Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde “Yurtta Sulh Konseyi” üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın üçüncü celsesi görüldü.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşmaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı. Davanın öğleden sonraki kısmında darbe girişimi sırasında 28. Mekanize Tugay Komutanlığında Tabur Komutanı olarak görev yapan eski Kurmay Yarbay Ertuğrul Terzi savunma yaptı. Terzi, iddianamede Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmakla suçlandığını anımsatarak, bu suçlamayı reddettiğini belirtti.
Terzi, tutuklu sanık eski Yarbay Murat Yanık’ın “Ertuğrul Terzi beni Altınpark’ta bir eve götürdü” yönündeki ifadesine ilişkin, “Şehir dışında olan Murat Yanık, bir gün ‘beni AŞTİ’de karşılaya bilir misin?’ diye sordu. Ben de olur dedim. AŞTİ’ye gittim ve onu karşıladım. Onu evine götüreceğimi sandım ama o Altınpark’a yakın bir yerde yol üzerinde kendisini bırakmamı istedi. Ben de orada bıraktım. Murat Yanık’ı AŞTİ’den aldığım doğrudur ama böyle bir eve götürdüğüm kurgudur. Ben tarif edilen evde ya da başka bir evde bu kişilerle ya da başkalarıyla toplantı yapmadım” dedi.
“Darbe girişiminden 4 gün sonra haberim oldu”
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Terzi’ye “darbe girişiminden ne zaman haberin oldu?” yönünde soru yöneltti. Terzi, “Ben 4 gün yoğun bakımda yattım. Yoğun bakımdan çıktığımda polisler beni aldı ve o esnada yolda öğrendim darbe girişimini” cevabını verdi.
Mahkeme Başkanı Dik’in, Ertuğrul Terzi tarafından kurulan ve 15 Temmuz’da darbecilerin birbirleriyle haberleştiği “Türkiyem” isimli Whatsapp grubunu sorması üzerine Terzi, “Bu yadırganacak bir şey değil. Ben taburu ilk aldığımda burada dikkatimi çeken tugayda telsiz kullanılmıyordu. Tugay da telsiz kullanma alışkanlığı yok. İletişim kurmak için Whatsapp grubunu kurdum” ifadelerini kullandı.
“Türkiyem grubundan neler yazıldığını okumadım”
“Türkiyem” adlı gruptan yazılan “hava kuvvetleri emniyete doğrudan müdahale edecek”, “emniyete iki tank” gibi talimatların sorulması üzerine Terzi, “Ben bu gruba hiç mesaj yazmadım, ne yazıldığını da bilmiyorum” iddiasında bulundu.
“Darbeyi kimin yaptığını bilmiyorum”
Mahkeme Başkanı Dik’in “darbe girişimini kimin yaptığını düşünüyorsun?”, “Fetullah Gülen 1 numaralı sanık. Darbe girişimini Fetullah Gülen mi yaptı?” yönündeki sorulara Terzi, “Bilmiyorum” cevabını verdi. Terzi’nin savunmasının ardından duruşmanın bugünkü celsesi tamamlandı.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı. Davanın bugünkü celsesinde darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde görevli eski Kurmay Albay Bilal Akyüz savunma yaptı.
Akyüz, 15 Temmuz’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinin sözlü görevlendirmesi nedeniyle Akıncı Üssü’ne gittiğini öne sürerek, “Gizli olarak icra edileceği söylenen terörle mücadele harekatıyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığından bu harekatın desteklenmesi amacıyla irtibat subayı olarak görevlendirildiğim bana söylendi. Akıncı Üssü’ne ön hazırlık ve bilgi edinmek için gittim. Kimseyi tanımadığım gibi kimse de beni tanımıyordu. 143. Filo’yu aradım buldum. Oraya girdim. Ne yapmam gerektiğini sordum” diye konuştu.
“Murat Karayılan’dan daha cani bir yönetici olarak suçlanıyorum”
Akyüz, olayların farklılaştığını görmesinin ardından odasına çekildiğini, sadece aramalar yaptığını savundu. Sabaha kadar olayların yatışmasını beklediğini öne süren Akyüz, bu süreçte sevk, idare veya emir vermediğini belirtti. Akyüz, iddianamede “silahlı terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlandığını anımsatarak, 38 kişilik Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasından sadece 5 kişiyi tanıdığını, geriye kalan 33 kişiyi tanımadığını öne sürdü. Akyüz, şu an PKK’nın sözde üst düzey yöneticisi Murat Karayılan’dan daha cani bir konumda yönetici olarak suçlandığını kaydetti. Günde 16 saat aralığında mesai yaptığını anlatan Akyüz, bu kadar yoğun çalışma şartlarında silahlı terör örgütünü yönetmenin akla uygun olmadığını söyledi.
