Arslan Bulut / Yeniçağ
Tayyip Erdoğan-Trump görüşmesinden önce bir okurumuz, ziyaretin amacının bir “meşruiyet arayışı” olduğunu yazmıştı. Bir okurumuz da Erdoğan‘ın AKP’yi kurduğu zaman Avrupa, Rusya, Çin ve ABD gezileri yaparak meşruiyet aradığını ve bunu sağladığını hatırlatmıştı.
Görüşmeyi yorumlayan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş da Trump ile Erdoğan‘ın samimi pozlar vermelerinin Batı ittifakı nezdindeki anlamının “Erdoğan’ın yeri ve konumunu meşrulaştırmak” olduğunu yazdı.
***
Türkiye’deki referandum, mühürsüz oylar geçerli sayılarak yasalar çiğnendiği için gayrimeşrudur. AGİT ön raporuyla tespit edilen ihlaller de referandumun gayrimeşru olduğuna dair önemli bir uluslararası belgedir. Bu itibarla, gayrimeşru bir referandumla kabul edilmiş sayılan Anayasa değişikliklerine dayanılarak üstelik Anayasa’daki “Cumhurbaşkanı tarafsızdır” ilkesi de dururken Erdoğan‘ın AKP’ye üye olması ve genel başkanlığı da devralmaya hazırlanması, Anayasa ihlalidir. Bu durum, meşruiyetini daha da sakatlamaktadır.
Erdoğan, bu defa Çin ve ABD’den meşruiyet arayışına olumlu cevap almıştır. Trump‘ın kendisi de FBI soruşturmasından dolayı meşruiyet arayışındadır. Rusya nezdinde ise durum farklıdır!
Sadece bu sütunda kamuoyunun bilgisine sunulan çok önemli bir durum var. Soçi’deki Putin-Erdoğan görüşmesinde Putin, “Türkiye’deki iç siyasi durumun daha ileri gitmesi, Türk-Rus ilişkilerinin gelişmesini olumlu etkileyecektir. Çünkü sizinle beraber alacağımız kararların büyük bölümü stratejik öneme sahip olduğundan parlamentolarımızın onayını gerektiriyor” diye konuşmuştu.
Putin demek istiyordu ki “Şimdi siz referandumdan evet sonucunu çıkardınız, tebrik de ederim ama durumunuz pek garanti değil. Çünkü yaptığınız referandumun meşruiyeti tartışmalı. Yarın iktidar değişir, burada karara bağlayacağımız anlaşmalar bozulabilir. Dolayısıyla sizinle ciddi bir adım atmamız, alacağımız kararları parlamentonuzun onayından geçirmenize bağlıdır!”
Rusya açısından durum böyle!
Avrupa’da ise İngiltere, ABD ile paralel hareket eder. Kara Avrupası açısından belirleyici göstergeler ise Almanya ile Türkiye arasındaki İncirlik krizi ve Fransa’daki yeni yönetimin Rothschild ilişkisidir.
***
Washington’daki meşruiyet arayışını, Trump ve yönetimi hakkındaki FBI soruşturmasının canlandırılmasından daha fazla gölgeleyen bir olay daha yaşandı. Hani “one minute” gösterisi sırasında Erdoğan‘ın konuşmaları, senaryo gereği dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Peres‘e yumuşatılarak tercüme edilmişti ya, Erdoğan ile Trump‘ın ortak basın açıklaması sırasında da aynı durum söz konusu oldu! Erdoğan’ın PYD ile ilgili sözleri tercüme edilirken atlandı! CHP Genel Başkan Yardımcısı, eski diplomat Öztürk Yılmaz “Böyle bir görüşmede Sayın Cumhurbaşkanı’nın elinde yazılı metin varken tercümanın başka bir şey söylemesi kabul edilebilir bir durum değil. Hem Türk kamuoyu kandırılmıştır hem de ABD kamuoyuna yalan söylenmiştir. Bir düzeltme de yapılmadığı görülüyor” dedi.
Tercüme edenler Amerikalı olduğuna göre senaryonun beraber hazırlandığı anlaşılıyor! Amerikan tarafı, “Siz Türkçe konuşurken, PYD’yi gündeme getirin ama biz tercüme ederken bunu es geçelim” diye teklifte mi bulundu? Böyle değilse, birkaç dili çok iyi bilen Mevlüt Çavuşoğlu neden düzeltme yapmadı!
***
Gerçi Türkiye’de A’dan Z’ye yapılan her siyasi eylem artık hukuk dışıdır. Türkiye, hukuk devleti olmaktan çıkarılmıştır. Hukukun bu kadar paspas edildiği, devletin kuruluş adımı olan 19 Mayıs bayramının bazı valiler tarafından katledildiği bir ülke adına, mevcut şartlarda, kim, neyi düzeltecek? Bu hukuk dışı düzenin parçası olanlar, düzeltme de yapamaz!
Bu sebeple hukuk devletine dönmek istiyorsak önce acı gerçekleri, vatandaşımız görecek ve düzeltmek isteyecek ki olumlu bir değişiklik olsun!