topraklarda yaşayacak yüz milyonlarca insanın, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine sahip çıkmak. Yüzsüzce, demokrasinin yok oluşu çok alkışlanacak bir şeymiş gibi yandaş-paydaş televizyonlarda satan, tezgahlayan sahte “profisür”lere inat, Türkiye’nin her çağdaş zerresine, tüm özgürlük alanlarına sahip çıkacağız. Nasıl tüm bu kampanya boyunca, halka doğruları sokakta, salonlarda, makalelerde, mitinglerde anlattıysak, Pazar günü de bu ülkede sandığa atılmış istisnasız her oyun doğru sayılması ve doğru kayda geçmesi için ne pahasına olursa olsun dimdik görevimizin başında olacağız.

O GECE BİZİ BEKLEYEN TEHLİKELERE HAZIR OLUN

1-  ERKEN SAATLERDE ALGI OPERASYONU

O gün ve özellikle o akşam, o gece, Türkiye’yi bekleyen üç sinsi plan var. Birincisi, artık şimdiden ayyuka çıktığı gibi, devletin haber kanalları vasıtasıyla açıklanacak ilk sonuçlarla “EVETLER BÜYÜK FARKLA ÖNDE” şeklinde haberler düzenlenecek ve büyük yaygaralar kopartılacak. Bu arada, AKP’nin en güçlü olduğu illerin sayımı ve oy değerlendirmeleri öne çekilecek. Hedef belli: bir algı operasyonuyla, HAYIRCILARDA bir depresyon ve mağlubiyet hissi provoke etmek, sandık bekçilerimizin görev başlarını terk etmelerini sağlamak… Bu sinsi plan kesinlikle devreye sokulacak. Ama siz bunu biliyor olursanız, çevrenizi de bu medyatik karanlık operasyona hazırlıklı olmasını sağlarsanız, o alçakça planı ofsaytta bırakırsınız. O serseri topun taca çıkmasını sağlarsınız. O kurnaz ve sinsi planı açığa çıkardığınız için etkisizleştirmiş olursunuz. İşte o gün yaşayacağınız ilk kurgu bu. O ilk “skor” yaygarasının hemen ardından, malum yandaş medya takımlarının hangi “muzaffer”(!) komutanlarla röportaj yaptığını, sokaklarda kimlerin zafer turlarının haber videolarını göstermeye başladığına şahit olacaksınız. Şimdi en önemlisini söylüyorum: Arkadaşlar, işte bunları bilmenize rağmen, bu propaganda bombardımanından etkilenmemeye söz vereceksiniz. Önce kendi kendinize. Ardından birbirinize. Çünkü insanın bu “radyasyondan” sıfır nasibini alması için, inamın bayağ güçlü bir donanıma, çelikten sinirlere sahip olması lazım! İşte önümüzdeki 5-6 günde hem bu çelik direnci kendinizde oluşturmanızı, hem de çevrenize de bu aşıya yapmanızı rica ediyorum. İstirham ediyorum. Bunun Pazar günü HAYIR’ın başarısı açısından “olmazsa olmaz” bir şart olduğunu herkes bilmeye mecbur.

 