“Çoktan asıldım bile”
Yurtta Sulh Konseyi içerisinde yer aldığı sonucuna nasıl varıldığını anlayamadığını ifade eden Akyüz, ne bu toplantılara katıldığını ne de örgütte faaliyetlerde bulunduğunu kaydetti. Üzerine atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmeyen Akyüz, aracında bulunduğu iddia edilen notların kendine ait olmadığını, kendisine kumpas kurulduğunu savundu. Savcının yazdığı iddianame ile her şeyin üzerine yıkıldığını iddia eden Akyüz, “Çoktan asıldım bile” dedi.
“Darbe girişimini Erdoğan’ın açıklamalarından sonra öğrendim”
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik’in “Darbe girişimini ne zaman anladınız?” sorusuna Akyüz, “Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından sonra saat 00.30 gibi anladım. Ondan sonra oradan dışarıya çıkmadım. Ayrılmak istedim ama nizamiye tutuluyordu. O esnada arkadaşlardan arayanlar vardı, yaralılar vardı. Bir odaya çekildim ve sadece birkaç telefon görüşmesi yaptım o kadar” cevabını verdi.
“Darbeyi kim yaptı bilmiyorum”
Başkan Dik’in “Sence bu darbe girişimini kim yaptı?” sorusu üzerine ise Akyüz, “Bunu siz çıkaracaksınız, ben bilmiyorum. Ben kimin organize ettiğini, kimin yaptığını bilmiyorum” dedi.
Sanık avukatı ile müştekiler arasında tartışma
Akyüz’ün savunmasının ardından söz alan müdafi avukatı Günay Kodaz, sanıklara tepki gösteren müşteki yakınlarının bu tutumunun kayda geçirilmesini istedi. Bu sözler üzerine tepki gösteren müştekiler ile Kodaz arasında tartışma yaşandı. Kodaz, tepki gösteren müştekilerin salondan çıkarılmasını, çıkarılmadığı takdirde Akyüz’ün avukatlığından çekileceğini söyledi. Tepki gösteren iki müşteki salondan çıkarıldı. CMK ile atandığını anımsatan Kodaz, adaletin tecellisi için görevlerini zorunlu olarak yaptıklarını belirtti.
ERHAN CAHA: DEMOKRASİYE SONUNA KADAR BAĞLI BİRİSİYİM
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülen duruşmanın bugünkü celsesinde, sanıklardan eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Kuvvet Geliştirme ve Teşkilat Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha, savunmasını yaptı.
Şehit ailelerine başsağlığı dileyerek savunmasına başlayan Caha, “Silahlı kuvvetlerin, devletin ekmeğini yiyen insanların vatandaşın üzerine ateş etmesini kabul etmek mümkün değil. Samimi bir şekilde başsağlığı diliyorum. Allah geride kalanlara sabır, uzun ömür versin, böyle bir acıyı bir daha bu topluma yaşatmasın.” dedi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen ve “kesinlikle suçsuz olduğu”nu öne süren Caha, bu nedenle darbe girişiminin ardından Yenimahalle polis karakoluna gittiğini ve burada gözaltına alındığını anlattı.
Yaşamı boyunca her zaman demokrasiden yana olduğunu, darbe teşebbüsünü şiddetle kınadığını dile getiren Caha, “Benim TBMM’ye bomba atan bir ekiple birlikte olmam, birlikte hareket etmem asla söz konusu olamaz. Demokrasiye sonuna kadar bağlı olan birisiyim. Her zaman mensubu olmaktan onur ve şeref duyduğum TSK’nın bir subayı olarak vatan savunması ve sevgisinden başka bir gayemin olması söz konusu değil. Tek hedefim devletime, milletime yararlı bir fert olarak şerefli ordumuzda görev yapmak ve milletimize hizmet etmek olmuştur. İddianamede belirtilen hiçbir sıfatı kabul etmiyorum.” ifadelerini kullandı.
