Bülent Esinoğlu / Ulusalkanal
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir beyanatında, pusudaki düşmanlarımızı kast ederek, emperyalizmi dolaylı olarak ifade etmiş oldu.
Örtülü ve naif bir açıklama da olsa, devletin tepesinden söylenmiş olması çok önemlidir. Mücadelenin tırmandığını gösterir.
Emperyalizme karşı savaş, Mustafa Kemal dönemi başta olmak üzere, aslında 200 yıldır sürmektedir. Mesele emperyalizmin varlığını önceden belirleyip, ona göre halkımızı donatmaktır.
NATO’nun Türkiye adım attığı günden itibaren, pusudaki düşmanlarımız ülkemizin içinde örgütlenmeye başlamıştı.
Ta o günlerde, Pusudaki Düşmanı görmüş ve tavrını almış, pırıl pırıl bir gençlik vardı. NATO’ya hayır mücadelesini veren ülke gençliği, darbelerle katledildi, hapishanelerde çürüdü. 1968 Gençliği.
Biz öğrenci iken, emperyalizme karşı mücadele eden, devrimci sol kesimin inandığı bir söz vardı. Tarihin pususuna yatmak. Yani devrimin henüz nesnel şartları oluşmamış, sanayileşme yeterince gelişmediği için, emek yeterince örgütlenmemiş, dolayısıyla tarihin pususunda bekleyelim. Devrimin nesnel şartları oluştuğunda da devrim yaparız!
Devrimciler imha edildi. Lakin emperyalizmin saldırısı durmadı. Emperyalizm doğrudan yönetmek için, artık İslamcı işbirlikçi de istemez oldu. Ve eski yol arkadaşı İslamcıları bertaraf etmeye niyetlendi. Emperyalizme karşı savaş, İslamcıların savunma savaşına döndü.
Erdoğan da, böylece pusudaki düşmanları belirlemeye başladı.
Ben size pusudaki düşmanlarımızı kestirmeden yazayım.
NATO,
OECD,
Dünya Bankası,
Gümrük Birliği,
Tarikatlar,
Pusudaki düşmanlarla yapılan istihbarat antlaşmaları,
İncirlik Amerikan Üssü,
Stratejik üretim ve ekonomik kaynakların özelleştirilmesi,
ABD savaş uçağından başka uçağa binmem diyen komutanlar,
Casus devşirmek üzere temin edilen Sokrates ve benzeri burslar,
Sahte özgürlük savaşçıları,
Amerika’nın Irak işgali sırasında Amerikan askeri için dua edenlerdir.
Bir de artık pusuda beklemenin gereği yok deyip, pusudan çıkanlar var.
Pusudan çıkıp açık savaşanlar; başta PKK olmak üzere, Gülen’in NATO ile birlikte örgütlü savaşıdır.
Darbeler tarihine bakarsanız, darbeler sürecinde, Amerika’dan iktidar bekleyenler ve Amerika’ya karşı savaş verenleri göreceksiniz.
Bu savaşın stratejisi içerdeki işbirlikçi ile savaştır. Bu savaşın seni beni, İslamcısı devrimcisi olmaz. Emperyalizme karşı savaş, top yekûn bir savaştır.
Birisi, bir parti, bir kurum ya da devlet emperyalizme karşı savaş açmışsa, bu savaşı kimin yaptığı önemli değildir. Olgunun kendisi önemlidir.
Kurtuluş Savaşının jargonuyla söylesek; Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.