Adnan İslamoğulları / Yeniçağ
16 Nisan Başkanlık referandumunda sahadaki iktidar sözcülerinin ağzındaki en önemli argüman neydi?
“Anayasa değişikliğine evet oyu verirseniz terör bitecek.”
İktidar piramidinin en tepesinden en altına kadar tüm ağızlardan aynı cümle dökülüyordu:
“Anayasa değişikliğine evet oyu verirseniz terör bitecek.”
Kaç adet mühürsüz oyun geçerli sayıldığı açıklanmasa da referandumda YSK’nın kararıyla ‘evet’ çıktı.
Aradan geçen zaman içinde terör bitti mi?
“Hayır”.
Yalnızca söylem değişti, şimdi ağız birliği ile şunu diyorlar:
“Bizden bir gidiyorsa onlardan bin gidiyor.”
O zaman şu soruyu sormak farz oluyor:
“Aybüke öğretmen için kaç PKK’lı öldürülürse Aybüke öğretmenin acısı diner ya da bir Aybüke öğretmen kaç öldürülen PKK’lıya bedeldir? Size göre bu sayı bin mi?”
Ve hâlâ yürümeyenler, adâlet aramayanlar var…
Barzani, “Bağımsız Kürdistan için kimseden izin isteyecek değiliz” diyor ve ağustos ya da eylül ayında referandumun yapılacağını söylüyor.
Nerede yapılacak bu referandum?
Güneyde. Yani bizim güneyimizde. Yani bizim kırmızı çizgilerimizin tam da üzerinde…
O güneyin kuzeyi neresi?
Bizim topraklarımız, yani Güneydoğu’muz.
Yarın Güneydoğu’da bir referandum talebiyle karşılaşmayacağımızın garantisi var mı, varsa eğer bu garanti nedir?
Bilen var mı?
Yok…
Ve hâlâ yürümeyenler var, adâlet aramayanlar var…
Zeytinliklerimiz ve millî parklarımız üzerinde talan planları yapılıyor. Tepkilerden dolayı geri çekilen yasa değişiklikleri her ân gündeme gelebilir ve bir torba yasanın içinden tavşan gibi çıkarılabilir.
Ve hâlâ yürümeyenler var, adâlet aramayanlar var…
Ege Denizi’ndeki adalar, adacıklar Yunan işgâli altında…
Ve hâlâ yürümeyenler var, adâlet aramayanlar var…
Yalnızca yürüyen ve yalnızca adalet yazılı bir pankart taşıyan Kemâl Kılıçdaroğlu taşlanıyor. FETÖ’cülükle suçlanıyor, samimiyetsizlikle suçlanıyor…
Ve iktidar kanadına ve yanlış filme bilet almış gibi muhalefet koltuklarında iktidar senaryosu izleyenlere sormak gerekiyor:
“Madem samimiyetsiz, madem çıkmaz sokak, madem varacağı bir yer yok bu yürüyüşün; neden gündeminizde yalnızca ve yalnızca bu yürüyüş var?”