“BENİ BU GÖREVE AKAR GETİRDİ”
Mesleki geçmişini anlatan Caha, 24 yıllık meslek hayatının 5 buçuk yılının iç güvenlik harekat bölgelerinde geçtiğini ifade etti. 2014 YAŞ kararlarıyla tuğgeneral rütbesine terfi ederek, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Kuvvet Geliştirme ve Teşkilat Daire başkanlığına atandığını anlatan Caha, bu göreve, o dönem Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Hulusi Akar tarafından getirildiğini, kendisinin de Akar’a layık olmak için iki yıl boyunca ailesine zaman ayırmadan büyük bir özveriyle çalıştığını, bu durumdan hiçbir zaman da pişman olmadığını söyledi.
İddianamede yer alan, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu ve darbe planı ile organizasyonların yapıldığı toplantılara aktif olarak katıldığı yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu öne süren Caha, şöyle devam etti:
“Darbe planı ve organizasyonunun yapıldığı iddia edilen hiçbir toplantıya katılmadım. 11 Temmuz 2016’da toplantı yapıldığı ve bu toplantıya katıldığım iddiası külliyen yalandır. Ne bu tarihte Altınpark civarında bir evde yapıldığı iddia edilen toplantıya, ne de iddianamede belirtilen diğer tarih ve yerlerdeki toplantılara katıldım. İsimleri iddianamede geçen, geçmeyen hiçbir kimseyle darbe planı ve organizasyonun yapıldığı hiçbir toplantıya katılmadığım gibi bu tür eylem içinde olan herhangi bir kimseyle de doğrudan veya dolaylı görüşmüşlüğüm yoktur. 1-10 Temmuz 2016 tarihlerinde İzmir’de Özdere Askeri Kampı’nda tatildeydim. Kayıtlar incelendiğinde kampta olduğum, 11 Temmuz’da mesaiye başladığım, saat 18.00’de mesaide olduğum, 15 Temmuz’a kadar da 07.45-21.30 saatlerinde mesaiye devam ettiğim görülecektir. Mesai saatlerim kayıt altında. İddianamenin başka bir bölümünde 11 Temmuz 2016’daki toplantıya katılanlar arasında ismimin olmaması, iddia makamının iddiasını kendi içinde çürütüyor. Bu toplantılara katıldığıma dair hiçbir somut delil yoktur. Bu durum dikkate alındığında iddia makamının böyle bir vahim hatayı yapması maddi hatanın ötesinde kasıt olduğunu göstermektedir.”
“Hukuki ve ahlaki bulmuyorum”
Caha, “Bu darbe girişimine karar veren, önceden planlayan, çeşitli evlerde veya askeri birliklerde toplantılar yapan grup içinde hiçbir şekilde yer almadığım gibi olay günü önceden yapılan planlamalar doğrultusunda hareket eden biri de değilim. Soyut ve yönlendirme sonucu ismim kasıtlı olarak bu konsey ile ilişkilendirilmiştir. Dosyamın tefrik edilmesini istiyorum. HTS kayıtlarından hareketle hakkımda iddianame hazırlanmış. Bunu kabul etmem mümkün değil. Bir konsey oluşturularak, adımın bu listeye eklenmesini hukuki ve ahlaki bulmuyorum.” şeklinde savunma yaptı.
15 Temmuz saat 19.58’de, darbe planının İstanbul sorumlularından Muzaffer Düzenli’yi telefonla arayarak darbe saatinin öne çekildiğini bildirdiği yönündeki suçlamayı da kabul etmeyen Erhan Caha, bu kadar erken bir saatte böyle bir görüşmenin yapılmasının, darbe girişimine ilişkin diğer iddianameler ve komutanların ifadeleriyle çeliştiğini öne sürdü.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın derdest edilmesini sağlayan ekibin başındaki Mutlu Serkan Vurdem ile sürekli irtibat halinde olduğu iddiasını da yalanlayan Caha, “İddianamenin 708. sayfasında, eylemin gerçekleştirilmesi için ekip oluşturması konusunda Kara Kuvvetleri Personel Plan Şube Müdürü Albay Mutlu Serkan Vurdem’i görevlendirdiğim iddia ediliyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı iddianamesinde de Vurdem’in karargahta bulunduğu belirtiliyor. Yani Albay Mutlu Serkan Vurdem, genel sekreteri kaçıran ekibin başında değildir. Olay gecesi ben de Vurdem’i Kara Kuvvetleri Karargahında gördüğümü hatırlıyorum. Benimle aynı mekanda olan biriyle yüz yüze görüşme imkanım varken telefonla sürekli irtibat halinde olmamın bir mantığı bulunmuyor.” diye konuştu.