2-  SANDIK BAŞLARINDA KAVGA VE TEHDİT PEŞİNE DÜŞECEKLER

Gelelim ikinci noktaya: İllegal şekilde, tarafsız olması gereken devletin tüm olanaklarını seferber etmeye tenezzül eden çarpık anlayışın, “HAYIR” propagandasını sokaklarda mertçe yapan insanlara gaz-cop-dayak reva gören utanılası bir devlet görevlisi olama vasıfsızlığını temsil etmiş bir mantığın, önümüzdeki Pazar günü neler yapabileceğini düşünmeye, tahmin etmeye ve ona göre bir hazırlık içinde olmaya mecburuz! Şöyle ki, sizler yukarıda anlattığımız şekilde oylara sahip çıkmak için o sandıkların açıldığı okul odalarında, vatandaşlık görevinizi ne kadar yapmaya çalışırsanız çalışın, bir çok noktada maalesef üzerinde devletin verdiği gömleği taşıyan veya taşımayan insanlar, bu hakkınızı kullandırmamaya çalışabilirler! Keşke yanılıyor olsam, ama tecrübem ve ülkenin içinden geçtiği gergin elektrikli dönem, bana tam tersini söylüyor. Maalesef, bir çok yerde atışma, sertlik ve hiçbir zaman görmek istemeyeceğimiz tatsızlıklar ve belki kavgalar yaşanacak. İşte –hala hiçbir yerde görmek istemediğim- bu gerilim noktalarından birinde her an yer alabileceğinizi bilerek hazırlanın Pazar akşamüstüne. Mesela yanınızda avukat bir arkadaşınızı getirin. Mesela 4-5 arkadaş beraber kullanın açılan sandıkları izleme hakkınızı. Mesela hiç kimsenin sizi tehdit etmesine, kaba kuvvet kullanmaya kalkışmasına izin vermeyin. İsmet İnönü’nün o meşhur sözlerini de sakın unutmayın: “Bir memlekette namuslu insanlar da en az namussuzlar kadar cesur olamadan, o memlekette kurtuluş yoktur”. Uzun lafın kısası, Pazar akşamı, “beni bu vatandaşlık denetim görevimi ifa etmekten alıkoyacak adam, daha anasının karnından doğmadı” diyerek gidin o sandık başlarının bekçiliğine…

3-  UZUN GECENİN TRAFO KEDİLERİ VE ÇÖPÇÜLERİNE DİKKAT

Sonra da sıra geliyor son aşamaya: orada esas görev, ıslak imzalı ve o fotoğrafını da çekmiş olacağınız her sandığın sonuç kağıtlarının kesinlikle her ilçeye, ilde merkezlere doğru iletilmesi, partilerin tüm bu verilerin her birini kontrol etmeleri, sizlerin de tüm bu kontrollerin doğru yapıldığını “KENDİ PARTİNİZ NE OLURSA OLSUN”  denetleme hakkınız DEĞİL, MECBURİYETİNİZ VARDIR! Bu artık oy verilmesi, kavga-gürültüyle oyların sayılması ve seçim sonuçlarının her sandıkta netleşmesinin hemen ardından gelecek nihai aşamadır. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi, bu kritik sayım aşamaları ve sonuçların ortaya gerçekten çıkma anları, bu ülkede elektriklerin kesildiği, kedilerin trafoya girdiği, oyların çöplere atıldığı, sayımların karıştığı en karanlık anlardır. Uykunun çöktüğü, annelerin iyi niyetle de olsa, “artık eve dön, yeterrr!” diye bağırıp çağırdığı anlardır. İşte en kritik anlar, gecenin o ilerleyen saatleridir aynı zamanda. Bu nedenle, Cumartesi gecesi, iki gecelik uyku deponuzu yapmış olarak yola çıkmanız lazımdır. Ayrıca bu gecenin –hatta tüm günün- ayrı bir önemi de vardır: O gün ve o gece, aynı zamanda, sizinle beraber HAYIR kampanyasına katılmış diğer partilerle beraber hareket etme günüdür. Dayanışma günüdür. O gün ister itirafını etmiş ve özür dilemiş olsun, ister olmasın, Yetmez ama Evetçilerle bile beraber dayanışma içinde olma günüdür. Geçmişin hesaplaşmasını yapma günü değildir. İkinci Dünya Harbinde Ruslar ve Amerikalılar aynı saflarda yer alabildilerse, bugün de bir eski solcu, bir Saadet Partili, bir ülkücü be bir CHP’li birbirlerini kollayarak dayanışma içinde o günü geçirmeye mecburdurlar…

