Ali Rıza Taşdelen / Aydınlık
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Belçika’nın başkenti Brüksel’de Perşembe-Cuma günleri düzenlenen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’ne katılmadan önce 8 yabancı gazeteye (Le Figaro, Le Soir, Le Temps, The Guardian, Corriere della Sera, El Pais, Süddeutsche Zeitung, Gazeta Wyborcza) izleyeceği dış politikaya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Önemli ve umut verici şeyler söyledi. Bir yıl önce bu iş için kollarını sıvadığında ve seçim kampanyasında duymadığımız şeyler. Bu süreçte; ABD’nin Suriye politikasının “Füze saldırısı” desteklenmesi, Rusya ve İran düşmanlığı. Kısaca Atlantik çizgisi. Ne de olsa bu cephenin kendisinin iktidara gelmesinde önemli bir payı var.
Dünyada her şey o kadar hızlı gelişiyor ki. Özellikle bölgemizde; Suriye’de, Irak’ta hatta Barzanistan’da. Bu durum ülkelerin aldığı ve alacağı pozisyonlarıda yakından etkiliyor. İki hafta önce yazımı şöyle bitirmiştim: Avrupa’nın Atlantik gemisinden inme süreci başlamıştır. Almanya öncü kuvvet olarak ortaya çıkmıştır. Fransa, Macron ile bu sürece karşı ne kadar dayanabilir? Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Türkiye için geliştirdiği “mecburiyetler” teorisi Fransa için de geçerlidir. Macron’a rağmen Fransa da Almanya’nın yolunu izlemek zorunda kalacaktır.
Büyük bir devlet ve diplomasi geleneğine sahip olan Fransa, daha ne kadar Atlantik cephesinde ABD’nin vurucu gücü olabilirdi ki? Bu ülkenin iç dinamikleri buna ne kadar izin verebilirdi? Macron’un açıklamalarını bu çerçevede okumak gerek.
BÖLGE ÜLKELERİYLE DİYALOG
Macron “Fransa her kesimle ilişki kurar, bir kampı diğerine tercih etmez, uluslararası politikada gücümüz de buradan gelir” diyor acıklamasında. Ve örnek veriyor: “(Cumhurbaşkanı seçildiğimden buyana) 5 kez Erdoğan ile, 2 kez İran Devlet Başkanı Ruhani ile görüştüm. Viladimir Putin’i (Paris’te) ağırladım”.
TÜRKİYE ANAHTAR ÜLKE
Türkiye ile ilgili söyledikleriyle devam edelim: “Türkiye bazı değerlerimize ters durumda. Ama bazı çıkarlarımız ortak. Her şeyden önce Suriye sorununda Türkiye’ye bağlıyız. Bölgeye ilişkin politikalarımızda Türkiye anahtar rölündedir. Çünkü Suriye’nin komşusudur ve büyük bir mülteci çoğunluğu barındırmakta ve terörizme karşı mücadele işbirliği içindedir… Gerisi (yani) AB’ye üyeliği düşünülemez. Ama bu güçlü ilişki kurmamızın önünde engel değildir”.
RUSYA İLE YAKINLAŞMA
Bilindiği gibi üç hafta önce Cumhurbaşkanı Macron Rusya Devlet Başkanı Putin’i Paris’te ağırlamıştı. Amaç Fransa ile Rusya arasındaki gerginliği yumuşatmaktı. Geçen salı günü yani iki gün önce Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian Moskova’da Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü. Ana konu Suriye’ydi. Fransız bakan, terörizme karşı ortak mücadeleden yana olduklarını, Rusya’nın ne Avrupa’dan uzaklaşmasını ne de ekonomik olarak zayıflamasından yana olduklarını açıkladı
SURİYE’DE İSTİKRARDAN YANAYIM
Cumhurbaşkanı Macron Suriye ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. Macron, Suriye Devlet Başkanı Esad’ın “Suriye halkının düşmanı” olduğunu öne sürsede, Esad’ın yerine geçebilecek meşru birinin olmadığını ve dolayısıyla Fransa’nın artık Esad’ın gitmesini önkoşul saymadığını açıkladı. Suriye’de istikrardan yanayım dedi.
Macron terörist gruplarla savaşmak için Suriye devletinin ayakta kalması gerektiğini ifade etti. Analistler, Macron’un bu açıklamalarını şaşırtıcı bulduklarını zira ABD’ye ters bir çizgi olduğunu söylüyorlar.
Bu gelişmeleri Fransız Le Figaro gazetesi “Fransa Suriye’de yeniden oyuna giriyor”, Sputnik Fransa “Fransa’dan Rusya’ya önemli adım”, Le Monde “Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian Suriye konusunda Moskova ve Vaşinton’un arasını yumuşatmaya çalışıyor” şeklinde haberleştirdiler.
İRAN SURİYE KRİZİNDE ÖNEMLİ
İran ile yapılan Nükleer Anlaşma ve ardından yaptırımların bir bölümünün kaldırılmasıyla birlikte Fransa önemli bir atak yaparak İran ile ticari ilişkilerini geliştirmişti. Avrupa Birliği ve Fransa’nın İran ile ilişkiler konusunda ABD’den ayrı bir çizgide olduğunun altını çizmek yanlış olmaz. Bilindiği gibi ABD Başkanı Trump İran’ı yanlızlaştırma politikası izlerken başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri ilişkilerin geliştirilmesinden yana.
Macron bir ay önce Başkanlığa yeniden seçilen Hasan Ruhani’yi telefonla arayarak tebrik etmiş, Fransa ve İran arasında var olan ekonomik kültürel ve bilimsel ilişkilerin geliştirilmesi düşüncesini aktarmıştı. Macron Rusya için söylediği gibi, İran’ın da Suriye krizinde önemli rol oynayacağını ifade etmişti.
LİBYA MÜDAHALESİ YANLIŞTI
Ve geçmişe yönelik özeleştiri de yaptı: “Irak savaşına katılmadık; haklıydık. Fakat Libya’ya bu şekilde müdahale etmek yanlıştı. Sonuç ne oldu? Bu başarısızlık terör gruplarının gelişmesine yol açıtı. Bu durumu Suriye’de istemiyorum”.
Jacque Chirac’tan bu yana ilk kez bu kadar kapsamlı bir dış politika açıklanıyor. Bunu ne Sarkozy ne de Hollande yaptı; çünkü dış politikaları yoktu. Macron’nun bu açıklamaları pratiğe nasıl yansıyacak takip edeceğiz.