Ali Kalyoncu, Bilal Akyüz ve Mehmet Partigöç ile irtibatını ise doğrulayan Caha, söz konusu görüşmelerin olayların daha da büyümesini önlemeye yönelik olduğunu ifade ederek, “Bu görüşmeler, yanlışa ortak olunmaması gerektiği, birliklerin çıkartılmaması, halka zarar verilmemesi şeklinde, ana teması bu olan konuşmalardır. Bu yanlışı yapanları yanlıştan döndürmek için Ali Kalyoncu ile de Bilal ile de görüştüm.” dedi.
FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de bulunduğu 221 sanığın yargılandığı davanın bugünkü celsesinde Kara Kuvvetleri eski Kuvvet Geliştirme Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha, savunmasını yaptı. Savunmasında olaylardan habersiz olan personelin ikaz edilmemesini de anlamanın mümkün olmadığını belirten Erhan Caha, “Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın ifadesi çok önemli. Aksakallı, ‘Kriz anlarında personele birliği terk etmeme emri verilir. Personele bu emir verilseydi darbe açığa çıkardı’ demiştir. Hayatını bu mesleğe vermiş insanlar bunu düşünemiyorlar mı? Bu girişim öğrenilir öğrenilmez personel ikaz edilmiş olsaydı bu olayların hiçbiri yaşanmazdı. Ben ve benim gibi olan binlerce personel de bu rezilliği yaşamazdı” diye konuştu.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampusü içerisindeki duruşma salonunda görülen duruşmada bugün Kara Kuvvetleri Kuvvet Geliştirme Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha ile Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde görevli eski Kurmay Albay Bilal Akyüz savunma yaptı.
GENELKURMAYA BASKANI HULUSİ AKAR’A YAZDIĞI MEKTUBU OKUDU
Savunmasında suçlamaları kabul etmeyen sanık Erhan Caha, tutuklandıktan sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a yazdığı mektubu okudu. Caha, Akar’a yazdığı mektupta, darbe girişimiyle ilgili kafa karıştıran birçok nokta olduğunu belirterek, “Darbenin askeri görünümlü sivil bir darbe olduğunu düşünüyorum” dedi.
Orgeneral Akar’a yönelik, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin şanlı tarihine binlerce askere haksızlık ve hukuksuzluk yapılmasını engelleyemeyen bir komutan olarak geçeceksiniz” diyen Caha, savunmasında şunları söyledi: “Bu darbe girişimine karar veren, önceden planlayan, çeşitli evlerde veya askeri birliklerde toplantılar yapan grup içinde hiçbir şekilde yer almadığım gibi, olay günü önceden yapılan planlamalar doğrultusunda hareket eden biri de değilim. Soyut ve yönlendirme sonucu ismim kasıtlı olarak bu konsey ile ilişkilendirilmiştir” dedi.
AKSAKALLI’NIN İFADELERİ ÇOK ÖNEMLİ
Savunmasında olaylardan habersiz olan personelin ikaz edilmemesini de anlamanın mümkün olmadığını belirten Erhan Caha, “Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın ifadesi çok önemli. Aksakallı, ‘Kriz anlarında personele birliği terk etmeme emri verilir. Personele bu emir verilseydi darbe açığa çıkardı’ demiştir. Hayatını bu mesleğe vermiş insanlar bunu düşünemiyorlar mı? Bu girişim öğrenilir öğrenilmez personel ikaz edilmiş olsaydı bu olayların hiçbiri yaşanmazdı. Ben ve benim gibi olan binlerce personel de bu rezilliği yaşamazdı” diye konuştu.
BEN KURULAN BU KUMPASIN MAĞDURLARINDAN BİRİYİM
Sanık Caha savunmasını şöyle tamamladı: “Bu vahim ve menfur darbe teşebbüsü, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve MİT müsteşarının, planı, bilgisi ve kontrolü dahilinde olmuştur. Huzurda gelip tanık sıfatıyla dahi olsa dinlendiklerinde bu durum ortaya çıkacaktır. 15 Temmuz akşamı gelen istihbaratla TSK, sözde darbe kumpası içine itilmiş ve nihayetinde bugün tasfiye aşamasına gelinmiştir. Kimdir bu planın arkasında olanlar? 16 Temmuz’da olayın aslı anlaşıldığında anladım ve gördüm ki TSK bir kumpasa maruz kalmış, ben de kurulan bu kumpasın mağdurlarından biri olmuşum.”
cumhuriyet