DÜNYAYA HANGİ İMAJIMIZ GİDİYOR, BİZ NE YAPACAĞIZ

Bu hafta ve sonuç ne olursa olsun, önümüzdeki hafta, tüm dünyanın gözü Türkiye’nin üstünde olacak. Geçen haftanın 4-5 günü mecburi bir seyahat yaptım Paris’e… UNESCO Resmi Partneri olan ve her biri IAA Uluslararası Sanat Dernekleri’nin üyesi olan 70 kadar ülkenin oluşturduğu grubun Dünya Başkanı olarak, yönetim kurulu toplantısına gittim. Orada ayrıca medya ve sokakta da insanların bize nasıl baktıklarını gözlemleme fırsatı buldum. Şunu bilelim ki artık biz eski Lübnan gibi, neredeyse Irak gibi, Filistin gibi, Suriye gibi bir ülke olarak görülüyoruz. Bize acıyarak bakıyorlar. Bir kısım insan bizde olan biteni çok iyi takip ediyor, bir başka kısım, çok daha yüzeysel bir karanlık imaja sahip hakkımızda. Ama ne yaparsak yapalım, önümüzdeki 10 gün dünyanın tamamı, burada olan biten her şeyi öğrenecek. İşte bizler onlar aracılığıyla da, dünyaya Atatürkçü dürüst, çağdaş, güvenilir, demokrat bir Türkiye imajı vermek ve dünyaya tokat gibi gelecek bir sonuçla bu referandumu tamamlamak için, varımızı yoğumuzu ortaya koymaya mecburuz. Hayır 3-4 puanla kazanırsa, inanın dünya bizi “zavallı bir kayıp ülke” olarak görmekten vazgeçer.

“TEK ADAM DİKTASINA HAYIR” KİTABIM…

Türkiye’de yobazlığın demokrasiye karşı verdiği sinsi savaşı, 30 yıldır her yüzüyle konferans, yurt gezisi, makale ve kitaplarında anlatmış bir insanım. Yeni çıkan 28. kitabım “TEK ADAM DİKTASINA HAYIR”, AKP döneminde yayınladığım 3 kitabın son halkası: 2007’de çıkan “AKP EKSPRESİ: AVRUPA BİLETİYLE TAHRAN’A” ve 2010 referandumundan önce çıkan “SİVİL DİKTAYA HAYIR” kitapları… Son 5-6 yılın kritik virajlarını ve yüzyüze kaldığımız bu us dışı referandumun kaynaklarını, nereden çıktığını analiz eden son çalışmam. Yine her zaman olduğu gibi, fotoğraf ve gazete kupürleriyle beslenmiş bir yayın. Umarım görürseniz hoşunuza gider.

Bugün, Salı 11 Nisan, akşam saat 18.30-20.30 arasında, Prof. Dr. Örsan K. Öymen’in açılış konuşmasını ve moderatörlüğünü yapacağı bir ortamda, Piramid Sanat’ta bu yayınım hakkında bir söyleşim ve imza günüm olacak. Hepiniz davetlisiniz.

Hepsinden önemlisi, o uzun geceden itibaren, Pazartesi günü ve gecesi, umuyorum ve inanıyorum ki, tüm bu çabalarımızın karşılığını alacağız ve Cumhuriyetimize tüm köklü değerleriyle dosta düşmana tüm dünyaya duyurmuş olacağız…

Bakın hiç sanattan söz edemedik… 15 Nisan, biz Türklerin dünyaya sunup, kabul ettirip armağan etmeyi başardığı Dünya Sanat Günü… Onunla ilgili yapılacak etkinlikler çerçevesinde Yarın Kartal’da halkla ve esnafla buluşarak kampanyaya devam edeceğiz. Özgür bir Türkiye için. Umarım önümüzdeki hafta keyifli bir ortamda bunları gündeme getirme fırsatımız ve arzumuz olur… Hepinize sevgiyle HAYIRLI PAZARLAR derken, lütfen her güvenlik kodunu ciddiye almamız gerektiğini, rehavete düşme hakkımız olamayacağını ve kesinlikle herkesi sürükleyerek de olsa, uğraşıp ikna ederek sandığa taşımanızı rica edebiliyorum.

 

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.