Atilla Özsever / Birgün
Referandum süresince önemli işlevleri bulunan Hayır Meclisleri, yeni bir yapılanmanın eşiğinde bulunuyor. Bir anlamda bu meclislerin yeniden inşası söz konusu. O halde nasıl bir yol izlenmeli?
Öncelikle bu meclislerin bulundukları yörelerde çalıştaylar düzenlenerek insanların talep ve ihtiyaçları dikkate alınıp bir program oluşturulmasına çaba sarf edilebilir. Bu programın politik bir hedefi olduğu gibi daha alt düzeyde de çeşitli sorunlara ilişkin kısa kısa önermeleri bulunabilir.
Politik hedef olarak referandumun meşru olmadığı, hileli bir seçim olduğu ısrarla vurgulanmalıdır. 2019’daki seçimlere endeksli olmanın referanduma meşruluk kazandıracağı dikkate alınarak bu konu gündem dışı bırakılmalıdır. Ülkemizdeki otoriterleşmeye, tek adamlığa ve faşizan sürece kesinlikle karşı çıkılmalıdır. Ana hedefin bir demokrasi mücadelesi olduğu üzerinde durulmalıdır. Gelecekte nasıl bir toplum düzeni yaratılacağı da somut kazanımlar üzerinden anlatılmalıdır.
Emek komisyonu
Öte yandan çalıştaylarda doğa, kadın, emek gibi çeşitli konulara ilişkin çalışma grupları ya da komisyonlar oluşturulabilir. Sorunlar tartışılıp çözüm önerileri sıralanabilir. Yine bu bağlamda yakın ve yakıcı sorunlarla ilgili olarak bilgilendirme toplantılarının yapılması uygundur.
Örneğin emeğin sorunlarıyla bağlantılı olarak kıdem tazminatının fona devri, kamu çalışanlarının iş güvencesinin tasfiyesi, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi’nden (BES) cayma hakkının kullanılması, beyaz yakalı çalışanların fazla mesai, mobbing gibi sorunları, muayene ve ilaç katkı bedellerinin artması, hastanelerdeki tahlil ve ameliyat tarihlerinin çok geçe verilmesi gibi çeşitli sağlık sorunları konusunda bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyeti yaygınlaştırılabilir.
Kuşkusuz kentsel dönüşüm gibi o mahalleyi ilgilendiren konularda da çalışma yapmak gerekir. Laiklik konusu da son derece önemlidir, Hayır Meclisleri’nin laiklik meselesini insanların yaşam biçimlerinden eğitime kadar bir dizi alanda ne kadar önemli olduğunu somut olgular üzerinden anlatması gerekli hale gelmektedir.
Bu meclislerin isimlerinin Halk Meclisi ya da Yurttaş Meclisi olarak tanımlanması da gündemdedir. Şimdilik bir süre daha Hayır Meclisi olarak sürdürülmesi üzerinde genel bir mutabakat oluşmuştur.
Kadıköy Çalıştayı
Hayır Meclisleri’nin ilk çalıştayı, önceki pazar günü Kadıköy’de yapıldı. Hayır Kadıköy’ün yedi mahalle meclisinden 40’a yakın kişi bu toplantıya katıldı. Toplantıda bir program ihtiyacı ile kısa, orta ve uzun vadedeki hedeflerin belirlenmesi üzerinde duruldu.
İstanbul ili düzeyinde bir il çalıştayı yapılması gündeme geldi. Toplantıda söz alanlar, faşist gidişe karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği üzerinde durdular. Sorunların rejim değişikliği meselesi ile bağlantılı olarak değerlendirilmesi istendi. Meclis isminin değişikliği tartışıldı.
Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) işten atılanların sorunlarının takibine ve eylemliliğine özel önem verilmesi istendi. Mahallelerde daha fazla çalışma yapılmasına dikkat çekildi. Somut işler üzerinden kitlenin desteğinin ve ortak hareket etmesinin sağlanması gündeme getirildi.
Toplantı sonucunda, esnek fakat ilkeler çerçevesinde net bir hedefin ve programın belirlenmesi, il çalıştayı teklifinin diğer meclislere götürülmesi, çeşitli sorunlara ilişkin yapılacak kampanyalarla meclis dinamiğinin sürekli kılınması, ilk kampanyanın referandumla bağlantılı olarak “Meşru Değilsin” teması üzerinden yürütülmesi, Hayır Meclisi isminin şimdilik devam etmesi, birleşik mücadelenin önemsenmesi, otoriterliğe karşı tavrın sürdürülmesi, ezilen sınıfların sorunlarına önem verilmesi, Hayır Meclisleri’nin büyütülmesi gibi kararlar alındı.
Toplantıda zaman zaman birey hukukuna dayalı yurttaşlık anlayışının egemen olduğu görüldü. Sınıfsal sorunların öneminin farkına varılmakla birlikte bu yöndeki kampanya, örgütlenme ve eylemliliğin çok fazla gündemde olmadığı izlenimi edinildi.
Gezi Direnişi’nin eksikliği de, işçi sınıfının örgütlü bir bütün olarak bu sürece ağırlığını koymaması olarak değerlendirilebilir. Emek eksenli olarak yürütülecek bir mücadele, AKP tarafında kalan yüzde 50’nin de somut sınıfsal sorunlar üzerinden bu mücadeleye katılımını sağlayabilir. Bu konu üzerinde düşünelim…
***
Oğuz Güven’in gazeteciliği
Cumhuriyet gazetesi internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, bir haber başlığı nedeniyle üç gün önce gözaltına alındı. Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’in bir kamyonun altında kalarak feci bir kaza sonucu ölmesi üzerine haber yapıldı.
Bu haber, Cumhuriyet’in internet sitesinde şu başlıkla yer aldı: “FETÖ iddianamesini hazırlayan savcıyı kamyon biçti!” Burada olayın vahametine, uluorta kullanılan kamyonların bu tür trafik cinayetlerine yol açmasına dikkat çekilmiş olabilir. Tabii ki işin öznesinde bulunan kişiyi tanımlamak için de sıfatı ifade edilmiş olabilir.
Böyle bir haber başlığı nasıl suç oluşturabilir, bu durum gazeteciliğin kuralları içinde değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Oğuz Güven’i 1990’lı yılların başından beri tanırım, Asil Nadir’in Günaydın gazetesinde beraber çalışmıştık. Habere, olaylara duyarlı bir gazetecidir. 1991’deki Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü’ne katılıp oradan sıcağı sıcağına haberler geçmiştir. Asil Nadir’in gazetecilerin ücretlerini ödemeyerek mağdur etmesine karşı çıkmıştır. Daha sonra gazetecilik faaliyetleri nedeniyle mağdur olan, hapse düşen arkadaşlarına destek vermiştir. Gazetecilik örgütlerinde görev yapmıştır.
Sadece gazetecilik mesleğinin gereklerini yerine getiren Oğuz Güven arkadaşımız, bir an önce özgürlüğüne kavuşmalıdır. Hapisteki tüm gazetecilerle birlikte…